10 Eylül 2018 Pazartesi

ATATÜRK'ÜN FİKİR VE YASA HIRSIZLIĞI.

Demokrasi, Yunanca demos (halk topluluğu),kratos(iktidar) kelimelerinden oluşup,anlamı 'halkın iktidarıdır.Peki demokrasinin çıktığı ülke Yunanistan'da, demokrasi nasıl işliyordu? Tabi ki eski Yunan site devletlerinde demokrasiye en yakın site devleti ,Atina'ydı. Ama toplanılan mecliste oy verme yetkisi olanlar sadece Atina da doğmuş erkeklerdi.Kadınların, kölelerin ve varlıklı olmayanların oy kullanma hakkı kesinlikle yoktu.Yaklaşık 400.000 nüfusa sahip Atina site devletinde,30.000 ile 40.000 erkek oy hakkına sahipti.Seçilen temsilciler şehir meclisinde alınacak vergiler, savaş kararları vesaire yasalar siyah ve beyaz çakıl taşları kullanılarak oylamayla karara bağlanırdı.(Bazı demokrasi hareketlerinin mesela İngiltere'de 1200 küsur yıllarında Kralla imzalanan 'Magda Karta' ve benzerlerine girmiyorum.)
Antik dönemde sadece elit erkeklerin söz sahibi olduğu demokrasiyi günümüzde değişik uygulanış biçimiyle şuan yaşamaya çalışıyoruz.Değişen şey çoğu ülkede kadınlar dahil her bir bireye seçme ve seçilme hakkı verilmesidir.Tabii demokrasi gücünün de kontrol edilememesinden dolayı, özelikle 3 ncü sınıf ülkelerde bilinçli olarak cahil bırakılan ve kutsal hurafelerin yayılmasıyla demokrasi diktatörlükle son bulmaktadır. 
Yaygın olan 3 din ile demokrasi yüzyıllardır karşı karşıya gelmektedir.Ama tek ortak ifade üslubu her ikisinin de erkek tonunda kaleme alınmış olmalarıdır.Ve ne yazık ki demokraside de yaygın dinlerde de kadınlar hep ikinci planda bırakılmıştır.Bakmayın siz Katolik kiliselerinde Meryem heykellerine, Meryem bile kadın olarak görülmez 'bakire Meryem' olarak hep telaffuz edilir.Bakmayın siz Ortodoks kiliselerinde ki Meryem ana ikonlarına, şuan Atina'nın açıklarında dünyanın çeşitli ülkelerinden keşişlerin yaşadığı özerk bir Ortodoks ülkesi 'Aynoroz' adası var.Burası dünya da kadınların ayak basmasının yasak olduğu tek adadır.İslamda da karanlık düşüncelerin 'hadisi şerif' adı altında 9 yaşında ki çocukların babalarıyla dahi cinsel münasebete girebilirliğini salık verenlerin nedense Kuranı-Kerimde kadın haklarını dile getiren ,hatta emir eden 'Nisa' suresini hiç ama hiç dile getirmeleri (sözüm ona) din adamlarının işlerine gelmez..Yahudilik konusuna girmeyeceğim konu uzamasın.
Söz kadınlardan açılmışken ve kadınların haklarının sağlanması başlangıcı Fransız devriminden sonra filizlenmeye başladığını belirtebiliriz.Tarihlere boğmak istemem ama bu detayı yazmam gerekir, çelişki olmaması için. Fransız Devrimi (Kanlı İhtilal 1789-1799) tarihleri arasında olsa da;Kadınlar ilk olarak 1776 yılında Amerika’nın New Jersey eyaletinde seçme hakkını elde ettiler; ancak bu hak 1807 yılında geri alındı.Sonraları ilk Avrupa da Filandiya ve 1930'lara kadar kısıtlıda olsa Avrupa Yeni Zellanda vesaire ülkelerde yaygınlaştı.
1776-1930'yılları arası 'KADIN HAKLARI HİÇ BİR KADINA ALTIN TEPSİDE SUNULMAMIŞTIR.' Kadın hareketiyle kadınlar haklarını kendi bilek gücüyle kazanmışlardır.Ölüm pahasına dahi olsa kazanılan herhangi bir haktan asla kolay kolay vazgeçilemez.
Hazır 1930'lara gelmişken 9 yıl geriye gidelim ve Temmuz 1921 Eskişehir Savaşıyla parantezi açalım.Türk ordusu Eskişehir savaşını kaybederek Sakaryanın doğusana çekilmek zorunda kalmıştır.Komuta merkezi Polatlıya geri çekilmiş, amansız Yunan toplarının sesleri Meclisten dahi işitilir olmuştur.Meclisin Konya'ya,Akşehir'e taşınması dillendirilmeye başlanmıştır diyelim ve Sakarya'nın doğusuna geri dönmek üzere parantezi kapatalım.
Balkan savaşları,Yemen çölleri,Filistin,Irak,Kuzey Afrika Doğu Anadolu cepheleri derken,köylerde kentlerde şehirlerde erkek nüfusu azalmıştır.Gidenlerin çoğuda dönememiş az bir kısmı 3-5 yıl sonra,esaretten kurtulup memleketlerine dönebilmişlerdir.Ülkenin halini anlatmaya hacet yok.
Elde ne tüfek kalmıştır nede cephane.1917 Bolşevik devrimi ile en azından doğu sınırımız rahatlamış, emperyalist güçlerin emellerini fark eden Rusya Ankara'ya silah yardımı yapmaya başlamıştır.Karadeniz limanlarına gizlice yanaşan cephane yüklü gemilerden alınan mühimmat Ankara'ya nakledilmiştir.Limanlarla Ankara arası ortalama mesafe 400 ile 450 km'dir. Yine ortalama bu mesafe top,tüfek yüklü kağnılarla Ankara'ya varış 15 gün, dönüş ise 15 gündür.Yani ayda bir Ankara'ya silah sevkiyatı yapılabilmektedir.Mustafa Kemal,meclisten bir yasa çıkartırır. Yukarı da saydığım savaşlardan sonra eşsiz babasız erkek kardeşsiz kalmış kadınların kötü yola düşmeyip ocaklarında aş kaynasın diye kağnı ile silah taşıyan kadınlara sefer başına 25 kuruş ödemeyi kanunlaştırmıştır.
Gelelim can alıcı olaya.Meclisin tüm yetkilerini alarak Mustafa Kemal Başkomutan olarak ordunun durumunu incelemeki için Polatlıya gelir.İsmet İnönü karşılar onu. Dilerseniz aralarındaki konuşmaları dialog olarak aktarayım.
Mustafa Kemal: İsmet durum nedir ?
İsmet İnönü: Paşam vaziyet çok kötü.Eskişehir savaşından sonra emirleriniz gereği Sakarya ırmağının doğusuna çekildik siper kazarak savunma hattı kuruyoruz.
Mustafa Kemal : Askerlerin durumu nedir peki ?
İsmet İnönü : 40 bin askerden 20 bin firarımız var,daha da kötüsü firar edenlerin çoğu silahlarıyla,cephaneleriyle firar ettiler.
Mustafa Kemal derin bir nefes aldı ve ''Hadi gel siperlere gidelim'' 
Savunma cephesine vardıklarında kadınların siper kazdığını gören,
Mustafa Kemal: İsmet kadınların ne işi var burda.
İsmet İnönü : Paşam geri kalan askerler yorgun aç bil aç çevre illerden analar kadınlar kızlar hepsi siper kazıyor. Biz bu kadınların hakkını nasıl ödeyeceğiz?
Mustafa Kemal'in gözleri dolar ve '' Zamanı gelince'' der.
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün çıkardığı hiç bir yasa,ne Antik Yunan'dan, ne Magna Carta'dan ne Rönesans'tan ne Bakire Meryem'den nede Nisa Suresinden esinlenmiştir.Çıkardığı tüm yasalar yaşadıklarından Kurtuluş savaşından ÇALINTIDIR.Ve hiçbir hak talep etme lüksü olmayan kadınlara haklarını vermeyi Sakarya ırmağının doğusunda siper kazan kadınları, Ankara'ya cephane taşıyan kadınları gördüğü anda vermiştir. Kadınlarımız Vatan HAKKI yolunda özverilerinden dolayı ATASINDAN en büyük HAKLARINI, hak ederek almışlardır.
Siz Kadınlarımız Lütfen Haklarınıza sahip çıkınız,

Levent ÖZCAN.
02 Ağustos 2018. (03.40)
İZMİR'İN KURTULUŞU..
-Bree  bizimkiler Ankara'ya dayandı.. Bu gece paskalya gibi olacak..
Bulgar çetelerinin, Rum çetelerinin zulümleri yıllarca yetmediği gibi, Millet olarak Türk olarak Anayurdun da elden gidiyor haberleri Selanik'te Kavala'da sıkışıp kalmış Türklerin canını dar ediyordu.Hoş ne İzmir'i görmüşlerdi ne Ankara'yı.. Ama bir zamanlar Özyurtları olan oraları, burada yaşamalarının garantisiydi.
 Kavala'ya bağlı Draniç köyü ile Dramova köyleri arasında uçsuz bucaksız ovaya baktı Mahmut. Haberler hep acı acı geliyordu.. Mayıs 1919'da "O" gün herkez evlerine kapanmıştı...Köy sokaklarında başta aşırı milliyetçi Yunan gençleri olmak üzere hatrı sayılır kalabalık, İzmir'in  zaferini kutluyordu. Ve bugün daha kötü bir olay ki yine kutlama gecesi olacaktı. Gerçi az önce haberi veren adam iyi komşuydu çoğu Yunanlı köy halkı gibi zararı yoktu.. Abdülhamit zamanında daha çok baskı  ve çete korkusu vardı.Dost yaşamışlardı yüzyıllarca.Kimi tütün kimi meyve kimi sebze hep beraberce Drama ırmağının bereket dağıttığı bu ovadan nasiplenmişlerdi.Oturduğu tepecikten doğruldu kıl heybesini attı omuzuna köye yol aldı keçi yolundan....
Evin avlusunun kocaman tahta kapısını açtı.. Hanımı kocaman çinko leğende salça için domates eziyordu.Padişahtan umut keseli epey olmuştu..  Ayşe "Selanikli Mustafa Kemal'de cılk çıktı." dedi.Hoş bu kadar yoklukta Draniç'i Dramova'yı Kavala'yı Selaniği kurtarmayı çok hayal etmiyorlardı.Tek güvenceleri nasıl burada Yunanlıların topraklarında yaşıyan Türkler iseler, Osmanlı topraklarında da yaşayan Rum halkının olmasıydı.Burada yoğun baskı görseler, Osmanlıda yaşayan Rum'lar da karşılık olarak baskı görürürlerdi..
...........
(1800'lü yılların ortalarında İzmir'in bir köyü..)

 İrice , geçirirken öksüz kıtlık aylarını,
Sohpetteyken balıklar zeytin aksi yüklü koylarda,
Aniden bir hışımla inmiş Karadağ eteklerinden.
Bay ANCONOZ.
Denizi almış taa karşısına,
Yorgunluk bilmeden,derme çatma bir ev yapmış.
Taze sürgünlü devasa gövdesi reçine kaplı..
Yaşlımı yaşlı , tepe yamacındaki badem ağacının  yanına.
Terini silmiş son çiviyi çakınca,kapısının tutamacına.
Dönmüş yüzünü kenarları deniz işlemeli.
Görkemli  badem ağaç desenli şaraplık bağ motifli ovaya.
Çıkarmış kıl heybesinden 10-15 zeytinle, keçi peyniri ve 1/4 kepekli  ekmeğini,
İnançlarının izinde diz çöküp haç çıkarmış, şükretmiş Tanrının oğlu İsa'ya
Yeni bağ bozumu yıllık kırmızı şarabından gırtlağını ıslatmış.
Aklı karadağ eteklerindeki evinde karısı Maria 2 büyük oğlu ah ah,
Bir de yeni yetme ufacık nazlımı nazlı Angelinasında.
Issız,korkunç yalnızlığından tepesi heyecan düşüncelerinden , birden.
Sağ uzağındaki tepe yamacından ine keçilerin kokusunu ciğerlerine çekmiş.
Paskalyalar ,yortular şenliğinde gevşemiş gevşemiş.
Yörük çobanının, Tanrı selamını almış,Tanrı selamını vermiş,
Dudaklarını titreterek hayvancıklara hükmeden bu yörüğe
''Gel bre more az 2 lokma soluklan'' demiş.
Ayak düşümü yanındaki akan sudan medet serinlemiş ,iştahını artırarak çoban.
Sofra ortak, şarap haram ondan uzak durarak ,
Bağdaş kurmuş dostane düşmanlık korkularından arınarak.
''Be more burdayım artık yarından ötesi yok''
Sevincini umudunu peynir ekmekle şölen yapan ANCONOZ
Karşısında,yamaçların yüzünü ağartığı güneşin çiller döşediği çobana bakarak....

(O günden sonra köyün adı Anconoz kalmıştır)(Şiir L.Özcan)

Köy tam merkezden  ikiye bölünmüş..Köyün doğusunda Yörükler, Batısında Rumlar yaşıyordu. Rum tarafında kilise, Yörük tarafında Cami en büyük binalardı.Bazı küçük olaylar dışında herhangi bir asayiş konusunda sıkıntı yoktu.Zeytin, balık, koyun-kuzu, keçi ortak geçim kaynaklarıydı. Rumlar bir de şaraplık üzüm üretirlerdi.Bazı küçük olaylar dışında herhangi bir asayiş konusunda sıkıntı yoktu.Kimi zaman Rum tarafında, kimi zaman Yörük tarafında düğünlerde ortak zeybek oynanırdı bile. 
Mayıs 1919 "O" gününde ister istemez, köyün Rum bölümünde şenlikler düzenlese de  Kavala köyleri Draniç ve Dramova'da ki gibi çoşkulu olmamıştı. Yakın  adalardan Yunan ordusu Ankara yakınlarına ulaşıncaya kadar 8-10 aile bu köye yerleşmişti..

 Ve 9 Eylül... Rumlar tekneler dolusu  en yakın Yunan adalarına yol aldılar...Bu Mustafa Kemal önderliğinde,Türk ordusunun Türk Halkının kesin zaferiydi..
Selanik köylerinde ki Türkler de ise tamamen bir katledilme korkusuna dönüştü bu zafer...Padişaha karşı çıkmış 7 düveli savaş meydanında yenmiş bu " Selanikli Adam" doğduğu memleketini de kurtaracakmıydı acaba ? Çünkü ilerleyen günlerde yenilgiyi hazmedemeyen bazı milliyetçi Yunanlılar gece baskınlarıyla evlerden paralar altınlar kaldırıyorlardı..
Yunan içinde Türkler, Osmanlı İçinde Rumlar can güvenliği için iyiydi.Ancak Şimdi bu denge Rumların Osmanlı'dan kaçmasıyla Türk'lerin aleyine gelişmişti...

Lozan'da varılan anlaşma gereği. Anadolu'da kalan son Rumlar'la Balkanlarda ki Türkler memleket değişimi yaşamışlar.Rumlar Türk'lerin terkettikleri yerlere, Türkler'de Rum'ların terk ettikleri yerlere yerleştirilmişler.
Bazıları Lozan'ı yenilgi olarak göstermeye çalışsalar da, Aslında Türk ve Yunan halkının tam bağımsızlığıdır Lozan.
Yüce ATATÜRK, "9 eylül" de sadece Anadolu'daki Türk'lere değil Yunanistan'da ki Türk'lere de bağımsızlık bahşetmiştir..
Draniç ve Dramova'daki Mübadil Türk'lerinden Mahmut ve karısı Ayşe Anconoz'a, Anconoz'u kuran adamın torunları da Selanik köyleri olan Draniç ve Dramova'ya yerleşmişlerdir..
ATATÜRK, seni her gün anmak her insanın en büyük onurudur. Onuru olanlar kula kulluk etmezler..
(Not : Şimdi google arama motoruna 9 Eylül Selanik yazın, karşınıza ilk çıkan sayfa Yunan adalarına 9 Eylül tatil turları çıkacaktır)

Levent ÖZCAN... 08.09.2018....






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...