5 Ocak 2020 Pazar

SAHAYA ÇIKMADAN, MAÇ OYNAMADAN ŞAMPİYON OLAN TAKIM . ( bu yazıya mutlaka zaman ayırın.)




Cumhuriyet Kurulmuş.
Mübadele olmuş.
Rumların yaşadığı evleri, işledikleri toprakları Balkanlardan gelen mübadillere verilmişler.
Köyün orta yerinde,  Cami sınır.
Batı kısmı yani Rumların evlerinin olduğu kısım mübadillere dağıtılmış.
Anlayacağınız iki kutuplu bir köy.
Yerliler ve Muhacirler.
İlk zamanlar bırakın kız alıp vermeyi, birbirlerinin sokaklarına bile girmezlerdi.
Münferit ağız dalaşları, bazen ufak çaplı  kavgalar.
Epeyce bir süre anlayacağınız gergin bir ortam.
Muhacirlerin olduğu bölümde Kilise  okula çevrilmiş. Yerli halkın  çocukları da Mübadil çocukları da aynı sınıfları doldurmuş. 
Balkanlardan gelenler de Müslüman:  Namaz, cenaze derken kaynaşmalar doğal olarak başlamış.
Ancak  belki de Rumların evlerinde tarlaların da gözü olan Köyün yerli halkı içten içe yine de ayrımcılığa devam ediyorlarmış.

Adettendir düğün vesaire alaylarının önünde  köyün gençleri Türk bayrağı taşır. Alınan yüklü bahşişler bir kasada toplanırdı.
Bu köyde de toplanan bahşişler Futbol takımının kasasına konur malzeme alınırdı.
Yine bir gün düğün Alayı sırasında bayrağı  taşıyan köyün yerlisi genç nasıl olduysa elinden bayrağı yere düşürür.
Büyük suç. 
Haber Kaymakama iletilir.
Kaymakam hiddetlenir.
3O yıl boyunca Gençlerin düğünlerde Bayrak taşımasını yasaklar.
Bu karardan sonra Yerli ve Muhacir gençlerin arası daha da gerilir.
Yerli olanlar Bayrak Olayını Kaymakama Muhacirlerin ispiyonladığını söylerler.
Zaten oyuncu bulmakta zorlanan Köyün Futbol takımı ikiye ayrılır.
Biri Yerli Spor olur.
Diğeri Muhacir Spor.
Jandarma korkusundan Kavga etmekten çekinen köyün gençleri, hırslarını top sahasında birbirlerini yenerek alırlar.
Bu arada Köy Futbol Takımı dağıldığı için Kaymakamlığın düzenlediği köyler arası turnuvalara katılamazlar.!

____/
O zamanın gençleri evlenir çoluk-çocuk sahibi olurlar.
O çoluk çocuklarda büyür genç olur.
Bu ayrışma yani Yerli-Muhacir çatışması da yeni nesille yeniden gençleşir!

____/
Düğünler olur, düğünler bayraktarsızdır.
Kız - alıp vermelerde başlamıştır aslında iki taraf arasında.
Top yok, krampon yok, Köy takımı yok Çevre köy takımları ile maçlar yok!
____/
Gençlerin bu olay  canına tak eder sonunda.
Haberleşirler eski kilise şimdilerde okul bahçesinde gece buluşurlar.
____/
"Bu  hal böyle hiç iyi değil." 
"Bayrak taşıyamıyoruz,  bahşiş alamıyoruz." 
"En önemlisi de BİRLİK olup, Bir takım  çıkaramıyoruz." 
"Kaykamakamlığın düzenlediği Futbol Turnuvasına katılamıyoruz".
Gibi ortak sorunlarda birleşirler.
Düğünlerde Gençlerin Bayrak taşıması yasak olayına da kafa yorarlar.
Çünkü Düğün törenlerin de Bayrağa takılan paralar ile Futbol malzemesi almaktaydılar.
Bir fikirle heyecanlanıp yüksekçe sesle  sevinç naraları atarlar.
Fikir şudur: İlçe terzisine kenarları sarı püsküllü Türk Bayrağı ebatında kırmızı zemin üzerine çaprazlama beyaz renkte büyük harfle "Köy Gençliği" yazılı olan bir flama yaptırmaya karar verirler. 
Aralarında para toplayıp bir hafta içinde Flamalarına kavuşurlar.
Ve 10 Gün sonra Düğün alayının önünde Gençler Flamayla bayraktar olurlar.
Düğün sahibi başta olmak üzere köyden de bazı kişiler de Flamaya para takarak siftah yaparlar!

Bu olay 3-5 düğün devam eder.
Bu arada  askerlik çağı gelen gençlerin  Askere uğurlama celplerin de  bu flama taşınır. Futbol kulüp kasasına yine para girmektedir.
Nasıl olduysa bu flama olayı Kaymakamlığa ulaşır.
Kaymakam köyün ileri gelen gençlerini çağırır makamına:
"Benden önceki kaymakamların talimatı var elimde. "
Makam odasında sessizlik olur, sessizliği yine Kaymakam bozar:
"Sizin  Özel günler de düğünler de Bayrak taşıyıp bahşiş toplamanız yasaklanmış !"

Flama fikrini öne süren genç, gocuğundan Flamayı çıkarır: 
"Efendim bu Bayrak değil! Futbol takımımızın Flaması. Flamaya takılan paraları Bankaya yatırıyoruz. Buyurun Banka cüzdanımıza bakın üç kişi çekme yetkili. 
Bu paraları  rakı masasında yemek yerine,Futbol malzemeleri alıp turnuvalara katılmak için biriktiriyoruz." der.

Kaymakam bir Flamaya bakar, bir Banka cüzdanına. Ayağa kalkar " Gençler düğünlerde Türk Bayrağı Taşıma yasağınız şu andan itibaren bitmiştir, varın dönün köyünüze Aslanlar! der.

____/
Bu olayın geçtiği yıl 1968 yılıdır.
Bazı olaylardan dolayı Turnuvalar olmaz. Ta ki 1972 yılına kadar.
Ancak Her düğünle, her özel günde Bankada Futbol takımının parası birikir.
Hiç harcamazlar.

Cami Hoparlöründen şu anons geçer: Dikkat köyümüz sınırlarına Elektrik gelmiştir. Elektrik bağlatabilmemiz için (Kolay anlaşılsın diye şimdiki para ile yazıyorum ) 250 bin lira gerekmektedir. Herkesin ama çok ama az yardımlarını bekliyoruz ! Yardımlarınızı köy muhtarlığına yapabilirsiniz.!

____/
Fakirlik dönemleridir.
(Hoş Toprağı işleyen Köylümüz Tek parti dönemiden sonra ne zaman faizidir, destek ayakları altında kotalanan hatta ekimi dikimi yasaklanan ürünleri ekememeleri yüzünden rahat nefes aldı ki ?)
Köylü elinden geldiğince bolca yardım eder.
En büyük yardım yapan bir kişidir ?  Miktarı ise 100 liradır.*
Muhtarlığın elinde toplanan para miktarı : 117 bin liradır ancak !
Köy heyeti kararı ile Köy ortak kullanım alanı olan zeytinlik  125 bin liraya satılır.
Elektrik için toplanan para 242 bin Lirada tıkanır kalır. Herkes elinden gelen para yardımını yapmıştır!

___/
Eskinin Kilisesi şimdinin Köy okulu bahçesinde  gece vakti gençler hararetli olarak tartışır.
"Zaten turnuvada yok, kaç yıldır.Dolmuş masrafımız yok yeni forma ayakkabı masrafımız yok. Biliyorsunuz Kramponlar herkese zimmetli o gün antremana gelmeyenin  Kramponunu formasını başkası kullanıyor. Vallaha ben kara lastikle bile maç oynarım !"

____/
Gençler ertesi gün İlçeye gidip Klüp hesabında biriken tüm parayı kuruşu kuruşuna kadar çekerler. 
Dönüşte, Köy Muhtarlığına gidip Kulüplerinin tüm parası olan 6 bin 725 Lirayı Köylerine elektrik gelmesi için bağışlarlar.

Geri kalan para da oradan buradan toplanarak 250 bin lira toplanır ve Köye elektrik gelir.

____/
Köyde  düğünler  artık  sokak aralarına gerilen ampüllerin, aydınlığında yapılmaktadır.
Her düğün bitimine yakın, sahneye gençler çıkar Harmandalı oynar halay çeker ve  düğün sonlandırılırdı. 
____/
Yine bir düğün gecesinin sonunda Köyün yerli gençleri harmandalı  oynayıp yerlerine oturdular. 
Bu sefer sıra köyün muhacir gençlerine gelip harmandalı oynarlar. 
Sıra köyün yerli gençlerinin Halay çekmesine geldiği sırada gür bir sesle Aslanlar haykırışı işitilir.
Sesin geldiği yöne herkes bakar. Bayrak yasağını bitiren ve bir yıl önce yakın bir İlçeye tayini olan Kaymakamdır bu kişi.
Elektrik olayı kulağına gitmiş ve hala var olan Yerli-Muhacir çekişmesini bildiği için, düğünün bitimine kadar uzaktan gençleri seyretmiştir.

Halay çekilen yerin ortasına gelir.
"Ey yerli Halk Yörüklerimiz! Sizin değil miydi dedeleriniz? Rumlarla  yaşadığınız bu köyde Rumlarla beraber Zeybek oynayan?"

"Ey Muhacirler! Sizin dedeleriniz değilmiydi? Yunanistan Dramasında, Draniç'inde, Dranovası'nda Yunan komşularınızla Sırtaki oynayan Halay çeken.?

"Şimdi:"
"Kan bir! Bayrak Bir! Kader bir! Toprak bir! Dil bir! İnanç bir! 
Bu yıllarca saçma sapan sürdürdüğünüz ayrımcılık NEDİRRRR ? BUNDAN SONRA ayrımcılık yok" diye bağırır. 
Şoförüne işaret eder. 
Şoförü elinde bir Kupa ile gelir.
Kaymakam kupayı havaya kaldırır: " Bu kupa katılamadığınız Kaymakamlık Turnuvarına istinaden size hazırlattığım sizin Köy Takımınıza özel KAYMAKAMLIK ŞAMPİYONLUK kupasıdır" der.
Ve...
Hışımla  bir yerlilerden genç, bir muhacirlerden genç olmak üzere büyük bir halay oluşturur. Kendisi de Halayın en  başına geçer.
"Vur davulcu der."
...

Bayrağın o yıllarda ki önemine bakın !
Birde şuan ki önemine bakın.
Vatanımızın çok iyi yaşanılabilir olması için o dönemde ki gençliğe bakın !
Ortak çıkarlar söz konusu olduğunda gözleri hiç bir şey görmeyen gençlere bakın !
Ve şimdi bırakın arkadaşını Aynı iş için farklı görüşte olan kardeşini bile satan gençlere bakın!
Bir köy Futbol takımının maç bile oynamadan kazandığı başarıya bakın!
Şimdi ki kadrolarında 11 yabancı oynatan milyon dolarlık Futbol Kulüplerine ve başarılarına(?) bakın!

____/

Birde...
Birde...
Birde...
Neyse !
Vesaire...
Vesaire...
Ha * 100 lira yardım yapan mı onu daha sonra yazarım!





Levent ÖZCAN

ŞEHİT


Kabe'de doğan tek insan.

___/
İslam dinini kabul eden ilk erkek.

___/
Mekkelilerin Hz Muhammed'i katledecekleri gece, Medine'ye gizlice yola çıkan Hz. Muhammedin yerine zaman kazandırmak  için, yatağına canı pahasına giren cesur kişi.
___/

Allah şu sure ile  onu taktir etmiştir.
"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar." (Bakara/207)

___/
Mekke'den Medine'ye Tam 10 gün boyunca  ayak tabanları kan revan içinde  kızgın çöl kumlarında yol alan inanmış biri.

___/
Hz. Muhammed ile  tüm savaşlara katılan sancaktardır.

___/
Münafıklara karşı çift başlı Zülfükar adlı kılıcı kullanan yiğittir.
Bedir Savaşında onlarca yara almasına rağmen Hz. Muhammed'in yanından ayrılmamıştır.
Bunu gören Cebrail şunu söylemiştir :
 "Zülfükar'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur,"

___/
Hz.Muhammed vefat edince, defin işlemleriyle ilgilenen tek başına naaşı yıkayan ve kefenleyen bizzat kendisiydi.

___/
Halife olma süreçlerini yazmıyorum.
Çünkü dinimizde ki en büyük ayrımcılığın kutuplaşmanın ve kan dökme sinsillerinin başlangıç noktalarıdır.

___/
Bu halifelik kavgalarından sonra da Mezhepler ortaya çıkmıştır zaten.

(Felsefesini  başka bir yazıda  yazarım)

___/
Dinimiz de  dördüncü Halifedir.

___/
Haricileri bir savaşta yendikten sonra, namaz kılarken zehirli bir kılıç ile öldürülmüştür.
(Allah Rahmet eylesin)

___/
Mezarı:Irak Necef'teki İmam Ali Camiine defnedilmiştir.

___/
Hz. Muhammed'in onun hakkında söylediklerinden bazıları :

"Ben hikmetin şehriyim, Ali ise kapısıdır"
"Ali’ye düşman olanın düşmanı Allah’tır."
"İlim on kısım. Dokuzu Ali’de biri diğer halktadır. O bu biri de onlardan iyi bilir."

___/
Bu Kişi Hazreti Ali'dir.

___/
Şimdi Alevi Asker şehit olunca cenazesine katılma ?
Şimdi Alevilerin sofrasına oturulmaz de ?

___/
Amerikan emperyazlizmine kafa tutan Şii General Öldürüldü diye sevin.
Şiileri kast ederek Şia'lara ölüm de.
Uğur Mumcu katledildiğin de  İran mollarını sev.
Nerede bu   Allahın yarattığı İNSAN'ı Canlıyı  sevin diyen DİN.
Nerede kaldı bizim  büyük hoşgörü DİNİMİZ.

Bir sunni olarak gelmiş geçmiş  DİN DİL IRK MEZHEP ayrımı yapmadan "Vatanımız uğruna" şehit olanların mekanları cennet olsun.
Bugün ki şehidimize de Allah'tan rahmet ,ailesine sabırlar diliyorum.



Levent ÖZCAN

4 Ocak 2020 Cumartesi

PAYDOS


Ismarlama şiirler yazarım.
Alın terim, bedenim işçi benim.
Ellerim kaba saba,
parmak boğumları nasırlarıyla,
kalemi sert tutar,
yüreğim ısmarlar,
ben yorgun, ben durgunum ama
yumuşacık şiirler düşünür,
bir kaç satır karalarımı yinede,
emekten yana.

Karanlık Ege denizi aydınlanır,
adalar netleşir,
dalgalar susar.
Yıldızlarla ay , güneş olur.

kalemle kağıt buluşunca.
anca ben o zaman dinlenirim.



Levent ÖZCAN.


Aşk
Görmektir goncayı.

Saygı

dikenin acısını
bir ömür boyu
umursamamakta

Levent ÖZCAN.

İNANÇ

Şimşek çaktı
geceyi aydınlattı
kulaklardan kalbe giden
korku dolu dehşet bir ses
çok korktum
şimşeğe taptım .

Işık düştü
ağacı yaktı
kocaman ağacı
küle çevirdi
elimi uzattım
elimi yaktı
ateşe taptım .

gün ağardı
ısıttı
kış bahar iyiydi de
yazın beni yaktı
susuz bıraktı
derim kurudu
güneşe taptım .

Bu böyle olmayacak dedim
inancımın kolayına kaçtım
tanrılar yarattım onlarcasına
iyilik kötülük savaş bereket ....
denize açıldım
deniz kabardı
zor canımı aldım sudan
arpa ektim buğday ektim
diz kırdım bereket tanrısı'na yalvardım
buz oldu don oldu kurak oldu
aç kaldım .

Bu arada
kan dökmeyi ilerlettim
kurbanlar kestim
düşmanlarımı deştim
savunmalı savunmasız
kimler varsa
her bir tanrıya defalarca taptım
ama yine rahat durmadım
taptığım tanrılar çoktu çünkü bende .

en sonunda tek tanrı oldu
evet evet dedim tek tanrı
güneşi doğurtan solduran
kışı sonbaharı yaşatan
Evet Evet tek tanrı
tüm canlıları her şeyi yaratan
tanrının insana önem veren
yönüne yoluna yöneldim
bilmem kaç elçi gönderdi bana
hepsine inandım
emirlerine
bablarına
ayetlerine
taptım.
neden bu kadar çok tek tanrılı din
bir anlasam
hepsi bir diğerini kesiyor yakıyor öldürüyor
Hepsi Bir Tanrı adına
hangisine inanacağıma şaşırdım kaldım.

Levent Özcan.



Ben karanlığım
Ben karamsarım
Yüreğim yönetmen
Kalemim yazar
Ve ben gerçekten çok ağlarım.
Acı çekermiş, her şey benimle.
SAÇMA
Amma...
Gülen gözler benim gün doğumumdur.
Onlarda oldukları için
İşte ben bu kadar ışıksaçanım. 


Levent ÖZCAN



devinim


Bir karanlık
Bir aydınlık
Bir kış bir bahar
ilk adım emeklemekten sonra kocaman bir devrim
İlk anlamlı cümle ne güzel iletişim.
İlkokul son,Okul..
İlk aşk son aşk.
Tekrarlanabilen nice eylemler
Hayatın tadı tuzu bizim için.
Başa dönsek.
İlk nefes.
Keşke hergün doğsak,
Ve hiç ölmesek. ...

Levent Özcan


yalnızlık

tek kişilik sahne
tek kişilik yemek
tek kişilik güneş
tek kişilik gölge
ve tek kişilik bir bilet alıp
beklenmediğini bilerek geride
bir daha   dönmemektir
geriye
yalnızlık budur işte.

Adam

uçsuz bucaksız bir mavi ki
-gökyüzünde-
ufuklar dolusu bir mavi ki
kıtalar arasında
-sere serpe-

"O" bir insan ki
senin gibi benim gibi
ne gökte anlam
ne yerde umman

O
dilde
O
düşüncede
O
yürekte
KOCAMAN
adam gibi adam...

1 Ocak 2020 Çarşamba


bazen





Ha deyince de
yazılmıyor ki şu meret
garibanın akşam sefasında yuvarlanan
iki dublenin yoldaşı gibi
( o da ayda , yılda )
dörde bölünmüş domates, peynir ve
iki kelime sohbete HASRET.

kalem var
defter var
manzara var
özlem var
aşk var
tabi ki devrimcilik var
hınca hınç dolu bir çok heyecanlar

ama HİS OLMAYINCA
kalem bana
defter kaleme bakar
Ben ise denizi tutuştururum
Her gün batımında.







Levent Özcan.

kadın yücelerden gelen bir nehirdir.





SENİ YURDUM GİBİ SEVİYORUM
SEN BİR KADINSIN
ANALAR DOLUSUN
ACILAR YOKUŞUSUN
platoları yıkar gözyaşların
biliyorum
ovalarda yeşerir AŞKIN.
ben denizim, masmavi
kıvrıla kıvrıla hadi hadi aksana bana.
saydam tadınla dokunsan tuz rengi dudaklarıma
bir ton açık rengim olurdu
Kollarında.


Levent ÖZCAN



SEN SEN SEN

Evden çıkınca sen
Kaldırımda sen
işimde sen
gücüm de sen
alın terimde sen
İçtiğim efkar da sen
Bir bardak çayın deminde
Demlendiğim sen
içten içe Levent'i Rüzgarları gibi Ağladığım sen
Amazon ormanlarının nazarı nazar boncuğu masmavi jagarandalar da sen
gül goncasın da sen
Kasım krizantemlerin de sen sabahım da sen
gecemde sen
kışımda sen
Baharımda sen
kısa keseyim Aydın havası olsun
kısacası her şeyimde sen


Levent ÖZCAN



SU GİBİ ÖMÜR OL.

ben her daim kenarında kıyında
bir dere bile olsan
en cılız debin de, su sesin de
sabit gövdemle kılcal köklerimle
seni çekerim içime
yüzlerce kolumla binlerce el sallarım
aksine, yüzüne

ben bir baharlanırım
bir sonbaharlanırım
sakın endişelenip üzülme
tarihe,
asırlar yazarız
sen saydam su renginde
eteklerim de aktığın sürece.



Levent ÖZCAN

Alın




Bahçe sınırında ki,
Narlar hala ekşi.
Dalları hala dikenli.
Ve hala karmakarışık kolları.

Bahçenin ortasında ki,
Kırmızı dutun hamı ekşi.
Olgunu tatlı.
Bir baraka boyunda hala boyu.

Nara, duta boyanırdı ellerimiz.
Zor çıkar denilirdi de lekeleri,
Aldırmadan yerdik mevsimi geldiğinde.
Şen çocuklardık biz ve hala alınlarımız tertemiz.

Düzenin elleri kirli,
Düzenin düşünceleri , örümcekli.
Ne bahçe bıraktı bizde,
Ne dut ne nar.
Çalıp gitti çocuk lezzeti sevinçlerimizi.


Levent ÖZCAN
(1994)

Nokta



OMUZ düşükleşir.
Yılların tefecisi,
Geçmişin kronik şairi,
YORGUNLUK verir.
Verir de işte.
Son demde her şeyle yüzleşir.
Yine de...
Yüreğe vurur gerceklikler.
Gerçek RUHA dolanır.
Çepel bir diken gibi.
Ruh boğum boğum bozulur.
Ruh hür süzdür.
Yaşamın neferliklerin de.
Süngüsü düşmüş, ezik büzük asker gibi.
*
Umutsuzluk yokkk!
Olmamalı da.
NOKTA anlamlı bir cümlenin son ifadesidir.
Üzüncünün değilde.
Mutluluğun anlamında,
Son ifade ver bana.



LEVENT ÖZCAN.


Dramatik gerçek.


Durdukça
sindikçe
sustukça
karanlıklar yaklaşıyor
onur cüceleşiyor,umut köreliyor
perde arkasında zaman
ve onun işbirlikçileri
AKREP ve yelkovan
kamçılıyor güle oynaya faşizmi

memleket elden gidiyor gardaş
kızım, oğlum, kardeşim, analar, bacılar
gökyüzümüzde yıldızlar ayıklanıyor
tek tek cehalet ,tek tek ihanet ekiliyor
masmavi yarınlarımıza.

Bu oyun son perde
Kapandımı bir daha açılmayacak
Silkelen sıyrıl figüranlıktan
Başrol olma zamanı şimdi
Onur adına umut adına toparlan
Çünkü yarın
Ne sahne kalacak
Ne de vatan.

Levent Özcan.

SABAH

Senle
Bir sabah
Yalansız dolansız
Yanı başımda
Titrek
Uykunun
Güneşini
Doğurtmak
İstiyorum
Baharda milyarlarca uyanan sessiz soluksuz karıncalar gibi
Ses cıkarmadan
Mutfağa inip
2 yumurta kırmak istiyorum
Bir sahanda
Buharı pencereleri
Buğulatan çay demleyip
Cama işaret parmağımla doğaçlama şiirler yazmak istiyorum
Salt senin adına.
Senden habersiz.:
Gobalak gençligin de
Bir incir reçeli
Bir kalıp peynirle
Silmek istiyorum mahmurluğunu
Telaşını
Ve ben neredeyim korkunu
Sen yeni doğmuş bir bebeksin
Benim için
Senin tazecik ciğerlerine çektiğin
İlk oksijen olacağım
Çevremi kaplayan zeytinlerin
Ölümsüz
Ve yer yer gökyüzüne diklenen
Çamların iğne yapraklarında nefes olacağım

Serçelerin en güzel kuş lehçesinde
Günaydın...
Kuşluk vaktinin en güzel yüreğimin devinimi
Sana...
Gün aydın
En güzel çiçek senin adin
En güzel ve en verimli
Çiğ damlasısın dört odalı kalbim yaprağına düşen
Yüzümde gülücükler açtıransın
Ve gün doğar
Işığa güneşe kavuşur
Börtü böcek
Trake solunumludur
Toprak ısınır
Solucanlar işler toprak topraktır
Organik sevdalardan.
Toprak
Isındığında
Hiç bilmedigin
Hiç tanımadığın adamım ben
Gönlünü yasla bana
Her sabah
Sevginin diz kapaklarında
Seni anlatan nice şiirler yazacağım sana
Sen daima benim yanımda bıkmadan usanmadan uyandığında.

Levent Özcan

HATIRLATMA.

Ne zaman beni hatırla biliyor musun ?
Kontak basmadan önce açtığın arabanın sol ön kapısında,,,
Ne zaman beni hatırla biliyor musun ?
Her Sollama yapmadan önce sol aynaya baktığında,,,,,
Ne zaman beni hatırla biliyor musun ?
Bir lokmayı sol tarafınla çiğnemeye başladığında,,,
Ne zaman beni hatırla biliyor musun ?
Sağa sola bakarken Bir an solun gerçekten acıdığında,
beni, hatırla.

Levent Özcan

Kurtuluş


İki dal sigara
EFKAR BENDE.
Bir kadeh kırmızı yada beyaz
Farkedermi ki ?
Hepsi aynı hüzün bende.

İçime çekerim efkarı
Ciğerlerim yanar
Sen yanarsın
İlim Yanar
Ülkem yanar
Keyfim kaçar.

Bir yudum hüzün alırım
Kırmızı, beyaz fark eder mi ?
Sen gelirsin
İlim gelir
Yurdum gelir aklıma
Hüzün roman olur kafamda
Öylece sızar kalırım......
Sonum.......bilinmez sende !?
Sonu bilinmez yurdumda,
Öylece sızar kalırım.....

Aşkın özgürlüğü sende
Sen Ben olursak.......
YURDUMUN KURTULUŞU BİZDE.

Levent Özcan


Farkındalık

Sen, benden farklısın.
Bende, senden farklıyım.
Sen, kocaman ovaya can veren nehirler, 
Ben, uçsuz bucaksız, denizin kumsalı
Güneş, ilk sana doğar.
Bana gelir sonra.
Günümüz yaşlanır, farklı farķlı.
Sana, karanlık olduğu anda,
Bana kumsalda,
Sana, senin için
martı gırtlağında
balık kuyruğu dalga izinde
şiirler dolusu gün batımı...


L.ÖZCAN

KİLİT

benim yüreğim
kapı kilidi gibi
seninki ise bir anahtar
bir gidersin kilitlersin
bir gelirsin açarsın
ama bir gün kaybolduğunda
çilingir gelir açar beni maymuncukla
kalbimi değiştirir
başka anahtara şifrelendirir
kendini bulup döndüğünde
artık çok ama çok geçtir
çünkü yüreğimin anahtarı
sende değildir.

Levent ÖZCAN

kadeh

Bakışlarını yazdım
Gökyüzünün mavisine
Her bulut geçişinde
Ayrı bir silüet ,gözlerin bende.
Kronik umutsuzum işte. 
Süngüsü düşmüş,,
Yenik bir asker gibi !!!
savaş yorgunu benim yüreğim.
Yazdığımı asla
konuştuğumu asla
yaşadığımı asla
silemem ,
yutamam ,
Unutamammm.
Yol yordam bilir benim ellerim
Hayat bir kristal kadehtir
Içi dolu olmalı
yaşadıkça doldurmalı insan...
Ve kadeh kaldırırım titremeden
seni ,
titretmeden
Senin adına ......
Efsununu ben, oldukça iyi bilirim
Oldukça önemserim seni,
Senin
tadının,
varlığının,
var oluşuna
Yüreğimi kurban ederim.
Çok yaşa
senin devrimci fikirlerinle
beni sarhoş ettiğin için.

Levent Özcan

Tilki

Ben eski kıtayım.
SEN.....,
Aklına esen rüzgarlarda,
Yelkenlerinde binlerce HEY ' E' CAN.
Ahşapsı yol alışlardasın.

Mesela....
Güneşin, denize düştüğü ufuklarda,
Yeni dünyalar aramaktasın.

Bu bir döngü.
Bu bir küre.
Hangi noktadan başladıysan,
Eğer aynı çizgide gidersen,
IŞIK HIZINDAN bir gıdım sektelersen,
Enseni görecek kadar yuvarlak dünyadasın.

Amiyane tabir ile,
Tilkinin, dönüp dolaşacağı
KÜRKÇÜ DÜKKANINDASIN.

Levent ÖZCAN

Güzel şey

Solcu olmak güzel şey ,
senin adın güvercin olsun kadınım
benim adım , gökyüzü
sen... kanat vur uçabildiğince
ben , masmavi sonsuzluk olayım sana ,
kat ettiğin,
mavilik MESAFELERİNCE..

Levent ÖZCAN

31 Aralık 2019 Salı

DENK

kimi zaman olur
sen olmazsın
sen olursun
zaman göç eder
sıkılır hasretinden.

Levent  ÖZCAN

BUYUR

Yazı yaşadık dimi
Sıcak sıcak Termometre
Yangınlarında.
Sonbahara devreden bir çılgınlıktı;
Yaprakların son direnişleri.
Börtü böcek üşüdü öldü
keskin ayazlı kış gecelerinde.
ben ancak bunları sana yazabilirim.
AL..
asalete bak ki bende
baharı sana havale ediyorum
En güzel çiçek olmayı başarabilesin diye!
Ve merakla bekliyorum.

Levent ÖZCAN.



YETMEZ


Çok uzun yazıyorum diye,

okunmaz sıkar bunlar eleştirisinde
kısa ve yine özgür şiirler yazdım
yalan yok hiç te bir tat almadım.

Dört mısra ile neyi anlatabilirim ki ?


Çocuk desem: koşmaz

Bulut desem: yağmaz
Karanlık desem: tan ağarmaz
Aşk desem: sığmaz
Açlık desem: doymaz
Yoksulluk desem:  zenginlik olmaz
Faşizm desem
Devrim olmaz
Yurdum kurtulmaz.

Levent Özcan





GERÇEK

Gercek çok üzgündü
Yine de cesaretini topladı.
yalancısın hep yalancı
kalacaksın '' dedi.
Pişkin pişkin güldü yalan.
Ey dedi, '' gerçek ''
SEN OLDUĞUN SÜRECE BU DÜNYADA
ne siyaset olurdu ,
ne siyasetçi,
ne demokrasi olurdu,
Ne de demokrasici.
Seni seven çoğunluk sana
Bana tapan azınlık bana
Sana inananlar,
AÇ BİLAC. ..
Bana sarılanlar
Rezistanlarda, saraylarda,
Yedikleri önlerinde , yemedikleri
artlarında.
Var git GERÇEK sen yoluna
2+2 = 4 eder ile oyalan.

Levent Özcan

ADAM OLMAK

sen ,,
göz zevkimsin
fincanda, kırk yıllık hatır
heyecanım denizinde ,martı
ekmeğimin yanında ,katık
Ilk dublem de, çakır keyif
son dublem de, başımı döndüren sarhoşluk
sen,,
kalemim ucunda, şiir
bir yanım acısa, kesilse, kanasa
ilacım, merhemim,yara bandım
gözlerimi kapadığımda,en güzel hayal
daldığımda, en güzel gördüğüm rüya
uyandığımda ise ilk şafağım
kısacası, sen ne kadar güzel kadınsın
İşte sen bu kadar anlamlı kadın olduğun için
ben bu kadar adam gibi adamım

Levent Özcan

DERTLEŞME

Denizin sesi
Dalga

Teni mavi
Güneşin sesi yok

Etkileşimi sıcak
Rengi sıcak .

Deniz güneş ve ben
İyice ilerlettik

Baş başa verip dertleşmeyi.

Levent Özcan



GÜN AYDIN


Sabahın bir anlamı olmalıydı.
Doğdun.
Aydınlandım.
Aydınlığının bir etkisi olmalıydı.
Üşüyordum.
Isındım.
Yitiminin bir değeri olmalıydı.
Kocaman adanın ardında yavaşça kayboldun
Hüzünlendim.
Ağladım.
Ayın görselliğinde,
Aydınlığının yüzünü gördüm.
Romantik oluverdim
Aşık oldum.
Ay da gitti.
Gözüm kapandı.
Yıldızlar söndü.
Uyudum.
Rüyamda seni gördüm.
Heyecanlandım.
..
Bak uyandım.
Yine yepyeni bir sabah...
Hoş geldin GÜN AYDINIM..

Levent Özcan.


ÖZLEM

Burda buz gibi hava var
Denize dikine dikine bakan dağ var
Denizin kucağında bir ada var
Bir palmiye var
Kolları bir yelpaze fırtınada
Türkan şorayın kirpikleri gibi
Çipil çipil kıpraşıyor
Sanırım devrimci

*

Burda kumlar var
Yüzüme binlerce iğnecikler batırıyor
Martılar var çığlık çığlığa
Dalgalar var kuduz gibi öfkeli
Herşey seni özledi
Biliyorum
Ve ben elçiyim be güzelim , benim.
Beni bana sorma
Sana özlemlilerden çok
Seni en çok özleyenim. ..

Levent Özcan.


KARARINCA


  1. Bir karınca bile olamadık.
  2. Ağustos böceğinin hazin sonundan, Hep ders aldık.
  3. Yazın sıcağında çalıştık deliler gibi.
  4. Şimdi...
  5. Karıncalar nerede ?
  6. Ağustos böcekleri yaşıyor mu?
  7. Ve biz emekçiler neredeyiz ?
  8. Çok merak ettim, kış geldi de.

  9. ( şu Karıncaları ne zaman emekli olacak ?Ağustos böceklerine işsizlik maaşı bağlanacak mı? Kömür, makarna yardımı yapılacak mı ? )

  10. Ve biz emekçiler....
  11. Kış uykusunu tatmadan,
  12. Ebedi uykuya mı hep dalacağız?

Levent Özcan.




BUDAMA

Durgunum bugün
yorgunum bugün
insanlar goncasını görsün,
insanlar meyvesini yesin diye
güllerin filizlerini,
ağaçların dallarını kesmekle
geçti günüm.
Şekil verdim çalıcıklarla, ağaççıklara
etim kanadı.
Kollarım acıdı.
Ama olsun be,
yine bugün alın terimle
kazanmanın gururu ile
yürüyüşüm ahenkli
başım dik
gidiyorum evime.

Levent ÖZCAN.


SARHOŞ

Şarap gibi seni seviyorum hayat
ilk sıkım tadınla
yaşım gibi yollanan aromanla,
değmesin bir el özgürlüğüme
YAŞADIKÇA SARHOŞUM BEN.
Yazabildiğim kadar
düzinelerce kelimelerle.
İçtikçe seni
Ey şarap,
dilim tökezler
ağzım düşer.
Devrim sloganları gibi,
DİLLENİR.....
Göğüs mahkumu yüreğim.

Sarhoş oldunuz mu diye sorsanız
Kirli bir kadeh gibiyken yurdum,
Kadehi dolduran, kırmızı kan !!!!
Hakkı yenen ALIN terleriyle
Hacimler dolusu kadehler
Ben nasıl ?
Sarhoş olurum?

Levent ÖZCAN

BAHAR

Ses kesildi.
Yazı silindi.
Gözler körleşti.

Bademler çiçek açtı, açacak.
Cemre toprağa düştü, düşecek.
Kuzucuklar meledi, meleyecek.
Neyime...

Anılar bitti.
Yazgılar yakıldı.
Umutlar tükendi.

BAHAR GELMİŞ, BANA NE.

LEVENT ÖZCAN.

MEMLEKET

Memleket aşkı ben de farklı
ne zaman karasal bölgelere gitsem,
dağları ada,
ovaları deniz hayal ederim
bir tek
güneşin doğuşuyla,
batışına akıl sır erdiremem.


Levent ÖZCAN

UTANGAÇ

Sen , utangaç gül olu verdin.
Seninle tanıştığımda,
Yazdı yada kıştı.
Fark eder mi ?
Görkeminin başka toprağa kök salmışlığı
Kimin umurunda.
Kişiliğinin anlamlı rengi bende.
Çimlendiğin anda,döşten seni beni taşımış ya..
Sen bana var olmuşsun ya ,
Ben ona bakarım.
Yaprağın var bahar bahar.
Gülüşün var gonca gonca.
Benim ovam , sol yanım.
Sevgi çağlar eğimi olan pınarlarda.
Sana daima daima.
Sıcaklık serinlik can verir, sevdam
4 odalı akışkan mecramda ( sana)
Seni güldürmek iklimiyim..
Güller açtıkça gözlerinde ,
Tan gibi kıpkızıl elma yanaklarında.
Dikenlerin olsa ne yazar.
Kelimelerin , izlerin
İzlerin gözlerin.
Sen daima yemyeşil sen daima rengarenksin benim cennetimde.
Bilinçsiz , susuz kalmandan ve kurumandan,
kaygı duyarım.
Yokluğuna dayanamam,
Bulut gibi ağlarım dinmeden bıkmadan
Sana gözyaşlarım BİR HİÇ
Yeter ki sen yaşa..
Ben ..
Ben..
Canımı bağışlarım sana.

Levent ÖZCAN

Bu uçuk geldi.
Bu oldukça iddialı.
Hoşuma gitmedi açıkçası.
Bu da çok cafcaflı.
Pembe yakışmaz adama uymadı.
Bununla da olmaz ağırlığını kaldırmaz.
Her sabah ki kararsızlığım bu.
Ve bu beni bir gün öldürecek.
Neyse yine klasik takılayım bugün de.
Kursun kalemle başlayayım güne. Gökyüzünde kara bulut.
Ülkemin üstünde karabasan. Hükümsüz mühürsüz oylarla bileği, boynu bükülmüş Yurdumun.
Yorgunum.
Aslana sorsanız
Sirkte kırbacın şırrak sesin de
Sinmek ister misin diye?
Yada..
Bülbüle altın kafes vaad etseniz ,
Özgür iradesi ile ne derdi acaba ?
Koyun; çobanını, çoban köpeğini severde.
Kasabanın bilinmiş bıçağıyla yüzleştiginde.
Son pişmanlık fayda eder miydi ?
Boğazlanmadan önce ki
Son melemesinde.?
Hücre var.
Kan var, kütle var..
Hayvan var, ot var ağaç var..
Ancak akıl, akıl yok..
Düşünerek isyan yok...
Acı direniş sadece içgüdüsel. .
Sabahın köründe,
Kara kalemle düşüncelerim şiirsel.
Körü körüne inananların gözüyle bakarken,
Yatağımda gözlerimi ovuştururken,
Birden kırbaç.,
Birden altın kafes,
Aniden pas parlak bıçak geliyor aklıma.
Esnemem,gerinmem yarım kalıyor.
Bir çırpıda yüzümü yıkıyorum.
Düşüne bildiğim için,
Bana bahşedilen değerden dolayı.
Kendimle gurur duyuyorum.
( EN GÜZEL GURUR zengin yada fakir değil. . İNSAN OLDUĞUNUN farkına varabilme kibiridir. )

Levent Özcan.

30 Aralık 2019 Pazartesi

AVANAK

Sağa bakıyorum 
Asırlık Çınar ağaçları yerinde
Kocaman Bloglar
Sola bakıyorum
Gece kondu bacalarından yükselen duman
Burnumda keskin.
Kalitesiz bedava dağıtılan kömür kokusu.
Aşağıda deniz kıyın da 
Maviye hançer gibi saplanmış limanda
Yabancı bayraklı şileplerden inen
Gümrüklü pamuk balyaları!
Oysa üç kilometre ardımda, Kadı Merasında
En kaliteli üretilen pamuk tarlalarında büyümüştüm ben.
Kafamı kaldırıyorum 
Gökyüzünde özgür kuşlar hücumu
Atama borçluyuz her şeyi diyecek oluyorum bir an !?
Lan diyorum Göçmen kuşlar adı üstünde bunların  vatanı  olur mu  ?
Bu şiir (İllaki dili yılan dili zehir saçan
İlla  ki dili cımbız  daima kötüyü çeken
Düşüncesi kıt Ata düşmanlarına istinaden bir şiir)

Levent ÖZCAN

26 Aralık 2019 Perşembe

ENERJİ

Bu ne para hırsı
Rüzgarın bol olduğu
Bir iklimin atmosferin de
Yel eken dağ zirvelerine
Rüzgar gülleri diktiler.
Hepimize ait olan,
Maliye arazilerini
Ana avrat küfür eder gibi
Parsel parsel istila ettiler.

Dev gibi
Üç kanatlı dönen bu pervaneler
Neymiş efendim yenilenebilir enerji üretiyormuş.
Kimin karına ?
benim mi ?
Kocaman hayır...
Hatta arttı dünden bugüne birim fiyatı.
Ödediğim..... elektrik faturalarında.

Peşi sıralı rüzgarın ölü ruhu.
Gibi dönen bu çarklar,
Tilkileri korkuttu.
Kurnazlıkları daraldı
Şimdilerde yok olma yolundalar.

Gece gündüz dönen
Görsellik Katliamı bu pervaneler.
Çakallardan daha uyanık çıktı,
Çakallar deniz seviyesine kaçtı.

Şahanlar, atmacalar Boz bataklar,
Sarı ağızlı Kara tavuklar.
Yeri geldi şehir,
Yeri geldi ilçe,
Yeri geldi köy müptelası oldular.
En büyük yırtıcı biz insanların yaşam alanlarına... sığındılar.

Yüz karası devasal peşi sıra dönen bu çarklar.
Uğur böceklerini,
Ağustos böceklerini,
Ve bir çok meselalalar....
...
Göç etmeyi seven
Mesela...
Sığırcık kuş alayları gelmez oldu.
Baharda leyleklerin laklak sesleri,
Ve yok oldu kırlangıçların cik cik sesleri.

Bilmem kaç desibel çıkaran
Ses ,
Bu Rüzgar gülünün dönmeleri
Turp otunu,
Hardalı, ebegümecini,
Kekiği,
Yaylalarda fıstık çamının,
Akdeniz çamının polenlerini,
Arıların yönlerini katletti.
..
Tanesi bilmem kaç milyon dolarlık
rüzgar gülleri.
Özgürlüğün dağ başları devrimciliğini,
ve huzur bulunan bakıldığında görsel
Zirve hayallerimizi,
bitirdi.....

Heslerle nehirleri setlediller
Birer birer.
Hadi su para oldu da evlerde,
Damacana Damacana.
Bizler,
Orta çağ karanlığının DON ĶİŞOT
Cesareti olamadık ya.
Serinliğimizi,nefesimizi
Çalıyor; bu modern yel değirmenleri.

En son bedavamız; havamız dı,
bunlar,,; onu da ipotekledi...

Yeri deldiniz.
Dinamitlediniz,
Kömür, Kömür.
Dünyanın içini emdiniz.
katran katran...
Bacalarınız da tüterken,
Termik termik.
Sizler tomarla para toka ederken,
Bizler kader deyip kanserden ölü verdik.
....
Tilki ölmüş,
Sığırcık gelmemiş.
Kekik solmuş,
İnsan ölmüş.
Senin umurunda mı
Konamamış,
Leylekler.
Baharın bereketinde sürülen
Tarlalara.
..
Soracaksın .....
Eve gittiğinde; elektrik kesikse.
Yoksa sanal GÜNEŞ aydınlığın gecen de..
Muhtaçsın bana aslanım
Fatura fatura... faturalarcaa..

Güzel soru,
Cevabım hazırda,
İşinize gelmez ama.
Antik atalarımızın; tanrı inancı gibi,
Güneşe; inanıp
Onun ışığına, ısısına sığınıp
Çatılarda kiremit yerine
Balkonları oda yapmak yerine
Apartmanlarda güneş panalleri kuralım.
....
Ne çakallar ne tilkiler,
Ürkekleşir.
Kekikler mis gibi kokarlar ,
Eskisi gibi dağ baslarında.
.....

EN BÜYÜK DEVRİMCİ,
EN BÜYÜK ANARŞİST,
TABİATTIR.
Yaraladıysan eğer onu,
İntikamını senden er yada geç alacaktır...
......

ÇEVRECİLERİN DOĞASI TANRIDIR.

Levent ÖZCAN.

25 Aralık 2019 Çarşamba

10 Kasım

Sıradan bir yıl 1938
Alalade bir ay değil Kasım
Çoğumuzun belki işte olduğu zaman saat sabahın dokuzu
Bazen 'o' an içinde geliyorum demek beş dakika
Ve anlık nefes alışverişlerimiz saniyeler.
Dünü bile unutturur bazen telaş  mücadele ve yaşam.
Benim her yıl seneyisi devriyesinde 
Ne yaptığımı hatırladığım andır sana olan saygım..
Ne yıllar
Ne kasımlar
Ne saatler vede ne saniyeler
Seni öldürebilir,
Seni bana unutturabilir  be
Yüce ATAM.

Levent ÖZCAN

DENİZ

Alırım denizi avuçlarıma,
Sıkarım özü çıkana kadar mavisini.
Tükenmez şiirler yazarım.
Sarhoş kalbimle,
Martılarla yollarım
Sizin gönlünüze.
Bet beniz atık.
tarihi geçmiş günlerimin.
bir solukta sevdiklerim.
şimdilerde yok artık.

Hüzün bir silah olsaydı eğer
namlusunun en güzel yavuklusu
hedefini bulmakta zorlanmadan meğer
ben teslim olurdum ki zaten








Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...