Draniç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Draniç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2020 Pazartesi

Torun olmak !



İnternette satılık ilanlarında gördüğü ve özelliklerini beğendiği arabayı  almak için İzmir'den kalkıp İstanbul'a geldi.
___/

Aracı satan kişinin, adresine cep telefonun haritasından baktı..  
Beyazıt Meydanının arka sokaklarında bir yer !  
Bir taksiyi durdurdu. 
Adresi taksiciye söyledi.
İsimlerini duyduğu Vefa lisesi ve Vefa Bozacısının önünden geçip,verilen sokak adresinin önünde taksici durdu.
___/

Planı şuydu...
Arabayı bir ekspertize gösterip ona göre almaktı. 
Daha sonra da buraya kadar gelmişken, bir gece bir otelde kalıp Sultan Ahmet'i-Top kapıyı ve civarını gezmekti. 
Hani arabayı satan kişi de güven vermişti telefonda. "İstediğin yere arabayı gösterebilirsiniz demişti." Yoksa bir arabayı görmek için neden İstanbul'a gelsindi ki ?
....
Araba ekspertizi-alım satım işlemleri tamamlandı. İçi bir rahat şekilde direksiyona geçti.
Beyazıt meydanın oralarda bir otel ayarladı.
Oruç tutuyordu... 
"İftar vakti de çıkar bir lokantada yada meydanda gördüğü iftar çadırında iftarımı açarım." dedi.
Sabahta tarihi yerleri dolaşırım diye kararını verdi.
....
Otelden ayrıldı. 
Oldu olası tarih meraklısıydı.
Bırak ören  oralarda dolaşırken o zamanları yaşıyor gibi hissetmeyi, her hangi bir yerde her hangi bir kayada dahi çentik görse acaba neden ve kim bu kayaya çentik attı diye düşünüp dururdu. 
"Vardır elbet bir hikayesi" derdi.
___/
Tarih kokan İstanbul sokaklarında dolaşıyordu şimdi.
___/
Doğu Roma'yı hayal etti yani Bizans'ı..
Hipodromda kıyasıya rekabete dönüşen İmparator ve eşrafının desteklediği At ve binicilerinden oluşan "Mavi takım" ile Esnafın, locaların ve halk takımının desteklediği "yeşil takım" at ve binicileri arasında kıyasıya rekabete dönüşen yarışlarında ki çığlıkları kulaklarında çınladı.
___/
Hissedişi sanki hipodromda gibiydi derken kafasında bir darbe hissetti ve gözleri karardı birden.
___/.
Kulaklarında acayip homurtular.
Başından süzülen sular içine işliyordu.
Ayakları uzanık oturur vaziyete getirdiler. Başını hızlıca sağa sola silkeledi..
Yüzünde bir serinlikle gözlerini araladı
Etrafında sarıklı fesli, kaftanlı, şalvarlı, uzun yelekli, kuşaklı adamlar...!
Çevresinde bir kalabalık..
Gözlerini ovuşturdu.
Bir daha başını sağa sola silkeledi.
Gözlerini ovuşturdu...
Çevresinde bir kalabalık...
Acayip  kıyafetli fesli mesli şalvarlı yelekli adamlar.????

___/
"Ne oluyor ya" dedi içinden.
"Ha Ramazan ayıya! Geleneksel Osmanlı kıyafeti giymiş herhalde insanlar" diye iç geçirdi.
Kalabalığa "Çok sağ olun çok teşekkür ederim " deyip kafasını yine silkeleyerek yürümeye başladı.
Kalabalık garip garip bakarken.. Arkasından "Ecnebi herhalde" diye yükselen homurtuları duydu.

___/
Şöyle yürüdüğü sokağa baktı!
Allah Allah Araba gürültüsü yok..!?
Korna sesi yok, ışıklı tabelalar yok..!?
Muntazam taş döşeli yol..!?
Sokağın bitimin de bir ana cadde !
Yollar aynı taş dizili ?
Başında bir ağırlık !
Kafasını, afallığını yenmek için hızlıca yine sağa sola silkeledi.
Gözlerini anlık açıp kapadığında cadde ; Omuzlarında iki kefeli terazileri, küfeleri, ya elinde ya sırtında heybe,
sele, güğüm belindeki dirhemleriyle maniler söyleyerek satış yapan seyyar satıcılar...!?

___/
Yankılanarak taş yoldan geçen at arabaları ?
Sağı solu küfeli eşekler ?
Kalabalık cadde insanlarında Sarıklı-fesli, Şalvarlı uzun yelekli, kuşaklı adamlar ?
Kadınlar peçeli çarşaflı ?
Elektrik direkleri yerine,  yol kenarlarında muntazam mesafede dikilmiş demir direklerin ucunda daha yakılmamış mumlar, çıralar kandiller ?

___/
Dükkanların girişinde çoğunluğu tahta üzerine yazılmış Arapça yazılı tabelalar..?

___/
Caddeye çıkan bir sürü sokaklardan birisine çark etti...
Sokak kenarlarında çoğu iki katlı hepsi muntazam cumbalı geniş avlulu evler.
" Allah Allah, bu nasıl bir büyük Ramazan organizasyonu ki film seti gibi her yer. Kim yaptıysa buraları vallaha bravo hiç bir beton adına zerre eser kalmamış ! 
Gökdelenler yok ! 
AVMler  yok!
Şıkır şıkır tabelalar yok !

___/
Cumbalı evlerin gölgeleri yavaş yavaş uzadı hava kararmaya başladı.
Karnı da iyiden iyiye acıkmıştı.
 Sokak bitiminde,saatine baktı. *
"Oo, iftara 15  dakika kalmış, gidip bir lokantada (yok bir aş evinde! orucumu açayım) diyerek de kendine espri yaptı.
Gerisin geri geldiği sokaktan ana caddeye yürümeye başladı.

___/
Az önce geçtiği evlerin  önününde ki kandiller  tek tek evlerden çıkanlar tarafından yakılıyor ancak evlerin çoğunun kapıları açık bırakılıyor ?

___/
Kapıları kapalı evlerde var. 
Kapıların üzerinde iç içe tokmakları var.
Kapılar açık olduğu için göz ucuyla evlerin giriş katlarına bakıyor bir anlam veremiyor.

___/
Az önce saatine bakmak için çevirdiği  kolu aklına gelince hemen üzerinde ki kıyafetlere baktı.
Kafasına elini götürdü sanıyordu ki kafasında bir ağırlık çarpmadan dolayı ama hayır ?  
Kafasında ki ağırlığı çıkardı. 
Sarıklı keçe fes !?
Sarıklı fese bakarken üzerinde kaftan uzun yelek ayaklarında çarık !? 
"Yok artık beni bayıltıp bu kıyafetleri mi giydirdiler ?" derken,  endişe ile yeleğin iç ceplerine baktı Cüzdanı paralar cep telefonu arabanın anahtarı yerli yerindeydi. 
___/
Öyle bir derin nefes alırken.!
Epeyce büyükçe bir evin önünden geçerken, kapı önünde bekleyen  biri
"Ve Aleyküme-selam buyurun iftarımıza" diyerek evin görkemli kapısını işaret etti.
Önce irkildi...
Davet eden kişi Sarıklı hemen hemen aynı tarz kıyafetleri giymiş bir kişiydi:
"Oruç niyetimiz var değil mi" diye sordu.
Tereddütle kafasını öne geriye evet anlamında salladı.
"Vay be" dedi. "Lehçeler bile Osmanlıca" 
"Herhalde bu ev pide salonu bu adamda çığırtkan olmalı diye iç geçirdi."
___/

Evin görkemli kapısından geçti.
Eve girdi.
Kapı kapanınca yine endişelendi.
Çarıklar çıkarıldı.
Önde buyur eden çığırtkan ! Ahşap merdivenden orta kata çıkıldı.

___/
Genişçe  bir cumbalı oda.
Cumbanın ve odanın üç tarafında divanlar.
Ahşap zemine serili halılar, kilimler  ve onların üzerine serili peşkir, peşkirin üstünde kasnak,
kasnağın üstünde enfes görünen çanakların içinde yemekler ?

___/
" Bu ne ya  çok pahalı olmasın" diye düşünürken, bir top sesi ve ardından metalik olmayan has insan sesiyle ezan sesi...

___/
Oruçlar açılır.
Tatlılar en son kahveler içilir.
Karnı tıka basa doymuştur.
Entresandır çığırtkanla aynı sinide yemek yemiş aynı etli bulgur pilavına tahta kaşık sallamışlardır..
Bu durumda "hesabı nasıl ödeyeceğiz" diye düşündü..
Elini yeleğin cebine attı "Ustam bana müsade, borcum kaç para" diye çığırtkanın yüzüne bakarak sordu.
Çığırtkan dediği kişi bu farklı lehçeyi yarı ancak cebe giden  eli görünce tam ne sorulduğunu anladı.
Bekle işareti yapan çığırtkan bildiği kişi kuşağından içi dolu bir kese çıkarıp ona uzattı.
Tereddüt ile keseyi aldı. 
Avucuyla içinde ne var diye yoklarken "bu nedir" diye sordu.
Çığırtkan:
" Kardeşim seni haneme davet ettim geldin, soframa buyur ettim oturdun." 
"Orucunu açtın."
"Yemeklerimi yerken dişlerini yordun. Ve bana Allah katında sevap kazandırdın." 
"Kese içinde karınca kararınca üç tane  nacizane altın var onlar, yemeğimi yerken yorduğun dişlerinin vergisidir"
"Allah razı olsun Allah kabul eyliye" diye peşi sıra cümleleri sıraladı.

___/
Aslında çığırtkan dediği adam daha uzun konuştu da lehçeden anlam çıkarabildikleri buydu.
___/

Helalleşme esenlik ve vedanın ardından sokağın sonunda ki ana caddeye doğru yöneldi.

___/
Ana caddeye çıktı.
"Bu nasıl bir kurgu rüyamı nasıl bir organizasyon bu"
"Arkadaş ne oluyoruz ya film mi çeviriyoruz n'oluyor ya derken kafasında yine bir sert bir darbe ve acı ile film koptu.

___/
Gözlerini araladığında  kocaman apartman bloglarını en üst bitimlerinde kararmış gökyüzünü gördü.
"Ah evladım kalk beni duyuyor musun" diyen kolunu çekiştiren yüzünü okşayan bir amca ile boğucu bir trafik sesini duydu.
Başını sağa sola çevirdi. bir çok ayaklar gördü. İnsanlar etrafında daire oluşturmuş çoğunun elinde cep telefonu sırtı üstü uzandığı kaldırımda kendisini videoya çekiyorlardı.
"Kalabalıktan biri ben bu tarafa kaçtığını gördüm" diye kalabalığa bir şeyler anlatıyordu.
Kalabalıktan bir başkası da " Ben polisi aradım şimdi gelir ekip" dedi.

___/
Yine kaldırımda  ayakları uzanık şekilde oturdu.
Biri bir şişe su getirdi, bir iki yudum su içerken polisler geldi...

___/.
İzmir'den araba almaya gelmiştim. Arabayı aldım. Bir gece kalmak için otelde yer ayırtıp iftarımı açmak için lokantaya gidiyordum. Sokakta kafama bir darbe oldu sonrası işte buradayım.
"Sadece cüzdanım yok" dedi ifadesinde. 
Atın aldığı araca yakıt almak için tek kuruşu yoktu.
Cep telefonundan hanımını aradı.
Başından geçenleri anlattı.
Orada görevli polisin iban numarasına para göndermesini istedi.

___/
Karakoldan ayrıldı...
Yer ayırttığı otele yöneldi.
Kocaman iftar çadırında açılan oruçlardan sonra masadan toplanan  strafordan tabakları şeffaf  plastik çatal bıçak kaşıkları gördü !
Oysa kendisi de oruçluydu... ?
Ancak karnı tıkabasa doluydu...!
Birden kıyafetlerine baktı ?
Kıyafetleri yine İstanbul'a geldiği kıyafetleriydi.
Hemen elini cebine attı.
Sımsıkı yaptığı yumruğunu inşallah rüya değildir diye açtı ve avucunda 
-- Tıka basa karnını doyurmaya karşılık Diş vergisi olarak hediye edilen içinde üç altın olan kese vardı--

___/
Kendini Osmanlı adledenler...
Gökyüzüne rezistanlar diktirmek değildir  semtlerce...

Osmanlıcılık dikey büyümek değil yatay büyümektir.
Osmanlı olmak...

Ramazandan iki ay önce tüm gıda ürünlerinde fiyatları sabitlemektir.
Osmanlıcılık...

Ramazan ayında ucuz ve en güzel ekmeği ve en güzel eti satın aldırtabilmektir iftar sofralarına.
Osmanlıcılık...

Sadece Ramazan ayında boy boy iftar çadırları kurmak değildir meydanlarda halka.
Osmanlıcılık...
Alın terinin karşılığını, kul hakkını on iki  ay boyunca hanelere tereddütsüz kazandırabilmektir.

Osmanlı olmak.
Ona buna vergi koyup vergici değil eşit adil olup verici olmaktır tebana...

Osmanlı olmak...
Kendilerini elit sayıp altın tepsilerde iftar açmak değildir.
Osmanlı kültürünü bu topluma yayıp halkın refahını arttırp, içinde altın olan kesler dağıtıabilmektir halkına...


Levent ÖZCAN

* 33 Yılda bir Ramazan ayı aynı ay aynı güne denk gelir.

Yararlanılan alıntı asla yapılmayan kaynaklar.

Günümüz Türkiye'si.

https://www.dunyabulteni.net/kultur-sanat/osmanli-turk-evi-ozellikleri-h432420.html

https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/osmanli-sokaklarinin-simgesi-seyyar-saticilarhttps://www.altayli.net/tanzimat-devrine-kadar-osmanli-devletinin-ulasim-teskilati-ve-yol-sistemine-genel-bir-bakis.html01.01 

 http://www.emo.org.tr/ekler/94a988102edcd4b_ek.pdf TURKIYEDE AYDINLATMA TARIHINE GIRIS 

https://www.osmanlikostumleri.com/urun/osmanli-halk-kiyafetleri

http://bugraderci.blogspot.com/2012/06/bizanstaki-ezeli-rekabet-maviler-ve.html

https://istanbeautiful.com/tr/istanbul-tarihi-yarimada-fatih/

https://www.google.com/search?q=beyaz%C4%B1tharitas%C4%B1&oq=beyaz%C4%B1tharitas%C4%B1&aqs=chrome..69i57.22473j0j7&sourceid=chrome&ie=UTF-8

https://www.fikriyat.com/tarih/2019/05/05/osmanlida-ramazan-tenbihnmeleri



31 Aralık 2019 Salı

Bu uçuk geldi.
Bu oldukça iddialı.
Hoşuma gitmedi açıkçası.
Bu da çok cafcaflı.
Pembe yakışmaz adama uymadı.
Bununla da olmaz ağırlığını kaldırmaz.
Her sabah ki kararsızlığım bu.
Ve bu beni bir gün öldürecek.
Neyse yine klasik takılayım bugün de.
Kursun kalemle başlayayım güne. Gökyüzünde kara bulut.
Ülkemin üstünde karabasan. Hükümsüz mühürsüz oylarla bileği, boynu bükülmüş Yurdumun.
Yorgunum.
Aslana sorsanız
Sirkte kırbacın şırrak sesin de
Sinmek ister misin diye?
Yada..
Bülbüle altın kafes vaad etseniz ,
Özgür iradesi ile ne derdi acaba ?
Koyun; çobanını, çoban köpeğini severde.
Kasabanın bilinmiş bıçağıyla yüzleştiginde.
Son pişmanlık fayda eder miydi ?
Boğazlanmadan önce ki
Son melemesinde.?
Hücre var.
Kan var, kütle var..
Hayvan var, ot var ağaç var..
Ancak akıl, akıl yok..
Düşünerek isyan yok...
Acı direniş sadece içgüdüsel. .
Sabahın köründe,
Kara kalemle düşüncelerim şiirsel.
Körü körüne inananların gözüyle bakarken,
Yatağımda gözlerimi ovuştururken,
Birden kırbaç.,
Birden altın kafes,
Aniden pas parlak bıçak geliyor aklıma.
Esnemem,gerinmem yarım kalıyor.
Bir çırpıda yüzümü yıkıyorum.
Düşüne bildiğim için,
Bana bahşedilen değerden dolayı.
Kendimle gurur duyuyorum.
( EN GÜZEL GURUR zengin yada fakir değil. . İNSAN OLDUĞUNUN farkına varabilme kibiridir. )

Levent Özcan.

9 Eylül 2019 Pazartesi

KURTULUŞ



-Bree bizimkiler Ankara'ya dayandı.. 
Bu gece paskalya gibi olacak..

Bulgar
çetelerinin, Rum çetelerinin zulümleri yıllarca yetmediği gibi, Millet olarak Türk olarak Anayurdun da elden gidiyor haberleri: Selanik'te Kavala da sıkışıp kalmış Türklerin canını dar ediyordu.

Hoş ne İzmir'i görmüşlerdi ne Ankara'yı. Ama bir zamanlar Özyurtları olan oraları, burada yaşamalarının garantisiydi.

Kavala'ya bağlı Draniç köyü ile Drenova köyleri arasında uçsuz bucaksız ovaya baktı Mahmut. Haberler hep acı acı geliyordu..

 Mayıs 1919'da "O" gün herkes evlerine kapanmıştı...

Köy sokaklarında başta aşırı milliyetçi Yunan gençleri olmak üzere hatırı sayılır kalabalık, İzmir'in işgalini kutluyordu. 

Ve bugün daha kötü bir olay ki yine kutlama gecesi olacaktı.
Gerçi az önce haberi veren adam iyi komşuydu çoğu Yunanlı köy halkı gibi zararı yoktu.. 

Abdülhamit zamanında daha çok baskı ve çete korkusu vardı.

Dost yaşamışlardı yüz yıllarca. Kimi tütün kimi meyve kimi sebze hep beraberce Drama ırmağının bereket dağıttığı bu ovadan nasiplenmişlerdi

.Oturduğu tepecikten doğruldu kıl heybesini attı omzuna köye yol aldı keçi yolundan...

Evin avlusunun kocaman tahta kapısını açtı.. Hanımı kocaman çinko leğende ekmek için hamur yoğuruyordu.
Padişahtan umut keseli epey olmuştu.

 Ayşe "Selanikli Mustafa Kemal'de cılk çıktı." dedi
.Hoş bu kadar yoklukta Draniç'i, Drenova'yı, Kavala'yı, Selaniği kurtarmayı çok hayal etmiyorlardı.

Tek güvenceleri nasıl burada   yaşayan Türkler iseler, Osmanlı topraklarında da yaşayan Rum halkının olmasıydı.Burada yoğun baskı görseler, Osmanlıda yaşayan Rum'lar da karşılık olarak baskı görürlerdi..
...

(1800'lü yılların ortalarında İzmir'in bir köyü..)
İrice , geçirirken öksüz kıtlık aylarını,

Sohpetteyken balıklar zeytin aksi yüklü koylarda,
Aniden bir hışımla inmiş Karadağ eteklerinden.
Bay ANCONOZ.

Denizi almış taa karşısına,

Yorgunluk bilmeden,derme çatma bir ev yapmış.
Taze sürgünlü devasa gövdesi reçine kaplı..
Yaşlı mı yaşlı , tepe yamacındaki badem ağacının yanına.


Terini silmiş son çiviyi çakınca,kapısının tutamacına.
Dönmüş yüzünü kenarları deniz işlemeli.
Görkemli badem ağaç desenli şaraplık bağ motifli ovaya.


Çıkarmış kıl heybesinden 10-15 zeytinle, keçi peyniri ve çeyrek kepekli ekmeğini,
İnançlarının izinde diz çöküp haç çıkarmış, şükretmiş Tanrının oğlu İsa'ya


Yeni bağ bozumu yıllık kırmızı şarabından gırtlağını ıslatmış.
Aklı Karadağ eteklerindeki evinde karısı Maria iki büyük oğlu ah ah,
Bir de yeni yetme ufacık nazlı mı nazlı Angelinasın da.


Issız,korkunç yalnızlığından tepesi heyecan düşüncelerinden , birden.
Sağ uzağındaki tepe yamacından inen keçilerin kokusunu ciğerlerine çekmiş.


Paskalyalar ,yortular şenliğinde gevşemiş gevşemiş.
Yörük çobanının, Tanrı selamını almış Tanrı selamını vermiş,
Dudaklarını titreterek hayvancıklara hükmeden bu yörüğe
''Gel bre more az 2 lokma soluklan'' demiş.


Ayak düşümü yanındaki akan sudan medet serinlemiş ,iştahını artırarak çoban.
Sofra ortak, şarap haram ondan uzak durarak ,
Bağdaş kurmuş dostane düşmanlık korkularından arınarak.


''Be more buradayım artık yarından ötesi yok''
Sevincini umudunu peynir ekmekle şölen yapan ANCONOZ
Karşısında,yamaçların yüzünü ağarttığı güneşin çiller döşediği çobana bakarak..


(O günden sonra köyün adı Anconoz kalmıştır) (Şiir L.Özcan)

Köy tam merkezden ikiye bölünmüştü. Köyün doğusunda Yörükler, Batısında Rumlar yaşıyordu. 

Rum tarafında kilise, Yörük tarafında Cami en büyük binalardı. 

Zeytin, balık, koyun-kuzu, keçi ortak geçim kaynaklarıydı. Rumlar bir de şaraplık üzüm üretirlerdi. 

Bazı küçük olaylar dışında herhangi bir asayiş konusunda sıkıntı yoktu.
Kimi zaman Rum tarafında, kimi zaman Yörük tarafında düğünlerde ortak zeybek oynanırdı bile.

Mayıs 1919 "O" gününde ister istemez, köyün Rum bölümünde şenlikler düzenlense de Kavala köyleri Draniç ve Drenovda  ki gibi çoşkulu olmamıştı. Yakın adalardan Yunan ordusu Ankara yakınlarına ulaşıncaya kadar 8-10 aile bu köye yerleşmişti..

Ve  9 Eylül... 

Rumlar tekneler dolusu en yakın Yunan adalarına yol aldılar...
Bu Mustafa Kemal önderliğinde,Türk ordusunun Türk Halkının kesin zaferiydi..

Selanik köylerinde ki Türkler de ise tamamen bir katledilme korkusuna dönüştü bu zafer...
Padişaha karşı çıkmış 7 düveli savaş meydanında yenmiş 
bu " Selanikli Adam" doğduğu memleketini de kurtaracak mıydı acaba
Çünkü ilerleyen günlerde yenilgiyi hazmedemeyen bazı milliyetçi Yunanlılar gece baskınlarıyla evlerden paralar altınlar kaldırıyorlardı..
Yunan içinde Türkler, Osmanlı İçinde Rumlar can güvenliği için iyiydi.
Ancak şimdi bu denge Rumların Osmanlı'dan kaçmasıyla Türk'lerin aleyhine gelişmişti...
...
Lozan'da varılan anlaşma gereği. Anadolu'da kalan son Rumlar'la Balkanlarda ki Türkler memleket değişimi yaşamışlar. Rumlar Türk'lerin terk ettikleri yerlere, Türkler de Rum'ların terk ettikleri yerlere yerleştirilmişler.

Bazıları Lozan'ı yenilgi olarak göstermeye çalışsalar da, Aslında Türk ve Yunan halkının tam bağımsızlığıdır Lozan.

Yüce ATATÜRK, "9 eylül" de sadece Anadolu'daki Türk'lere değil Yunanistan'da ki Türk'lere de bağımsızlık bahşetmiştir.

Draniç ve Drenova'daki Mübadil Türk'lerinden Mahmut ve karısı Ayşe Anconoz'a, Anconoz'u kuran adamın torunları da Selanik köyleri olan Draniç ve Drenova'ya yerleşmişlerdir..

ATATÜRK, seni her gün anmak her insanın en büyük onurudur.
Onuru olanlar kula kulluk etmezler.

*Dedemin ve Babaannemin köyü: Drenova Yunan Hükümeti tarafından

413/1926 sayılı resmi gazetede yayınlanan yasa ile bir Yunan Azizinin adı olarak değiştirilmiştir

*Anneannem ve  Dedemin köyü Yunan Hükümetinin  179/1927 sayılı resmi gazetede yayınlanan yasası ile Draniç adı  Andifilipi olarak değiştirilmiştir.

* Bizim köyede Anconoz yerine badem ağaçlarının çokluğundan dolayı ‘ BADEMLİ ‘ adı verilmiştir.


Levent ÖZCAN...

08.09.2018 ilave yazı ile 08.09.2019

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...