20 Ocak 2011 Perşembe

SERACININ GÜNLÜĞÜ

-- Adın nedir senin ?
-- Ahmet.
-- Kimin oğlusun ?
-- Babamın oğluyum.
-- Soy adın nedir senin ?
-- Toprak.
-- Bu köylü değilsiniz yani ?
-- Evet biz Aşağı kırıklar'dan geldik. Zeytin toplamak için.
-- Hımmm. Demek ailen zeytin toplarken sende, hasat bitene kadar bu köyün okuluna
   devam ediyorsun
-- Hı hı ... Bu çiçekler sizin mi ?
-- Evet benim. Beğendin mi ?
Gözleri ışıl ışıl çiçeklere hayranlıkla bakıyordu. 9-10 yaşlarında mavi önlüklü elinde evrak dosyasına benzer çantası, üzeri az buçuk kirli bir kot pantolonu, bu kirliliğin aksine bembeyaz yakasıyla bu büyümüşte küçülmüş çocuğu  hayranlıkla izlemekteydim.
-- Bizim evde de sümbül soğanları şimdilerde filizlenip çiçek açmaya başlamıştır.Her sene ben onların diplerinden yeni yumruları alıp evimizin bahçesinin boş köşelerine ekerim.Nergisleri de aynı şekilde hep ben çoğaltırım.Çok hoşuma gidiyor ,yavru yumruları alıp başka yere ekip çiçeklendiklerini görmek , hele ki kokularını koklamak gibisi yok.

-- Demek çiçekleri çok seviyorsun ? Bu arada gözlerini çiçeklerden ayırmadan.
-- Hemde nasıl. Ancak 3 senedir buraya geldiğimiz için ne nergislerin ne sümbüllerin çiçeklerini görmek koklamak nasip olmuyor. Bi geçen sene solmuş çiçeklerini görebildim yine de kokuları üzerindeydi. Mis gibi hala kokuyorlardı.
    Bu kadar hayranlıkla çiçeklerini anlatıyor olması  hoşuma o kadar gitti ki  ne  soracağımı  bocalarken '' nereden duydun peki bu bahçede çiçek olduğunu''diye soruverdim. Bu soru karşısında sanki çiçeklere bakmakta suçmuş gibi   biraz irkildi
o ışıl ışıl gözleriyle beni şöyle bi sözdü.
-- Siz geçen gün bizim okulun Atatürk köşesine çiçek getirmemiş miydiniz ?
-- Evet.
   Bu evet cevabı ile ürkekliğinin yerine cesareti geri gelmiş bir şekilde,  
-- Ben öğretmenime sordum '' bu çiçekleri getiren kişi burada mı oturuyor'' diye.Ondan öğrendim sonra sizin mahalledeki arkadaşlarda da burada çiçekleriniz olduğunu duydum.Zaten siz Atatürk köşesine saksıları yerleştirirken ben hemen arkanızdaydım.Çok güzel çiçekler.Adları ney onların ?
   Tek tek adlarını söyledim. '' Hı  bilmiyodum bunları'' dedi.Sera içindeki çiçeklerin tek tek isimlerini söyledim.İşte nasıl çiçek açarlar ne zaman  açarlar diye.
-- Beğendiğin bir çiçek varsa alabilirsin İstersen. 3-4 tanesinin ismini biliyordu ancak ilk defa değişik çiçekleri görünce iştahı artmıştı.'' Yok '' dedi.Bunlardan bizim oralarda yok hemde pahalıdır bunlar,gözlerini yere indirdi istemem de yan cebime koy tavrıyla değil gerçekten eziklikle ''param da yok ki''dedi.'' Peki şöyle yapalım o zaman bunların nasıl üretileceğini göstereyim kendi çiçeğini kendin üret o zaman para almam'' dedim. Tamam o zaman  dedi.Gözleri hala seradaki çiçeklerin ışıltısıyla akşam babamdan izin alır yarın okul çıkışı gelirim deyip mutlu bir şekilde yanımdan uzaklaştı.
   Çok normal bir olay işte çocuk merakıdır merakını gidermek için yanınıza gelmiştir diye düşünebilirsiniz. Sanmıyorum. Ben düz lise mezunuyum.Bir kariyerim yoktu.Çeşitli şirketlerde çalıştım ki uluslar arası paket servisiydi çoğu en son çalıştığım şirketin iflasından dolayı. İşsiz kalmıştım. Ablamın zirai i ilaç bayisinde çalışmaya başladım  çim tohumları da satıyorduk. Hafta sonlarım boştu. Nasıl değerlendirim derken aklıma pazar yerinde çim tohumu satmak geldi.Bir üreticinin tezgahının yanında küçük bir bölüme  2 kutu çim tohumu  küçük paketler halinde çiçek tohumları satmaya başladım. Soran çoktu ancak alan yoktu. 3-4 hafta sonra bir teyze geldi çim tohumları hakkında sorular sordu bende az çok anlattım. İyi anlatmışım ki satın alırım ancak siz ekeceksiniz dedi.Ben anlamam dediysem de öğrenin ve siz ekin , ekim ücreti neyse onuda veririz. Araştırdım sordum ve öğrendim çim ekmeyi. Sonuç tam başarı . Ve o apartmanda yazlıkları olan bir kaç kişinde çimlerinin tesisini yaptım .Her yeni düzenlemede yeni şeyler öğrenirken yenide müşteriler buldum. Ve bu günlere geldim. Öncelikle hala görüştüğüm ve bu mesleğe teşvik eden Mükerrem teyzemin ellerinden hürmetle öpüyorum.Şimdilerde çocuk iken evimiz büyük bahçesine bilmeden ektiğim ve yeşermeyen çeşitli meyve tohumlarıyla çok uğraşmıştım.Arkadaşlarım okul çıkışı sağda solda oyun oynarken ben evimizin büyük arka bahçesinde bu işlerle uğraşıyordum. Yazları tütün ekiyor kışları da zeytinlerimizi topluyorduk o sıralar bile ne yapar eder dayak yemek pahasına tarlalardan kaçardım. Ne tütün kırmayı severdim nede zeytin toplamayı. Ancak bağımsız olarak o bahçede yağmurda,  sıcakta, bitkilerle tohumları  ekmekle zamanımı geçirirdim. Çocuk aklı işte.Demek ki o zamandan beridir içimde gizli kalan şey bitkiler üzerineymiş. Şimdilerde  tamamen  botanik denizindeyim. Hatta hastalık derecesinde . Bir insan önce işini severse hem başarıdır hemde maddi anlamda gelen para çok kutsaldır. Bu o kadar mesleği benimsemeydi ki Karşıyaka sokaklarında gezerken gözlerim ya bahçelerde yada başım yukarıda balkonlarda ki bitkilerdedir. Bir gün yine gözlerim yukarıda balkon saksılarında ki çiçeklere bakarken ekip otosu karşımda belirdi. Neyse kimlik filan verdim hemen o arada polis memuru''neden balkonlara bakıyorsunuz'' diye sordu. Ben dedim çiçek-fidan işiyle uğraşıyorum. Çiçeklere bakıyordum  mesele bu. Neyse sicil temiz tabii :)'' İyi de ben sizi hiç görmedim Karşıyaka'da'' dedi.''Bende sizi hiç görmedim '' diyerek kimliğimi alıp yürüdüm.(Çiçek hırsızımıyım ben.)
   Demek istediğim öncelikle önümüzdeki yıllarda en çok gündeme gelecek olan mesleklerin başında Tarımla ilgili ,toprakla ilgili meslekler gelecek. Bu beslenme ihtiyacının gereği,(artan nüfus) . Gün geçtikçe malum Ekim alanları daralıyor. Yağmurlar yağmıyor yağsa bile uygunsuz mevsimlere dağıldı. Ormanlarımız  ki evrensel olarak yok ediyoruz..Önce  bir fidan ekmekle başlamalıyız iklimleri geri getirmeye.Ve gerçekten kaygı duymadan bu işi sevenler bu mesleği edinsin.Önce yürekte sevgiyle başlasın bu tip meslekler inanın saygısı bizlere binlerce ürün olarak (oksijen,su ve yitmemiş toprak olarak geri gelir.) Ve küçük bir saksı çiçek bakmayı sevdirmeliyiz çocuklarımıza. Ahmet çok teşekkürler sana. Bunları bana yazdırdığın için. Ve çocukluğumdaki benle beni konuşturduğun için.

Levent ÖZCAN

6 yorum:

Levent ÖZCAN dedi ki...

Sevgili AYNUR ;Aynen öyle sizin yorumunuz benim sayfalarca yazmamın özeti. sizin düşünceleriniz sağ olsun, sağlık olsun.

Cafe Pepela dedi ki...

Minik Ahmet vesilesi ile,yüreğiniz konuşmuş adeta.
Sevgi ve özen ile yoğurduğunuz azminizden ötürü de sizi ayrıca kutlarım.Kaleminize sağlık!
İfadeleriniz,anlatımınız çok güzel.Bu tarz yazıları okumayı seviyorum.Devamını dilerim..

Levent ÖZCAN dedi ki...

ŞEYMA HANIM; gösterdiğiniz ilgi ve güzel düşünceleriniz için çok teşekkür ederim
duygu ve düşüncelerimi anlatabildiğim ve beni gerçekten anlayan insanlar olduğu için gerçekten mutlu oldum
bunun için ayrıca teşekkür eder, herzaman beklerim
saygılar.

. dedi ki...

Keyifle okudum yazınızı,ne güzel bir çocuğa değer vererek, hem merakını gidermek, hem de yardımcı olmak...
En güzeli de sevdiğiniz işi yapmak,şanslısınız...

Levent ÖZCAN dedi ki...

Pelinciğim; Yorumun için çok teşekkür ederim.Umarım seninde böyle yazacağın bir şeyler vardır. En kısa zamanda sende bloğunu oluşturursun umarım.

Levent ÖZCAN dedi ki...

Merhaba EBRULİ GÜNCE; Değil mi evet mesleğim çok güzel övünmek gibi olmasın ancak çok yorucu .Ama ben asla şikayet etmiyorum.Yorumunuz için teşekkürlerimi sunarım.Değer verip gelmişsiniz bende bloğunuza daha sık geleceğimden emin olunuz. Ve yazıya dökülecek çok olay var okumanızı tavsiye ederim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...