günlük yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
günlük yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2021 Cuma

İSİMSİZ EFE DESTANI

Kozak yaylasıdır.
Çam ağaçları
Çam fıstıkları
Şelaleler
Ballar arılar.
Keçi koyun çıngırakları.

___/
Kuzeyimde Ayvalık 
Batımda Dikili.
Güneyimde Çandarlı.
Ta ileriler de Şakran Aliağa...
Denize girintili çıkıntılı uzanmış durumdalar.
Denizin öteberisinde Midilli adası...
Adanın tam Güney boğaz karşısında Karaburun.

___/
Çam yaprakları huşu içinde rüzgara ara ara senfoni veriyor.
Okuduğum bir kitabın 2 sayfasında geçen olaydan etkilenip koşup gelmiştim Bergama Kozak yaylasına.
Öyle etkilendim ki o kitaptan, 40 Kilometrelik Dikili-Bergama arası yolda geçmişi yaşıyor gibiydim.

___/
Geçmişi çarpıtabilirsiniz!
Tarihi işinize geldiği gibi yazabilirsiniz!
Aslında geçmişe şahit olan Asırlık ağaçlardır!
Aslında en sadık tanıklar, kendi mecrasında kıvrıla kıvrıla akan ırmaklardır derelerdir, çağlayanlardır.
Dağlardır, kocaman kocaman kayalardır. Yüzyıllardır, bitmek bilmeyen yıllık devinimleriyle yeşeren çayırlar, kır çiçekleridir.
Bunları yok ederseniz bırakın tarihi kendimizi yok ederiz. Aç kalan ahtapotun kendi ayaklarını yemesi gibi!

___/
Bir gözüm renkli.
Bir gözüm siyah beyaz.
Yol boyunca kendimi, Bergama'yı işgale giden, Yunan askeri gibi, Rum çete üyesi gibi hissederek siyah beyaz gördüm o işgal dönem geçmişini.
Bazen aslıma döndüm. Doğduğum bu bölgenin o dönemlerde ki halkı gibi eziklik, yetimlik hissettim.
Oysa ki okuduğum iki sayfalık bir tarih için Kozak yaylasına gitmekteydim.

Ve varmıştım. Ege Denizinin Kuzeyine hükmediyordum, Kozak yaylasının en zirvesinden...

___/
Huşu içinde dalgalanan ve senfoniler fısıldayan çam ağacının asırlık gövdesine yaslandım.
Kınalı kayalar çepe çevre, tek yıllık çimenler yemyeşil çakıldan büyük taş motifleri serpiştirilmiş bu kocaman halı satıh üzerinin misafir doğasındaydım..
Dalıp gittim hikayeye...

___/
Pat pat peşi sıra takır takır silah sesleri!
Hemen toparlandım.
Arabamın olduğu yönde 4-5 atlı!
Tüfekler havada !
Dedim "herhalde domuz" süreğindeler !
İçlerinden bir tanesi ayrılıp bana doğru at sürdü!
Ayağa kalktım.
Kefiye sarılmış fes, kartal kanatlı yelek, yakasız gömlek, belde kuşak, potur şort, körüklü çizme !
Elinde tüfek, sırtında saz!
"Yok artık, herhalde ya mesire var yada dizi çekiliyor" dedim!
Ben şaşkınlıkla bakarken bu efe kıyafetli kişiye, o attan inip yularını bıraktı, hayvanın.
Nutkum tutulmadı değil hani.

___/
"Ne ararsın be kızan buralarda" diye sordu.
"Ben buraları severim, arada sırada kaçıp gelirim çam ağaçlarına su başlarına" dedim.
"İyi edersin, nerdensin" diye sordu.
"Dikili'denim" dedim ve "siz hayırdır bu kıyafetler silahlar ,atlar!" diye merakla sordum.

___/
 Yüzünde belirgin çizgeleriyle, kaşları iplik gibi ve çatık, muntazam dolgun bıyıklarıyla kelimeleri anlaşılır ama Ege şivesine çakırkeyif meyilli konuşan bu kişi bağdaş kurup oturdu. Bana da eliyle otur işareti yaptı. Bende karşısına bağdaş kurdum.

"Demek Dikili'densin" 
"Aslında ben Bademli Köyündenim" dedim.
"Bademli" diye düşündü. Tarif ettim köyümü.
"Ha şu yarısı Rum yarısı Yörük olan Anconoz Köyündensin"
"Eskiden öyleydi şimdi Oranın adı Bademli ama Rumlar  yok artık" dedim.
 Elimde ki cep telefonuma bakarak gülümsedi..!
"Siz bu kıyafetlerle hayırdır" dedim.
 Gülümsedi..!
"Tamda ben Kozak efeleriyle bir ilgili olay okumuştum ne tesadüf Efe kıyafetli biriyle karşılaştım" dedim.
  Arabamı gülümseyerek(!) inceleyen yüzü gerildi, kaşları çatıldı.
"Hangi efelermiş onlar de bakiim" diyerek bana döndü.
"Vallaha o okuduğum kitapta efe isimleri yazmıyordu" dedim.
 Kaşları çatık bir şekilde "Hangi olaymış o" diye sordu.
 Nerden bilecek diye içimden geçirirken, " Bergama'da Bir Sarı Kadı varmış zamanında ve o kadı (alaycı bir  gülümse ile "eee" dedi) O kadı işte Dikili ovasında ki köylünün tarlalarını zorla elinden almış ki ve o  zamanında zorla sahibi olduğu  tarlalardan iki parçası da bizimdi. Bir tarlanın adı "Kanlı tarla" idi onu  araştırırken....." derken bana sus işareti yaptı.
"Ben anlatayım sana" dedi.
 Ben hayret içinde kaldım. 
"Buyurun" dedim.
"Biz Kozaktayız kızanlarla, Rum çeteleri kıyıda, köşede, yamaçta kalmış Çepni-Yörük köylerine  baskın  veriyorlardı."
"Biz derken" diye soracakken  gülümsedi(!) sus işaretiyle sustum.
"Sultan Abdülaziz Han Teşkili Vilayet kanunu çıkarmış, Sonrası Abdülhamit Han dönemi. 
 Haberimiz yok, okuma yok bilgi yok. 
 Kanunu okumayı bilen kendine yontuyor. Boşluk ta çok. Gündüz  şehirde ahali olanlar gece dağlarda, başta Rumlar  olmak üzere karışık milletten eşkıyalık yapan çok. Zabitanlar çaresiz. Çare olsalar bile hükümleri adaletsiz."

___/
 (Sanki O günleri yaşamış gibi anlatan bu kişiyi dikkatle dinlemeye devam ediyorum...)

___/
"Duyarız adalarda Balkanlarda isyan vardır. Yunanıdır, Bulgar'ıdır, Sırp'ıdır, Ermeni'sidir isyan eder. Her  isyan haberinde  burada ki kalıntıları ayrı ayrı canlanır ayrı ayrı şımarıklaşır. Ayvalık'tan tut Madra Dağı  oradan gel buraya, Kozak  Yaylası Yağcı bedir  göçerlerine, in aşağıya tee Dikili ovası Yörüklerine, Çepnilere  kadar aman vermezler. Keserler asarlar  soyarlar haraçlanırlar."
 Acı bir gülümseme ile " Zabitan bizi kovalar! bizde bu devşirme çeteleri kovalarız! 
"Haşa biz İstanbul'a karşı durmayız ancak muhbirlik çok! Birinin tarlasında gözün mü var, birinin   makamında gözün mü var at çamur, izi kalsın. Tarlaya da konarsın, makama da! Nicedir geçmişle övünen    kızanlarını nice cenklerde şehit veren ahali, korkmaktan bile korkar durumda. Kadısından tut katibine     kadar devlet işi marifetiyle kanun kanundur diye diye susturulmuş halk, anası tokluk yolunda avlanmış, kara tavuk yavruları gibi aç bil aç sersefil yuvalarında ciyaklamaktadırlar."
 Derin bir nefes aldı ve devam etti.
"Hal böyle iken Dikili Ovasından Üç köylü geldi yamacımıza. Buyur ettik dertlerini dinledik" derken cep  telefonum  çaldı. 
 Sinirden telefonu kayaya çalacaktım! Anında telefonu tamamen kapattım!

 Gülümsedi...

___/
"Şu  kıvrıla kıvrıla akan su var ya, ovaya can verir. Tee burdan denize ulaşana kadar beslediği topraklarda  yetişen  pamuğu, tütünü satın almak için Rejisidir, Tüccarıdır bin takla atarlar. İyi kâr ediyorlar demek ki bir sene öncesinden  anlaşırlar köylü ile."
"Gelen üç köylü Dikili Çaltan köyündenmiş. Karşı kıyı Midilli Adasından tayinle buraya kadı olarak atanan "Sarı Kadı" lakabını taktıkları kişi: yeni çıkan kanunu bahane ederek zorla yok parasına tarlalarını satın  almak istemekteymiş."

 Ben "kartelleşme gibi bir şey mi " dedim. 
 Yine gülümsedi ve devam etti.

"Tarlalarını satmak istemeyenleri ova da bir mevkii de toplamış üzerlerine kurşun yağdırmış! Yaralı kalanlar sürüne  sürüne uzaklaşırken tarlaları akan kanlarıyla kızıla boyamışlar"
"Hal böyle iken köylüler haklı, zorbalığı yapan kadı! hakkını kimden arayacaklar? Tüccar değiller ki Manisa'ya İzmir'e gitsinler, gidip orada bu olayı dile getirsinler. Ağam desinler paşam desinler bu toprak kanunu bizi bezdirdi. Hoş haber de  gönderemezler. Tüccarıdır, rejisidir vilayetlere gidenler denize açılanlar hep ecnebidir."

"Kanun çıkar halk kanunu tam anlayana kadar, o kanun kalkar yeni kanun çıkar. İki öküzün çektiği kara sabanın ardında toprağa çizilen emekle iki parmak arasında kağıda yazılan mürekkep fermanının etkisi bir değildir. Toprak işleyenin değil toprak biçilen ekinlere değer biçenlerin günü olmuş." 

"Saray adaletinin, kanununun mecralara ulaşmadan cılızlaştığı, hatta kuruduğu yada işte bazı vicdansızlar tarafından kanunların halka farklı mayalanıp, el koydum, astım, kestim dönemidir."  
"Kısacası ecnebilerle kanunların devşirdiği makam sahiplerinin kol kola halkı ezdiği günlerdir. Bu dağlara biz asmak kesmek zorbalık için çıkmadık, kanunların zorlaştırdıklarını kolaylamak için çıktık. Yine derim ki biz saraya karşı değiliz sarayın eksik kaldığı yerlere yetişiriz."

"Gelen köylülere ne oldu?" diye sordum.

 Biraz nefeslendi. 

"Dediler ki Sarı Kadının zabitanlarının yanında Midilli'den gelen Rum çetelerde iş birlik içindeler, bize  aman vermiyor! İlla ki kadı zoraki topraklarımızı alacak kendi merasını kuracak!. Ne zaman ki Kadının Midilli'li çetelerle Dikili ovasında zorbalık yaptığını duydum, tekrar sordum bak bu doğru mu? Bir Osmanlı kadısı kendi halkına ecnebilerle  iş birlik içinde  olup zulüm yapmaz! Ağalar dedim bak biz yalana kurşun yakmayız bu işin içinde bir alengirli iş varsa  yanan siz  olursunuz dedim."

 Yüzü acıma dolu bir ifade ile "Gariban gariban karşımda oturan hiç bir lafa karışmayan  köylüden biri "Efem dilersen bir kaç kızan gönder misafir edelim kendileri  olup biteni sual etsinler, ahanda biz ordayız zulüm her gece hanemizde akan   kandan giden canlardan kızıllaşmış kanlı tarlada orda dedi" "Bu çıkışa sözüm şu oldu: tamam dedim üç tane kızan gönderecem siz bu gece burda misafir olun dedim. Üç kızan çağırdım yanıma. Böyle iken böyle imiş, varın gidin soruşturun işin aslı astarı nedir diye kızanları ovaya gönderdim."

...
 
"Ertesi gün kızanlar geri geldi, olay harfiyen yanımızda bekleyen üç köylünün anlattığının aynısıymış" 
 Düşünceli tavırla " Köylülere dönerek, Eh iş başa düştü ağalar nerede kıstırılır bu zorba kadı anlatın bakalım dedim" diyerek devam etti.

" Mera edindiği yerde büyük bir çiftlik kurmuş, Rum ve sair ecnebi ayak takımını burada beslermiş. Çitliğe baskın veririz dedim. Ne var ki köylüler çiftliğe baskın kızanlar için kırıcı olur, kadı efendiye ulaşmak zor olur dediler."  Hem biz, ne Kadının kanı aksın nede kızanların kanı aksın isteriz ha şu var şımaran Rum'udur ecnebisidir Kadı'nın kurduğu  bu çetenin canı cehenneme dediler."

Ben hayretler içinde içimden "Yok artık sen kalk gel Kozak Yaylasına, 1800 lü yılların sonlarında geçmiş belki de çoğu insanın bilmediği bir olayı Efe kıyafetli birinden sanki o günlerde; (şu tarihe tanıklık eden doğa içinde) bu kişiden ayrıntıları ile dinle! "Pes" dedim.

Gülümseyerek:
"Ne o daldın" dedi.
"Yok yok dinliyorum siz devam edin" dedim.

" Üç köylüden Kadının en çok nerelerde dolaştığını öğrendik. Dediler ki Kadı perşembe günü Demirtaş köyü mescidinde halk toplansın diye haber göndermiş  oraya gelirken kullanacağı yol üzerinde bulunan "U Taşı" mevkiinde kadıya pusu atmaya karar verip köylüleri ağızlarını sıkı tutması için tenbihleyip iki kızanla birlikte gönderdik."


"Çarşamba gecesi indik Dikili Ovasına. Daha önce köylülerle gönderdiğimiz kızanlarla buluştuk. Onların kılavuzluğunda
pusumuzu atıp beklemeye başladık."
 
Bağdaş kurduğumuz toprağa kuru çam sopasıyla bir harita çizdi.

 Sopanın ucuyla haritada "Biz burdaydık Kadı burdan gelecek ki bu yoldan Demirtaş'a gitmek için geçmemesi mümkün  değil" dedi.

 Ben hayretler içinde "Biz derken" diye soru anlamında yüzüne şaşkın ve gıpta ile baktım.
 Çatık kaşları ile kırışık anlı hafif gülümsemesiyle bir anda düzeldi ve devam etti.

"Aslında biz Kadı Efendiyi Kozağa kaldırıp misafir edip köylünün haksız yere alavere kanunla çöktüğü topraklarını geri vermesine zorlamaktı amacımız. Kadı dediğin muhakemedir, haktır biz bunu bileriz. Kanunlar halka zorluk değil kolaylıktır. Bizimde başımızda "yakala" fermanı var elbet ancak bizim cana mala kastımız yok. Ecnebi tüccarların köylüden: pamuğudur, tütünüdür, meşe palamudu, ekinidir  alımlarında  alın terleri tuzunun ucuz gitmemesidir maksadımız. Ve bir Osmanlı kadısının hangi kanunda yazar ki Osmanlı zabitanı bir yanda Rum  ve ecnebi çete ayak takımıyla birlikte kendi halkına zorba yaptığı. Hoş zorla topraklarını elinden almak istediği köylüler arasında Rum köylülerde var !

 Ve devam etti. 

"Maksadımız kan akıtıp can almak değildi, öyle olsa idi kaypakça pusu kurmaz, mertçe kadının Çiftliğini basardık. Nihayetinde belki bu kurşun yağmurunda Kadı da ölmüş olurdu. Onun ölmüş olması yaşamasından köylüye daha zarar verirdi. Çünkü "allem edip kullem" edip kanunla üzerine geçirdiği tarlaları geri almamız mümkün olamazdı."

Bir süre sessizlik ki bazı şeyleri başaramamış duygu sesiyle daha düşük bir tondan devam etti.

"Perşembe günü  tüm gün bekledik! Tarlasına tapanına gelip-gidip köylüden başka geçen olmadı. Karanlık çöktü iki kızan yolladım Çaltan Köyüne. Bir süre sonra geri geldiler. Köylünün de haberi yokmuş Kadıdan! 

Bu Efe kıyafetli adam ve sanki Kızanların Efesiymiş gibi anlatışı ile "Acaba rüyada mıyım" diye çaktırmadan işaret parmağımı baş parmağımla eklem yerinden avucumun içine kuvvetlice bastırıp burktum. Acı duyuyordum asla rüya değildi.

"Cuma oldu. Anladık ki dedim ya "muhbirlik yılları" Sarı Kadı pusuyu bir vakit öğrenmiş doğruca Ayvalığa kaçmış. Bir ay geçti Kadı İstanbul'a yerleşmiş. Orda göreve başlamış. Kozağın yamaçlarında zabitanlar  bu süre içinde  görünmediğine göre demek ki biz doğru yoldayız dedim. Kızanları topladım.  Çiftlikte geride bıraktığı Kadının Kızı Naciye ve damadı Tevfik'e haber verin korkmasınlar  kendileri ile konuşacağımı haber etmesi için iki kızanı göndermeyi karar kıldık."

"Ertesi gün kızanlar geldi görüşmeyi kabul etmişler. Vardık. Çaltan köyünden bazı ileri gelenlerle Kadının Merasında ki çiftliğe, böyle şöyle derken köylünden zorla alınan tarlaları geri aldık"

" Şimdi sen bildin mi Dikili sokakların da çarşaf çarşaf  bağırarak satılan lezzetli karpuzların yetiştiği Kadı Merasının hikayesini."
" Yada hala Kanlı Tarlalarda yetişen Pamuğun kalitesinin nereden geldiğini"
"Siz kimsiniz" dedim.
 Gülümsedi... "Ben İşte o kızanların Efesiyim" dedi.

"Bırak dalga geçmeyi" diyecek cesaretim yok. Her şey o kadar net ki hayal desem değil rüya desem rüya değil.

"Diğer Atlılar kimdi peki" diye sordum.

"Onların hepsi kızandı nihayetinde ölünce hepsi efe oldu. Kimi işgal dönemlerinde Yunan askerlerine yaptıkları baskınlarla zarar vermiş efeler, kimi Alman'ın "elimde kanun var ben buldum ben alırım" şımarıklığıyla Zeus sunağının kaçırılmasını eli kolu bağlı izleyen efeler, kimi  burada yetişen çam fıstığının, üretilen balın, peynirin, pekmezin yünün çalınmamasına göz kulak olan efeler."  
"Kestel barajına karşıcı, altın madenine karşıcı olanların hepsinin, bu kozak yaylasında makamları efeliktir. İsimleri sanları bilinmez olanlar vatanın işgalden kurtulması için dağa çıkanların, tek dal kırılmasın bir taş kaybolmasın diye mücadele edenlerin  yanında, Efsun askerleri ile çatışırken gövdesini Ali Çetinkaya kızanlarına siper eden şu kocaman kaya kızandır. 
"Çam ağaçlarını işaret ederek, "Bizi gölgeleyen, yeri geldiğinde yağmur çağıran yeri geldiğinde, sis oluşturan bizi  gizleyen bize nefes veren şu çam ağaçları ordusuda kızanlardır. Etrafında  piknik yaptığınız kıvrıla kıvrıla akan dereler birer kızandır..."  
 
"Neden onlar  kızandır. Cansız yada insan olmadıkları için mi efe değillerdir?" diye sordum.
 
Gülümsedi...
"Onların efeliğinin değeri yok edilince unutulunca anlaşılacaktır!" cevapladı.

"Peki buraya gelen herkese mi böyle karşılıyorsunuz nasıl bir tiyatro bu" diye sordum.

"Biz herkese görünmeyiz, adımızın sanımızın, yaptıklarımızın peşinde olanların bir satır dahi olsa tarih yapraklarında bizi okumuş olanların belki de iç sesiyiz diyerek kestirip attı.

Ben bu son sözünün ardından "Sazda çalıyorsunuz" dedim.

"Ne zaman bir fukara cendereden kurtulursa ne zaman zulmün başını ezmişsek, halk adına günü, ayı kurtarmışsak zeybek ritmimizle neşelenir, türkü yakarız efelenir zeybek safında dizilir." dedi.
 
"Bende saz çalarım" derken karşı koruluktan atlılar göründü. 
"İsminiz nedir" diye sordum.
Yüzüme baktı, "Kızanım gitmem lazım" diyerek ayağa kalktı. 
İleride otlanan atını çekti getirdi.

Atına bir hamlede bindi "sende bir Türkü yak bize uzakta olsa, yakında olsa tınısı sözü ulaşır bize" diyerek uzaklaştı. Diğer atlılara karışarak çam ağaçlarının arasından gözden kaybolup gitti.

Ben bu yaşadığım anların etkisiyle: yayladan eve gelip kağıdı kalemi sazı tezeneyi nasıl elime aldığımı bilmeden beni "KIZAN" diye niteleyen efenin ağzı ile çaldım ve söyledim. 

 Şimdi bu yazdığımı çaldığımı söylediklerimi dinlediklerine eminim...
 
Gün gelir  bende "EFE" olur, gelecek nesillere görünürüm...! 

____/
SARI KADIYI KAÇIRAN İSİMSİZ EFE TÜRKÜSÜ

yetiş geldi köylüden
indim dikili ovasına

kadı baykuş olmuş
konmuş halkın tarlasına

kurşunlar yağmış canlara
kan damlamış toprağa

kozaktan geldim dostlar
düşman bir  yara
kadı ayrı bir zorba

koştum tez geldim dostlar
kanunu yormuş
kadı  kendi kârına


biz dağların efesi
zeybek halkın öz ritmi

zulüm nerede ise 
çökeriz biz ensesine
ineriz biz tepesine

kadı kaçtı istanbula
düşman geçti denizi
düşman sevdi denizi

isimsiziz a dostlar
bir gün söz olur
bizide anarlar 
  
selam olsun kızanlar
bir gün saz olur
bizide çalarlar

bahar olsun yurduma
bir güneş doğar
dört bir yanı kaplar



Levent ÖZCAN

5 Ocak 2020 Pazar

ŞEHİT


Kabe'de doğan tek insan.

___/
İslam dinini kabul eden ilk erkek.

___/
Mekkelilerin Hz Muhammed'i katledecekleri gece, Medine'ye gizlice yola çıkan Hz. Muhammedin yerine zaman kazandırmak  için, yatağına canı pahasına giren cesur kişi.
___/

Allah şu sure ile  onu taktir etmiştir.
"İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını arayıp kazanmak amacıyla canını satar." (Bakara/207)

___/
Mekke'den Medine'ye Tam 10 gün boyunca  ayak tabanları kan revan içinde  kızgın çöl kumlarında yol alan inanmış biri.

___/
Hz. Muhammed ile  tüm savaşlara katılan sancaktardır.

___/
Münafıklara karşı çift başlı Zülfükar adlı kılıcı kullanan yiğittir.
Bedir Savaşında onlarca yara almasına rağmen Hz. Muhammed'in yanından ayrılmamıştır.
Bunu gören Cebrail şunu söylemiştir :
 "Zülfükar'dan başka kılıç, Ali'den başka da yiğit yoktur,"

___/
Hz.Muhammed vefat edince, defin işlemleriyle ilgilenen tek başına naaşı yıkayan ve kefenleyen bizzat kendisiydi.

___/
Halife olma süreçlerini yazmıyorum.
Çünkü dinimizde ki en büyük ayrımcılığın kutuplaşmanın ve kan dökme sinsillerinin başlangıç noktalarıdır.

___/
Bu halifelik kavgalarından sonra da Mezhepler ortaya çıkmıştır zaten.

(Felsefesini  başka bir yazıda  yazarım)

___/
Dinimiz de  dördüncü Halifedir.

___/
Haricileri bir savaşta yendikten sonra, namaz kılarken zehirli bir kılıç ile öldürülmüştür.
(Allah Rahmet eylesin)

___/
Mezarı:Irak Necef'teki İmam Ali Camiine defnedilmiştir.

___/
Hz. Muhammed'in onun hakkında söylediklerinden bazıları :

"Ben hikmetin şehriyim, Ali ise kapısıdır"
"Ali’ye düşman olanın düşmanı Allah’tır."
"İlim on kısım. Dokuzu Ali’de biri diğer halktadır. O bu biri de onlardan iyi bilir."

___/
Bu Kişi Hazreti Ali'dir.

___/
Şimdi Alevi Asker şehit olunca cenazesine katılma ?
Şimdi Alevilerin sofrasına oturulmaz de ?

___/
Amerikan emperyazlizmine kafa tutan Şii General Öldürüldü diye sevin.
Şiileri kast ederek Şia'lara ölüm de.
Uğur Mumcu katledildiğin de  İran mollarını sev.
Nerede bu   Allahın yarattığı İNSAN'ı Canlıyı  sevin diyen DİN.
Nerede kaldı bizim  büyük hoşgörü DİNİMİZ.

Bir sunni olarak gelmiş geçmiş  DİN DİL IRK MEZHEP ayrımı yapmadan "Vatanımız uğruna" şehit olanların mekanları cennet olsun.
Bugün ki şehidimize de Allah'tan rahmet ,ailesine sabırlar diliyorum.



Levent ÖZCAN

1 Ocak 2020 Çarşamba

Kurtuluş


İki dal sigara
EFKAR BENDE.
Bir kadeh kırmızı yada beyaz
Farkedermi ki ?
Hepsi aynı hüzün bende.

İçime çekerim efkarı
Ciğerlerim yanar
Sen yanarsın
İlim Yanar
Ülkem yanar
Keyfim kaçar.

Bir yudum hüzün alırım
Kırmızı, beyaz fark eder mi ?
Sen gelirsin
İlim gelir
Yurdum gelir aklıma
Hüzün roman olur kafamda
Öylece sızar kalırım......
Sonum.......bilinmez sende !?
Sonu bilinmez yurdumda,
Öylece sızar kalırım.....

Aşkın özgürlüğü sende
Sen Ben olursak.......
YURDUMUN KURTULUŞU BİZDE.

Levent Özcan


22 Kasım 2019 Cuma

Oduncu Onbaşı.

Tam yola çıkalı on iki gün oldu...
Şu merkep bile geçmeyen tepeciklerin kestirmesinden geçti mi, köy iki bilemedin üç saat mesafe.
Yarı aç yarı tok yorgunluk bir yandan saç sakal karışmak üzere.
Uzun zamandır haber veremedi, haber alamadı.
Savaştadır illa ki !
Karısı başkasıyla evlenmiş midir acaba ?
...
___/
Köyüne varır.
Evlerinin avlusunda ana ben geldim der. Karısı saça sakala karışmış kocasını ilk anda tanıyamaz.
Sonra evin avlusu şenlenir.
...
___/
Balta sallar.
Odundan kömür yapar satar.
... 
___/
Hastalık kırar karısını.
Celp gelir.
Atılır kurtuluşa koşar gider.
...
___/
İkinci gaziliğinde memleketi aydınlanır.
Döner yurduna.
...
___/
Yeniden evlenir.
Balta sallar dağlarda.
Yine odundan kömür yapar satar.
...
___/
Köyden ileri gelenler akıl verir.
'Başvur hükömata: Madalyanı al maaş al'
Oralı bile olmaz.
...
___/
Haber gelir 'Koş seni Reis-i Cumhur istiyor' diye.
Kaymakamın lacilerini giydirip, çıkartırlar karşısına.
...
___/
'Gel bakalım otur' der Reis-i Cumhur. İki tane de kahve söyler.
'O top mermisini nasıl tek başına kaldırdın diye' sorar. 
'Allahın izniyle paşam' der.
'Sana ödül ne istersin diye sormuşlar, önce tayınımı 2 katına çıkarın demişsin sonra da vazgeçmişsin neden ?
'Arkadaşlarıma haksızlık olur diye'
' O kadar Okkalık top mermisini bir anda kaldırmışın, beni de kaldırabilir misin ?'
'Haşa Paşam... Yedi düvel, dünya senin sırtını yere getirememiş ! Ne haddime !
'İstiklal madalyası ve maaş bağlanmasını da istememişsin! Benden istediğin bir şey var mı ?'
'Kahve söyledin ya o bana yeter Paşam.Ben madalya için maaş için savaşmadım ! Ancak ben odun keser kömür yapar dağlardan aşırır Edremit'e satarım. Vergiciler beni çok yorar tek isteğim bi kolaylık.'
Reis-i Cumhur hemen,vergiden muaf olduğuna dair bir yazı yazar ve O'na uzatır.
...
___/
Gel zaman git zaman bu olaydan sonra o ahalinin kaymakamı değişir. Bizim oduncu yine vergicilerden dağ bayır kaçar ...
...
___/
1945 yılında geride 4 çocuk bırakarak veremden ölür.
Mezarı daha sonradan adı "Koca Seyit Köyü" olarak değiştirilen kendi köyündedir.
...
___/
Vatan için bu yolda savaşıp toprak altında olan,  ruhlarının aydınlattığı yurdumuzda yaşayan biri olarak:
Başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere tüm şehitlerimize  sonsuz minnettarlığımı belirtmek isterim.

 Reis-i Cumhur: Mustafa Kemal ATATÜRK'tür.

Ruhları şad olsun...
Ruhun şad olsun Seyit Onbaşı.


Levent ÖZCAN

4 Ekim 2019 Cuma

KONUMUZ. KONUMUMUZ.



Dünyanın Güneşe yakınlığı :
149.600.000 km.
Dünyanın çapı:
12.742 kilometre. 
Yani bir noktadan yola çıktınız  daima ileri gittiniz. Dön dolaş varacağınız en son nokta ilk yola çıktığınız noktadır.
11 bin küsur kere aynı mesafeyi dolaştığınızda güneşe ulaşırsınız
Bir uçakla yola çıksanız 20 sene sonra Güneş apronundasınız.

_____/
Uzay bilimcilerinin bazılarına  göre: Dünya, güneşe  bir santim yakın olsa yanardı.
Bir santim uzak olsa donardı. 
Bu doğrultuda diğer güneş sistemlerinde  kendi güneşine dünyamız gibi aynı orantıda mesafeli gezegenlerde yaşam arıyorlar arıyoruz yazamıyorum çünkü uzayla alakalı çabamız yok.

____/
Dünyamızın 23 derece yatık olmasından dolayı mevsimler meydana gelmektedir.
Bu durumda güneş ışınlarının en yoğun hissedildiği noktalar Ekvator diye tabir ettiğimiz yer kürenin tam göbeğidir. En soğuk alanlar ise güneşin pek etki gösteremediği yer kürenin alt ve üst noktalarıdır.

____/
Dünyanın tam ortasından geçtiğini hayal ettiğimiz ekvator çemberi ve yakın çevresinde, aşırı sıcakların olduğu, suyun az olduğu susuzluğa dayanımı çok olan bitkilerin seyrekte olsa bulunduğu İnsan tenlerinin koyuluğu nedeni güneş ışınlarının dik düşmesinden aşikardır.
Kuzey yarım küreden mesela Eskimo insanlarının buraya adapte olabilmeleri oldukça zor. Kutuplarda kardan buzdan soğuktan başka bir şey yok. Adamlar kardan İglo evlerde yaşıyorlar.
Bir diğer örnek: Çim alanlarında kullanılan Cynodon Dactylon  (Köpek Dişi Ayrığı) yani Bermuda çimi bile ekvator çizgisinin  üstüne ekildiği zaman  soğuklardan kendini korumak için  kışın uykuya yatar. Dormansi denilen bu olay neticesinde yazın yemyeşil olan alanlar kışın saman rengine bürünür.

____/
Biliyoruz ki  yaşadığımız dünyamızda farklı iklimler var.
Karasal, tropikal vesaire.

____/
Yurdumuzun bulunduğu konumu, tıpkı dünyanın güneşe uzaklığı kadar yaşanılabilir olması.
Ne çokça aşırı  kronik çöl sıcakları var nede çokça kronik kutupsal buzul soğukları var.
Kasırgamız bile yok mesela...
 Aynı anda: bazıları yağmur altında asi nehirlerde  kano binerken, bazıları zirvede kayak yapabiliyorken bazıları yine aynı anda kumsalda güneşlenip yüzebiliyor mesela.

____/
Akdeniz iklimi görülen ülkelerin en şanslı ülkesiyiz bence.
Karasal iklim yaşayan Almanya'dan daha fazla güneşimiz var... 
Ancak adamlar yüzde otuz enerjiyi güneşten sağlıyorlar.

Kıyı karşımız Yunanistan'la aynı iklimdeyiz.
Bakır çay havzasında ki pamuk kalitesi dünyaca biliniyor.
Yahudi iş adamları yarı yarıya  Yunan pamuğu ile Türk pamuğunu karıştırıp dünyaya 'TÜRK PAMUĞU' diye pazarlıyorlardı !
Hoş pamuk ta artık sözleşme ile ekiliyor.

____/
Tarihi eser desen...
Katoliğidir,Protestan'ı ve Ortodoksudur: kendi ülkelerinde azizleri var. Bizde ki gibi  o, Azizlerin türbeleri de var. Oralarda dualar ediyorlar. 
Hatta Brezilyada kocaman kolları iki yana açık İsa heykeli dikmişler inançları doğrultusunda.
Abim, ablam dünyada bilinen İsa'nın gerildiği çarmıhın üç parçasından biri bizde.
Demre'li Noel baba bizde.
Bülbül dağında İsa'nın annesinin ikamet ettiği  Meryem Ana Ev'i bizde.
Diğer tarihi yerleri yazmaya zamanım yetmez.

____/
Neredeyse dört tarafında ki sınır komşularımızda Petrol doğal gaz fışkıran konumda olup, yurdumuzda bu yeraltı zenginliklerinin olmaması düşündürücü !
Diğer madenleri yazmayacağım. Başta Bor olmak üzere !

____/
Fındığıdır, fıstığıdır zeytinidir ve diğer tarım ürünlerini varın siz kafanızda canlandırın.
Fındık demişken: Dünyanın en kaliteli fındığı bizde.(İspanyollar çatlıyor) Fındık alım fiyatlarının belirlendiği "Fındık borsası" İsviçre de. Neden ?  

...

Başa dönelim şimdi...

____/
Dünyamız güneşe Merkür gezegeni gibi yakın olsaydı cüceleşir kavrulurdu.
Dünyamız güneşe Uranüs gezegeni gibi uzak olsaydı buz kesilir donardı.

____/
Konumumuz  bakımından yurdumuz dünyanın göbeğinde olsaydı ne bahar bilirdik nede serinlik.
Konumumuz bakımından yurdumuz dünyanın çatısında yada tabanında olsaydı. ne yaz bilirdik nede doyurucu sıcaklık.

____/
Medeniyetlerin pırlanta olduğu topraklarda yaşıyoruz.
Tarihte en fazla değişik başkentin kurulmuş olduğu  Anadolu'dayız.
Tıpkı İtalyanlar, Yunanlılar İspanyollar, Fransızlar gibi  bizde 1071 den beri "Akdeniz insanlarıyız."

Bizdeki Osman ile,
Aynı konumda aynı işte çalışan bir İtalyan adam Onorino,  aynı model aynı marka arabayı Bari'de (bizde ki fiyatından) yarı fiyatına satın alabiliyor.

Bizde ki karı koca Osman ve Ayla ile 
Aynı konumda olan Yunanlı karı koca Narkis ve  Halina bırak, hafta sonları bir yerlerde baş başa yemek yemeği; yıllık izinlerinde neredeyse her sene başka ülkelerde tatil yapıyorlar...

Bizde ki karı koca Osman ve Ayla'nın emekli Anne yada Babalarının yaşamlarını, 
Osman ve Ayla'nın çocuklarının gelecek kaygılarını yazmaya kalksam sizin düşündüklerinizden eksik kalır, bu konuyu sizin hayal dünyanıza bırakıyorum.

____/
Bereketli topraklardayız...
Kuru soğana muhtaç olduk 2019 da!
Yer altı yer üstü madenlerimiz var...
Elektriğe tonla zam verildi!
Zam zam zam...

Yurdumuzda yaşamak için  konum müsait, iklim müsait !
Yörüngeden çıkmış bazıları var ki içimizde.
Onların ekseninde savrulup günü birlik AN'ı birlik yaşamaya çalışıyoruz!
O eksenin merkezinde ki *kara delik bir gün çökecek ve hepimizi peşi sıra yutup yok edecek.
İşte o zaman...
Dua edilen türbelerimizin  yanına Aziz türbeleri de türeyecek !
Belki Bülbül dağının zirvesine daha ihtişamlı kollarını iki yana açmış İsa heykeli dikilecek !

Yer altı yer üstü madenlerden, tarım ürünlerinden  endişe edecek bir konu yok...
Taksit taksit zaten hepsi yabancıların eline geçti...

Gel de bunların gölgesinde yarım aklımla  iki harfi düşmüş klavyemle : sanatı yaz, uzay heyecanını yaz, Abidin Dino' nun çizemediği tablosuna  karı koca Osman ve Ayla'nın mutluluğunu motif olarak serpiştir satır aralarına.

İnanın yazması bile zor!

* Kara delik= Ekonomi

Levent ÖZCAN.

27 Eylül 2019 Cuma

DsErTBest Ekonomi.

1.Derdest Ekonomi. 2..Dert Ekonomi. 3.Serbest Ekonomi) ____/ Güzel bir Mozart’ın senfoni zil sesi. Alo... - Merhaba bey efendi ben Ayça, nokta nokta, Telefon hizmet şirketinden arıyorum. Aylık faturalarınız yüksek geliyorsa aynı hizmet karşılığı daha az fatura bedeli ödemek ister misiniz ? - Olur ? " Size özel" aylık şöyle böyle diye kampanya anlatılır. Kafana yatarsa telefon hattını değiştirirsin. ____/ - Rıza, nokta nokta marka deterjan - nokta nokta markette indirime girmiş fiyatı çok uygun! Aa bak dana kıymada da indirim varmış ! - Tamam. Yarın iş dönüşü seni alır çıkarız alış verişe ! Uzatmaya gerek yok. Aklınıza ama aklınıza gelen her hizmet sektöründe belirli dönemlerde özel kampanyalar olur. Bizde bütçemize göre bu kampanya indirimlerinden yararlanırız. Hatta ne acı ki, indirimlere göre bütçemizi ayarlarlar olmak zorunda kalıyoruz ! ____/ Evimiz için gerekli olan iki konu olmaz ise olmazımız ! Su: Şebeke suyunun tüm yurtta çoğunluğunu Belediyeler sağlıyor. Bütün şehir kapsamında olmayan henüz mahalle olmamış köylerimiz ise muhtarlık ve köy hizmetleri vasıtası ile su ulaştırabiliyor. Havadan sonra en temel ihtiyacımız olan şebeke sularını temizlik işlerinde kullanıyoruz. İçme suyumuzu ise marketlerden yada çeşit çeşit su markalarından satın alıyoruz. Şebeke sularının belirli bir tona kadar bedava olması insanlık adına sevindirici... ____/ Gelelim elektriğe: Elektriğin evimize gelebilmesi için iki ayrı şirkete ihtiyacımız var ! 1- Elektrik Tedarik Şirketleri 2- Elektrik Dağıtım Şirketleri. Kısaca: Elektrik Tedarik şirketi sadece enerji tedarik eder. Yani kablo koptu arıza oldu ile ilgilenmez. Elektrik Dağıtım Şirketi ise adı üstünde dağıtım yapar, arızaları onarır vesaire bakım işleri. Örnek vermem lazım... Antalya'da Osman serasında hıyar üretiyor. Hıyarları toplayıp paketliyor(Tedarikçi oluyor), nakliyeci Nuri'nin (Dağıtımcı oluyor) kamyonuna yüklüyor ver elini İstanbul haline hıyarlar, gibi. Elektrik Tedarik eden 10 büyük firma var.(Şimdilik) En popüler üretim kaynağı da rüzgar gülleri. Donkişot'un canavarları gibi dağ, tepe, tarla yel eken neresi ise diktiler devasa rüzgar güllerini ! Aşağıdaki şirketlerde dağıtım şirketleri. (Yakinen tanırsınız zaten) ADM Akdeniz Edaş Akedaş Aras Ayedaş Başkent Bedaş Çamlıbel Çoruh Dicle Fırat Gediz Kcetaş Meram Oedaş Sakarya Toroslar Edaş Trakya Uludağ Vangölü Yeşilırmak _____/ Faturada ilave edilen ödeme bedelleri gerçekten içler acısı Örneğin okuma bedeli ! Kardeşim millet uzayda fink atıyor. Uzay çağındayız. Uydularımız var tepeden okut sayacı ! Voyager 1 1977 yılında Nasa tarafından uzaya fırlatıldı. Güneş'ten 21 bin 447 milyar km uzakta, hala çatır çatır resim yolluyor. _____/ Konu dağılıyor neyse! Tüpte rekabet var dimi ? Telefon şirketlerinde de dimi ? Uçak biletinde, otobüs biletinde aklınıza gelen hemen ,hemen her şeyde dişe diş rekabet var dimi ? Yine örneğin asfalt kenarlarında ki benzin istasyonlarında bile çarşaf çarşaf benzinde, mazotta şu kadar indirim diye! Rekabet içindiler dimi ? _____/ Elektrik özelleşti dimi ? Elektriğin bir kısmını nereden elde ediyor bu şirketler ? Havadan ve sudan ! Hava ve su bizim için en elzem iki vazgeçilmezimiz ! Hava ve suyumuzu kullanıyorsunuz bari rekabet yapın be mübarekler. İnsanlarımız rahat nefes alsın biraz... _____/ Elektrik Tedarik şirketini seçme hakkımız da var, var ama rekabet yok. Ben değiştirmek istedim ancak Telefonuma gelen mesajı üstte okursunuz... Üç gün faturanın ödeme tarihi geçsin anında elektrik kesiliyor mu ? Kesmece rekabet Abi... Levent Özcan

20 Eylül 2019 Cuma

SOY, SUZLAR !



Van'da bir Alay Komutanlığı bölük iştimasın da.

_ 1969/1 TERTİP İZMİR EMRET KOMUTANIM...
- İzmir'in neresindensin asker ?
- MENEMEN İLÇESİNDENİM KOMUTANIM !
- Sizi gidi Atatürk düşmanları sizi!
"Şırrakk" diye bir sesle, acı duydum yanağımda. Usta birliğimde ki ikinci günümde, ilk ve son tokatımı yemiştim.
" Kubilay’dan dolayı tokat yediğimi biliyordum ancak hiç umursamadım. Belki de bir bakıma hak etmiştim de. Çünki, Kubilay'ı katledecek olanlar Manisa’dan gelmişler en son bizim köyün tepesinde ki çamlıkta mola vermişler daha sonrada Menemene gitmişler."
"O çamlığın adı 'Mehdi Çamlığı' dır hala."
Menemen'li arkadaşımın askerlik anısını hala unutamam.
____/
Girit 1900.
Rum çetelerinin epeyce azıttığı ve de çoğunlukta bulunan Türk ada halkına eziyetlerin başladığı yıllar…
1913'te, Londra antlaşması ile Yunanistan’a tek kurşun atmadan teslim edildi Girit.
Bu süreçte ada halkı bir bakıma aç bırakıldı. Halk, adada yetişen mevsimlik otları sofralarında öğün olarak kullandılar.
Girit’ten göç edenlerin doğada kendiliğinden yetişen otları seviyor olmaları belki de bu yüzdendir !
Günümüz de, Menemen ovasında her yıl binlerce dekar; otsu sebzeler yetiştirilmektedir.
Ispanak başta olmak üzere: Maydanoz, tere, roka, vesaire...
(Yanık köy, Haykıran, Doğa köy, Belen, Süleymanlı gibi çevre köyler.)
Menemeni icat edenler de belki Giritten gelenlerdir.
Menemenin ana maddesi domatesin Osmanlı topraklarında 1900'lü yılları içerisinde tarımı yapılmaya başlandığını düşünürsek Menemenin milli yemeğimiz olmadığını anlarız..
____/
Girit’ten; Göç edenler demişken, Mustafa Fehmi Kubilay'ın anne-babası da bu göç edenlerin arasındaydı !
Ne acıdır ki onu katledecek Derviş Mehmet te !
____/
Tarihimizde kara bir leke olan bu, Cumhuriyet karşıtı eylemi elbette bugün anlatmayacağım !
Mustafa Fehmi'nin Kubilay Han'ı çok sevdiğinden dolayı, sınıf arkadaşları tarafından "Kubilay" lakabı takıldığının.
Kubilay'ın, aydın idealist bir öğretmen olduğunu örneğin: Aydın İlinde "İlk devlet resmi nikahı" ile evlenen kişi olduğunun ve katledilişine kadar ki yaşamının çoğu ayrıntılarını birçok çeşitli kitaplardan okudum.
Boğazının, Tara bıçağı ile kesildiği cami avlusunda defalarca bulundum.
Olayın geçtiği sokaklarda, o anları endişe ile hissederek dolaştım.
Saygımın gereği de uzun yıllardan beridir, Aralık ayında anıtına gidip saygı duruşunda bulunmayı da ihmal etmiyorum.
Bu anma günlerinden bazılarında, "Devrim Şehidimiz" Kubilay'ın Torunu Mustafa Kubilay'la da tokalaşma fırsatım olmuştu.
____/
Lise yıllarımda, edebiyat öğretmenimiz şunu hep derdi!
"Arkadaşlar okuyun ne bulursanız okuyun!"
"Karşıt görüşteki kitapları da okuyun!"
"Yerde gazete parçası bile bulsanız okuyun!"
____/
Sırf Kubilay'ı anlatan elimde, cilt kıvamında kitaplar var.
Onu katledenlerden özellikle Derviş Mehmet ve azmettiricisi Esat Hoca efendi (Erbilli) hakkında bilgi edinmek na mümkün !
___/
Menemenin nasıl yapıldığını bilmeyenlerin gogıl amcaya sorduğu gibi,
bende bu Cumhuriyet düşmanları hakkında bilgi almak için gogıl amcaya danıştım.
En güvenilir bilgilerin olduğuna inandığım Vikipedi: Özgür Ansiklopedide de Olaya karışanların isimlerini tıkladığımda ne yazık ki hiçbir bilgi bulunamadı yazıyor.
____/
Bazı malum basında(?) "Menemen olayı" ile ilgili çıkan yazıları taradım.
Hani lise çağlarımda edebiyat öğretmenim demişti ya, karşıt görüş yazılarını da okuyun !
Ne hikmet ise bu olayı yapanların, o dönemde Manisa da takıldıkları kahveyi dahi yazabilecek kadar bilgi sahibi olduklarını okudum. Olayları yapanların " ayyaş, esrarkeş, işsiz güçsüz ayak takımı" olarak nitelendirmelerini okudum.
Ne var ki Ne Derviş Mehmet'in nede Esat Hoca Efendinin (Erbilli) hayatı ve torunları hakkında bilgiye ulaşamadım !

Aslında yazacak çok şey var... da !

Aralığa varmadan Cumhuriyet Devrim Şehidimizin ebedi ruhu karşısında saygı ve hürmetle eğiliyorum...

(Menemen halkı küçük istisnalar hariç, o dönemde de bu dönemde de Cumhuriyetin yılmaz savunucularıdır.)


Levent Özcan

19 Eylül 2019 Perşembe

.....

Öyle seneyisi devriyesi gelen günlere pek bakmam...

Ancak bu tarih dokuzlarla dolu olduğu için ilgincime geldi.
Tarihte 19 Eylülde neler olmuş ayrıntıya girmeden:
  1. 1570 kusürda padişah ferman buyurur müneccim başına, rasathane (gözlem evi) kurulur. Beş sene sonra Şeyülislam fetvası ile kapatılır!
  2. 1800'lü yıllar sonu ! Sömürge toprakları Yeni Zellanda da kadına seçme ve seçilme hakkı verilir.
  3. Mustafa Kemal'e Gazi ve Mareşal Rütbesi verilir, yıl 19 Eylül 1921.

___/

Geçen sene Aralık ayında "Türkiye Uzay Ajansı" kuruldu.Neredeyse bir sene olacak Ajansın logosu ne olsun diye bir türlü karar veremedik.
____/
Kadın hakları konusuna gelince ise:
Toplumun her ferdinin çok kitap okumasına bağlı.Gazete okumak okumuş olmak değildir.
Gazetelerin ilk sayfaları siyasi magazin.
Orta sayfalarındaki köşeler ön sayfalarda ki haberlerin kritiği.
Sona doğru, goldü fauldü. Transferdi, sakatlandı tartışmaları.
Sonda da iki-üç şarkıcının aşk-meşk hikayeleri filan fıstık.
____/
Lanetler olsun ki hala daha bunu üzülerek yazıyorum; gazi ve şehitlerimiz var.
Mareşallik ve Dünya liderliği konusunda ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk dünya tarihinde yeri değişmeyecek tek dünya lideri gerçeğimizdir.
Neden mi ?
'' Ey Türk kadını,Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın".
" İstikbal göklerdedir."
Askerimiz kelle değil:
" Türk askeri dünyaya bedeldir."
____/
(9 ve katlarının Mustafa Kemal'in hayatında ayrı bir önemi vardır.)


Levent Özcan.

5 Eylül 2019 Perşembe

BU YAZIYI BAZILARI (!) İYİ OKUSUN.



Meclis oturumu...
Kurtuluş savaşı şiddetle devam ediyor...
Yıl 1922.
Kürsüde konuşan: Mustafa Kemal...
Konu : (Savaşla uzaktan yakından alakası yok!)
Konu : Çocuklar ve gelecek nesiller !

____/
Milli eğitim müdürünün tertip ettiği, eğitim toplantısı.
Kurtuluş savaşı şiddetle devam ediyor...
(Hatta top sesleri Ankara'dan duyuluyor)
Yıl 1922.
Masada konuşan : Mustafa Kemal...
Konu : (Savaşla uzaktan yakından alakası yok!)
Konu : Eğitim ve eğitimde öğretmenlerin önemi.

-Toplantıda kadın öğretmenler de var.

Toplantı sonuna doğru haberci gelir,

Mustafa Kemal'e sürekli işaret eder "acil haber" diye.
Eliyle "dur" der, Mustafa Kemal.

Toplantıya katılan öğretmenlere başarılar diler.

Milli eğitim müdürünü yanına çağırır.
Eğitim müdürüne ; toplantıya kadın öğretmenleri de davet ettiği için teşekkür eder...
" Ancak " der. " Müdür bey, kendinizden şüpheniz mi var yoksa kadınlarınızdan mı şüphelisiniz ki kadınları ayrı erkekleri ayrı ayrı oturttunuz ! " der ve çıkar gider .

____/
Vahdettin Osmanlı'sından kalan sağlık sistemi de enkazdır.
Balkan savaşlarından beri aralıksız devam eden savaşlar en çok çocukları etkilemiştir.
Taze Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni doğan her beş çocuktan dördü ! açlıktan yoksulluktan sağlıksız ortamdan ölmektedir.

____/
Resmi kuruluşu: Ankara Haziran 1921 !
Adı : (Belki de ilk defa duyanlar olacaktır);
Himaye-i Etfal Cemiyeti...
Bu cemiyetin konusu sadece çocuktur !

____/
Çocukların sağlığı, eğitimi, yetiştirilmesi konularında yoğun çalışmalar yapmıştır !

Anne ve babaların çocuklarının eğitimine, sağlığına dikkat çekmek için çeşitli dergiler çıkarmıştır.
Dergilerinden birinin adı da
" Gürbüz Türk Çocuğu " dergisidir.

Cumhuriyeti kuranların çocuklara ne kadar önem verdiğini anlatan bir ayrıntıdır bu dergi.

İyi eğitimli sağlıklı çocuk yetiştirmeye teşvik için:
hatta belirli dönemlerde Gürbüz Çocuk Yarışmaları bile yapmışlardır...



Makale yazarları arasında:

Behçet Kemal (Çağlar),
Falih Rıfkı (Atay),
Faruk Nafiz (Çamlıbel),
Reşat Nuri (Güntekin),
Yakup Kadri (Karaosmanoğlu),
Yusuf Ziya (Ortaç),

gibi ünlü yazarlar da vardır.



____/

Yeni doğan bebeklerin "bebeklik evresinde" mutlaka başına gelen i
iki olay....
Sarılık,ishal.....!
Şimdi ki doktorların bazıları önermese de !

O zaman ki çocukların metabolizmasına göre, şekerli su sarılığa ve ishale iyi geldiği için kullanılmaktaydı.

____/
Şeker dışarıdan ithal ediliyordu...
Ve Mustafa Kemal Atatürk ilk planda yine çocukları düşünerek:

26 Kasım 1926 da işletmeyi açarak ilk Türk şekerini ürettirtmiştir...

Neresi mi ?
Alpullu Şeker Fabrikası !

____/
Sağlıklı ve iyi eğitimli bir nesil için de Mustafa Kemal kadınlarımızı düşünmüştür !

Sağlıklı kafası rahat anneler, sağlıklı çocuklar yetiştirebilir felsefesi ile dünya ülkelerin arasında ilk sayılabilecek sıralarda Medeni Kanunu çıkarttırmıştır.

Yıl : 4 Ekim 1926 !

____/
Şimdi :
O dönemde yetişen nesillerin genlerini taşıyan torunlarının torunlarına:
Erkek çocuk-kız çocuk demeden tecavüz eden, çocuk yaşta kızı kendine kadın olarak alan gözü dönmüşler..!

____/
Şimdi :
O dönemde yetişen nesillerin genlerini taşıyan torunlarının evli kadınlarını:
göz kırpmadan boğazlayan caniler !

____/
Yarın devran dönecek !
Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyet'te esameniz kalmayacaktır.

____/
Gözü dönmüş bazı sapkın yurtlara, vakıflara maddi imkansızlıktan dolayı yeni palazlanmış çocuklarını kaptıran:


EY TÜRK KADINI !
Çocuklarının üzerinden aynı zamanda bu sapkınlara para kazandırtan

EY TÜRK KADINI !
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün sana bahşettiği yasal haklarını kullan.
Gıpta ile baktığın Kolejlerde sende kendi çocuklarının eğitimi için mücadele et.

Atatürk Cumhuriyetin de bir kadının ölümünün fitrat olmadığını özümse.

İnsanlığını yaşa !
Kadınlığını yaşa !
Yaşamını sürdürürken !
Evladının ve kendinin yaşam hakkını asla kimselere teslim 
etme !


Dünya da tek olan;

(Bir zamanlar senin de olan:
23 NİSAN Çocuk bayramına
Başın dik gururla katıl.

(Bir zamanlar senin de olan:
23 NİSAN Çocuk bayramına,
Çocuğun yanında huzurla güvenle katıl.

Çünkü bu bayram önce sana,
Sonra çocuğuna,
Yarınlar da torunlarına

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün
karşılıksız hediyesidir.

SAKIN UNUTMA !


Levent ÖZCAN
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...