23 Şubat 2012 Perşembe

ORGANİK KÖYÜMDE ,,,,

  Evet köyümün sabahlarına denk  düşen  ses cümbüşü bunlar. Bu orkestradaki üyeleri saydım .
Kimi zamanlar  bu çümbüşe baykuşlar ve eşleri bayankuşlar, harbi şahinler hani şahin görünümlü doğanlar değil yada  doğan görünümlü  şahinler hiç  değil.Herkes kendi organikliğiyle özbenliğiyle  bu senfoniye katılırlar. Eskiden sığırcık kuşlarının o gökyüzündeki  binlerce bedenlerinin kanat hareketleriyle  oluşturdukları görselliklerini hatırlarım. Ama ne yazıkki onlar da artık hiç gelmiyorlar.En güzelide bu yaşıma kadar geldim köyde tek bir kargaya rastlamadım .Denge o kadar sağlam  ki leş bulmaları imkansız olduğundan  olsa gerek .(Yaz aylarında Ağustos böceklerini unutmadım)

İnternetim bağlandı.Dilediğim saate giriyorum.İşimle ilgili araştırmalar, oyunlar . müzikler aklıma takılan her şey. Sonuçta iletişim etkileşim çağındayız . Mektupların o hasret dolu satırları aklıma geldi , ilk defa internet bağlı iken açtığımda bilgisayarımı .  Daha köyde telefon yok Tek haberleşme mektuplar yada telgraflar.Dahada gerilere gidersek her şartta insanoğlu haberleşme adına her yola  başvurmuş.Örneğin posta güvercinleri 1 nci dünya savaşında  önemli iletişim araçlarından biri olarak önümüze çıkar.Şöyle düşünelim , internette kullandığımız msnin atalarını inceliyelim.Bu  benim fikrim aşağıda sıraladıklarıma.ilave edilebilecekler de olabilir.

İNTERNETTEKİ MSNİN ATALARI

 1- Ulaklar.
 2- Kızıderililerin kullandığı dumanla haberleşme..(davullar)(iki avuç içerisnde üfleyerek çıkarılan bilumum kuş hayvan sesleri, ıslıklar)
 3- Posta güvercinleri.(mektuplar)
 4- Gemilerde kullanılan haberleşme ışıkları.
 5- Mors alfabesi.(Telgraflar)
 6- Radyo dalgaları frekanslar.
 7- Buraya bir ata bulamadım.
 8- Telsizler.
 9. Telefonlar.
10- Televizyonlar.
11- Teleksler.
12- Fakslar.
13- Araç telfonları (uydular)
13- Cep telefonları.
   En nihayetinde bir bakıma hepsini bünyesinde toplayan İNTERNET.

  Herşey harika gidiyordu.Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene bu zamanlar bağlatmıştım İnternetimi.Bloğuma geri dönmüş olmakta güzeldi sanal alemde dolaşmakta.Ancak ilerleyen günlerde.Netimin çok sık kesilmeye başladığını farkettim.Bu farketmek çileye dönmeye başlamıştı.Acaba  dedim direkle ev arasındaki kablolardamı bir sorun var.Çünkü bir ek yeri vardı ve o ek yerinde sıyılmış kablolar vardı.Herhalde dedim bu kabloların açıkta olmasından dolayı net sürekli kesiliyor.Aklıma koydum genişçe olan avlumuzun tam köşesinde kiler olarak kullandığımız   ev görünümlü bir odanın çatısna çıkarak bu kabloları  bantlıyayım dedim. Annemin itirazlarına aldırmadan derhal çatıdaydım.Kendimi amerikan filmlerindeki  komandolara benzettim.Evde yüksekte ya sokaktan gelip geçenler de beni görüyorlar. Her gelip geçende bakıyor.Neyse  önce muntazam şekilde işim garanti olsun diye naylon torbayı uzunlamasına şeriler halinde kestim 3-4 şeridiüst süte o çıplak tellerin üzerine sıkıca , onların üzerinede hatrı sayılır derecede bandı  yine aynı muntazamlıkta iyice sardım.Oldu bu iş dedim.İçim rahat.Birde kızdım , herhangi bir sorunda yetkililere şikayet edenlere , arkadaş herşeyi sağdan soldan beklememek lazım.Bana internet 15 günde bağlandı , demekki bazı kendini bilmezler en ufak arızada görevlileri çağırıyorki adamcağızlar yetişemiyorlar.Çok hazırcı milletiz çokkk. Neyse çatıdan ayrılırken 4 kiremitin canına okudum annemin serzenişlerini  içime atıyorum.Hallederim annecim dedim.Hiç bişey moralimi bozamaz  sorunu çözmenin mutluluğu içerisindeydim.

Yanıldığımı 2 saat sonra anladım ne yazıkki.Netim gidip geliyor hala. Bloğuma 3 satır yazmak için 2 saat beklediğimi bilirim.İçimden tampon sargı bezide işe yaramadı netim hala kan kaybediyor diyorum.Hani vın  olsa anlarım hatlardandır şebekedendir diye.Kablolu internet bu. hatta geçen gün bir arakadaşla  yolda karşılatık.Kulağında cep telefonu hararetli vede kızgın şekilde konuşuyor olduğu halde tokalaştık. Ama nasıl olur hanım efendi bu şekilde ben 750 liralık kimle konuşabilirim. bilmem ne derken. Telefonu kızgın şekilde kapattı . Hayırdır dedim.
Buraya yazmamda sakınca olan malum küfür deyimlerinden  üçünü beşini sıraladıktan sonra.Ya arkadaş ya benim telefon hattı Yunanistan üzerinden(Midilli adası yakın ya)görüşme yapmış görünüyor.Ben Midilide hiç bulunmadım diyorum kadına  , bizde öyle görünüyor diyor.750 lira girdi bana sorma kafayı yicem deyip sinirli sinirli uzaklaştı.Arkadaş balıkçılık yapıyor hergünü teknede denizin üstünde.Olabilirmi olabilir.Yada Yunanistanda kriz var ya , hani onlarda o büyük ağustos depreminde bizlere yardım etmişlerdi ya , acaba hükümet komşunun onurunu kırmadan böyle yardımcımı oluyor diye düşünmüyor olmadım değil. Enteresan çok yardımsever  insanlarız sonuçta.

 Bu olaydan 2-3 gün sonra bir akşam üstü internetle cebelleşiyorum.10 dakikada bir kesilip gidiyor.Bir sitede okey oynuyorum orda birisi Çorumda fiber kablolar kopmuş netler ondan kesiliyor olabilir diye yazınca
.Hemen kafamda  arıza ekipleri geldi .Adamlar canla başla çalışıyordur  dedim..Hayalimdede onların çalışmalarını tv den izler gibi kuruyorum.Biri kabloları tamir ediyor çekiyor her neyse  benim bile yardım edesim geldi , derken:)))Ya çorum nere Bademli nere hemen uyandım. O anda net geldi bloğuma tam yazıcam 2 eşekten bahsetmiştim ya onlardan biri anırmaya başladı ama ne anırma cami minarsinin şerefeleri nerdeyse düştü düşecek.Hak veriyorum bilinçli anırma değil sonuçta düşünemeyen bir hayvan bizim gibi insan değil ya. Epey içli ve uzun anırdıktan sonra köy sakinleşti Nihayet .Bu arada çok enteresan bişey oldu.Eşek anırmaya başlayınca benim net anında giti.Daha da enteresanı anırma bitince net  tekrar geldi.Bu olayı kafama yazdım.Tesadüf herhalde dedim.Ama kurt düştü içime.Net bağlantısı sesten etkilenebilirmi.Teknik vede bilimsel bir bilgim yokki. fikir yürüteyim.Oğlum Levent dedim.Deneme yanılma yapalım.Net şuan  kesilmiyor ama kulağımda eşek anırmasında ,  bekler oldum.3 dakika 5 dakika 15 dakika . Anırmıyacağı tuttu.1 saate yakın bekledim.Net gayet iyi ama eşşek anırmıyor.İşe bak içimden şerefsiz eşşek anırsana  en azından içimdeki kuşkuyu def edeyim.Pencereyi açtım  vücudumu düşme pahasına epey çıkardım tepe yamacındaki 2 eşeği görebilmek için.,İkiside kafaları otlara gömülü otluyorlar .Hey allahım , eşekoğlu eşşekler bir mola verinde be anırın bir be . Yok tık yok ..... Bu sefer bir eşşek nasıl anırtılır diye düşünmeye başladım.Gidiyim taş atayımda otlamayı bırakırlarsa acaba anırmak akıllarına gelirmi diye düşünürken.Bir başka deney geldi aklıma.Aşırı gürültüden net etkilenirmi diye düşürken.Dvul geldi aklıma da davulu nerden bulcam Ramzan ayında net bağlı değildi.Bağlı olsa otuz sahurda  deney yapar işi çözerdim.Davul alamam çalmasını bilmem zaten. Boşu bouşuna net deneyi için parada veremem.Birden aklıma köy okulundaki bando geldi, hala kızı kütüphanede gönüllü çalışıyor bir kaç saatliğine bandoda ki davulu alabilirmi acaba diye düşürken , annem aklıma gelince vazgeçtim.Evin içinde davıl çaldırmaz .Bide konu komşu ne der sonra bayram değil seyran değil. Düşünüyorum düşünüyorum,,,,Tamam,,,,,  hemen aklıma geldi.derince bir tencere ve kepçe işimi görür.Bir hışımla mutafağa koştum.Tencere kepçe elimde annem beni görünce hayırdır dedi yok bişey anne bitkilerle ilgili bir deney yapçamda.İçine ilaç milaç koymasın filan  oğlum dedi.Yok anne dedim yalnız azcık ses çıkçak idare et.Kadıncağız garip garip baktı bana.Hemen odama geçtim.Modemin ışıkları ful.tencereyi ters çevirdimbir elimde kepçe modeme iyice yajklaşırdım çalmaya başladım..Sorun yok acaba dedim dahamı hızlı vurmak lazım olanca kuvvetimle kepçeye asıldım .Yine sorun yok derken seslere dayanamayan annem bir hışımla kapıyı açtı .Y beni düşündüğünden yada tencere ile kepçeği düşündüğünden Oğlum manyakmısın sen der gibi anlamsız anlamsız bakınca bir elimde tencere bir elimde kepçe öylece kalakaldım.Harbiden kendi kendime noluyor Levent dedim.Gittim hemen yüzümü yıkadım.Bir yandanda kulağım eşşek efendilerde.İşkembeleri patlayasıcalar anırmama grevinemi girdiler .....................

Of yine  çok yazmışım oysa bugün bu yazı dizisini bitireceğim diye söz vermiştim...Bilerek uzun tutmuyorum inanın.Buranın havasından mı suyundanmı yazmaya başladımmı durmak bilmiyorum.  yarın görüşmek üzre..

Saygılarımla...

22 Şubat 2012 Çarşamba

ORGANİK KÖY

Gelelim bir gün önceki  yazımızın daha doğrusu yaşadıklarımın devamına.

Malum köy yeri. En son yayınınmda belirttiğim gibi , tarıma zeytinciliğe dayalı bir geçim şekli köy oğlu köy yani. Şehir görünümlü köy değil. İşte yaşadıklarım burda başladı 444 0 375 nolu telefona müptelalığım. Yaşadığım ev köyün en yüksek yerinde sayılır. Bir tepenin yamacındaki en son ev, daha yukarıları safi zeytinliktir..(1800'den Günümüze şiirimde yaşadığım evi görebilirsiniz).

O şiirde geçen badem ağacının doğu kısmında 2 dönüm kadar bize ait atıl durumda bahçe onun batısında uzaktan akrabalara ait takribi 1.5 dönüm yine atıl yani ekilip biçilmeyen oldukça yaşlı 3-5 incir ağacı ile 7-8 tane ekşi mi ekşi nar, limon , mandalin, portakal ağaçlarından oluşan yeşilliği bolcaya yakın bir görünümde bir alandan ibaret.Hatta kocaman bir incir ağıcı da bir kolunu pencereme kadar uzatmış durumdadır. Kışın sopa gibidir bu kollar ama yazın agaca tırmanmadan pencereme kadar en güzel incirlerini bana sunar.

Düşünün hayvanlar eğitilebilir de bitkilerde sinir sitemi zaten yok odun mu odun ama burada çayırotu bile olsan birşeye hizmet etme bilinci var .organikliğe bak zeka bile organik ficus familyasından gelen incir ağacında.Heleki serçelerin o kuşluk vaktindeki cıvıldamaları bu ağacın dallarında seslendirilmeleri yokmu.(Bknz soluksuz saygımdın yada sabahı çay kaşığı ile uyandırıyorum şiirlerime , onları bu ortamda bir çırpıda yazmıştım) Köy yeri olurda tavuk , horoz olmazmı... Olur elbet bizim değil ancak komşuların hayvancıkları işte az önce anlattığım bahçede eşelenip dururlar ... İncir ağaçları adeta kümesleridir.Hiç yemlendiklerini görmedim.Doğal ortamda yani organik olarak ekosistemde çarklarını döndürüyorlar.

Bir gün hiç üşenmedim saydım 12 horoz 22 tane tavuk vardı.Enteresan bişey var aslında.Sabaha karşı 3-4 oldumu bu 12 horoz ortalığı inletir saat 8 e kadar.Bazı zamanlar O bana meyvelerini dallarıyla ikram eden incir ağacının altında tünerler.Uyurlar . İşte ozaman ötmeye başladıklarında dayanamam bazen kovalar durumda olduğumda oldu.Neyse köyde yaşıyoruz sonuçta.... Köy havası , sesi gürültüsü olacak. Ama bu allı pullu gösterişli alımlı horozlar sabaha karşı 3 ten saat sabah 8 e kadar öten şahıslarda sonradan anladım bir sorun var.Öğlen vakti o kadar tavuktan sadece bir tanesi gıdaklıyor. Bülbül gibi şakıyor desemde olur.Diğer tavuklarda tık yok. Daha çözemedim hayret gerçi bu sorunda onların sorunu .Hayvanca halletsinler.

Neyse bir sabah yine bunlar aynı anda ötmeye başlayınca bana yakın ağacın altında . Bir hışımla kalktım odamın penceresine yöneldim.Ana:!!! cami minaresinde hani kandillerde yakılırya şıkır şıkır o ışıklar yanıp sönüyor ne anlama geliyor derken hoca ezana bozuk hoparlörden asılmaya başlayınca o ışıkları unuttum horozları kovaladım.Az sonra serçelerde bu senfoniye katıldılar.Tam bir ahenk.:) Desibel katsayısı oldukça yüksek bir orkestra.Köy orkesrtası tam anlamıyla.Horozlardan birtanesi ötmeye başladı mı 35 saniyede bitiriyor nefesli çalgılar grubu mübarekler. Trompeti klarneti obuası vesairesi var. Hafif yaylılarda serçeler.Temel ritim müziği olarak kesintisiz.Cikciki de cik cik, tam bu esnada cami hocası ki o hoparlör hep arızalı metalik direkt keskin ses.

Aynı zamanda hocamız da organik, ezan sırasında öksürür hapşurur. Ben biliyorum aslında neden böyle yaptığını.Bizim köyde yaşayanlar eyvallah herkesin bir inancı var.Mesala köyün erkek kesmi istisansız yaz sezonunda , hemen hemen hergün (% 89'U) plajlardaki cafeleri, sahil yamaçlarını doldururlar. Hatta motorbisikletin üstünde sabahtan akşama kadar öylece duranları bilirim.(Tabi yön kumsala doğru)ilk defa köyümüze denizimize gelenler denize bakan heykel olarak algılaybilirler çünkü heykelimiz tek bir noktaya bakmaktadır. Ramazan ayında köy erkeklerinin % 50 side akşamları teravidedir.Cuma namazlarında % 70 i vakit namazlarında % 40'ı camiye gider. Bu oranları kafadan attım.Eğer merak edip anket yaptıracak olan varsa buyursun gelsin. 3 aşağı beş yukarı benim yüzde oranlarımı bulur.Ama değmez yani, ben ne yazıyorsam o. Vakit namazlarına erkelerin % 40'ı sürekli gider dedim ama buna sabah namazı nı ilave etmiyelim.Oran onda daha düşük 5-10 kişi gidiyorsa cami hocasının bu zoruna gidiyor olsa gerek ki tüm köyü inletiyor. .Ne hoparlörü yaptırıyor nede sabah ezanında aksırmaktan tıksırmaktan vaz geçiyor. (İlçe müftülüğüne 3 defa dilekçe yazdım ama vermedim)

Minaredeki ışıkları yakıp söndürmesinin nedenini mantık yürüterek buldum gibi.Şöyleki karşı köyün camisinin minaresinde de bazı sabahlar ışıklar yanıp sönüyor.Hangi köyün minaresinde ışıklar sönüp yanarsa hemen bir telaşlı avazla ezan başlıyor. İki köyün camı hocası sabah ezanında rekabeteler yada iddaya girmişler gibime geliyor . kim önce başlarsa nasıl geçtim gibilerinden alay işaretini minarenin ışıklarını kapatıp açarak yapıyorlar olabilir . Bu benim görüşüm günahlarını almıyayım . Belki elektrik hatlarında sorun vardır.,,,,,,,,,,,,, İşte bu ortamda metalik ezan sesi hariç herşey buram buram köy havası her sabah tekrarlanan günün ilk ışıklarına kadar devam eden bu organik senfoniye son zamanlarda 2 eşekte katılır olmuştu.Eşeklerin yerini traktörler alsada , arabalar 3 liraya 5 liraya satılsada direniyor organik köyüm eski zamanların hayvan gücüne be...,,Yine cümleleri uzattım eşeklere bağladım ki eşeklerle 444 0 375 nolu telefonun sıra geldi ilişkilendirilmesine yarın bu ilişkilendirilme bitecek . Sona çok yaklaştım lütfen biraz daha sabır diliyorum.

Evet yazarken kendimi kaybediyor imla hatalarım korkunç derecede farkındayım.Bunun için özür dilerim ... Buarada söz verdiğim geçen yazılarımdaki konuları unutmuş değilim Hatırlamanız için aşağıda tekrar hatırlayalım görüşmek üzere.(Köy olurda köpek olmazmı diye sormayın olmazmı onlar 7/24 susmadıkları için havlamalarını özümsedim onun için saygımda var onları bu yaşadıklarımın dışında tutuyor ve yazılarıma ilave etmiyorum.Tek sustukları geceler tilki ve sansarların dolaştığı geceler)--- 1- Sağlıklı yaşam için spor yaparken nasıl para kazanılr. 2-İlçemden yazlık alacaklara vede tekne tutkunu olanlara müthiş cazip haberlerim. 3-Aşk hikayem. 4- Sonsuz hayvan sevgisi. Saygılarımla.

18 Şubat 2012 Cumartesi

ÇEVRE DOSTU KÜLTÜR MERKEZİ . ORGANİK İLÇEMDE İLETİŞİM.

Evet yine blogtayım. Organik , doğa dostu  ilçem hakkında ilk bölümde ulaşımına değinmiştik. Doğrumudur? Doğrudur.Dünde an be an yaşadığım kooparatifçiliğe ilk adım atışımın  o engin heyecanını  maruz görün anlatmak zorundaydım.. ..Aslında yazılası o kadar şey vardı ki hepsini unutturuverdi.Haaa  dün bankadan çıkarken bizim köyden bir abiyle karşılaşmıştım. Yeni üye olmanın heyecanı ile buraya aktaramamıştım. Yeri geldi onuda paylaşayım ki içimi kemirmesin. Yatırdığım paranın dekontunu  iki   nüsha   olarak aldım   Biri bende kalacakmış diğeri , Hayvansal Tarım Kooparatifine verilecekmiş.(İÇSES : Tarımsal Hayvan kalkınma Kooparatifi'miydi , hayyy neydi adı bunun.. Vallaha karıştırdım))) Neyse.  O bende kalacak nüshayı tıpkı taktir almış bir çocuk edasıyla  ajandamın arasına muntazam şekilde koydum. İçim huzur doluydu. Tam bankanın kapısına yöneldim ki  yukarıda belirttiğim abi ''Hayırdır Levent'' diye sorunca , ''iyidir abi  Hayvan kooparatifine üye oldum'' dedim. Gülerek, sırıtarak hatta küçümseyerek  '' Bizim köydende varmı''  deyince dumura uğradım. Acaba neden böyle sordu diyorum hala .Bizim köydeki bazı insanları hayvan olarakmı gördü yoksa kooparatifimizin ana konusu olan büyük baş hayvanlara insan gözüyle mi baktı.Daha çözemedim inanın.

Sanırım artık daha genel konulara değinip bireyselikten uzaklaşmalıyım.Bu konuyu kapatalım artık.

   Başta belirtiğim gibi ulaşıma değinmiştim. Şimdi gelmek istediğim konu. Buranın bana kazandırmaya çalıştığı en güzel olgulardan 4-5 tanesini sıralayalım.Bu olgularda  aşk var yardımseverlik var çevre bilinci hayvan sevgisi , kutsal değerlerimize saygı var.Hangisinden başlasam ki? Battı balık yan gider.Hayvan sevgisinden başlıyalım.(Yemin ederim kooparatifle alakası yok gına geldi biliyorum)

   Bundan 3 ay önceye kadar doğduğum  köyde oturuyordum.Köy Bademli yani diğer eski adı Anconoz. Denize 400-500 metre mesafede genel anlamıyla düzlük bir alanda kurulmuş tarihi  Anconoz' danda anlaşılacağı üzere epey eski bir köy.15 mil açığında Yunanistan'a ait Midilli adası bulunmaktadır.Zeytincilik  başta olmak üzere , balıkçılık , bahçecilik , turizmcilik:))) vesaire. Ha birde kahvecilik unuttum  yaa bu da önemli .  .  Neyse.  Karşıyaka'dan ayrılıp tamamen bu köye yerleşmem ise 1.7 yıl öncesine dayanıyordu. aslında 1.5  yıl olduda  ilgi çeksin diye 1.7 yıl yazdım.Yaklaşık 18 yıl uzak kaldığım sadece yazları 1-2 aylığına tatil için geldiğim köyümde her köyde olduğu gibi malum değişikler vardı. Nedir bunlar? Yeni evler , yazlık siteler bir sürü tabelalar Kahvehanelerinde o hantal televizyonlar yerine Lcd kocaman ekranlı televizyonlar, moblet markalar yerine yepyeyeni vitesli motorsikletler son model olmasada 4 oturgaçlı götürgeçler( yine kıllık yaptım öz Türkçe yazarak ilginizi çekmek için) yani binek otomobiller.     Ve de dahada çok uzatılan köy camisinin minaresi. Ağlar , beyler amelelerde değişmiş anlıyacağınız.Cep telefonları , telsiz telefonlar daha saymakla bitmez.  İnternet i unutmayalım tabiiki. Çağdaşlığın en belirgin özelliği kültür alışverişinin olmazsa olmazı İNTERNET   İnternet demişkende bari internet bağlatayımda blogtan uzak kalmayayım dedim.Kararımı verdim. Bilgisayar aldım.Ev telefonu üzerinden bağlatacağım için annemin üzerine  kayıtlı telefon olduğundan , anne böyle böyle deyip   rica ettim. (Yaklaşık 1.5 ay sürdü ricamın kabulü)))Neyse sıra geldi internetin bağlanmasına .Köyle ilçe arası 9 km denize nazır uçurumlardan sahillerin kıyısına uzanan yoldan geçerek ilçeye ulaşıyorsunuz.Görsel zenginlik heleki Midilli adasıyla güneş bütünleşince bir bambaşka olur.Bu yol kenarlarında sürekli hatta 24 saat park halinde araçlar vardır. Sevgilisini alan , eşini dostunu alan. Burdadır .Hatta sabahları bazen ilçeye erken gitmem gerektiğinde sabahın köründe bu bahsettiğim deniz manzaralı kilometrelerde sabah yürüyüşüne çıkmış bay-bayanları görmeniz çok normaldir.Bu konu aslında  dünkü en son açıklayacağım spor yaparken part time nasıl para kazanılır konusnuda içeriyor.Fakat  anlatacaklarım uzadığı için , bugün bu konuyu anlatmam zor . Eee sizde merak edin canım .
Annemle beraber gittik.İnternet bayine başvurumuzu yaptık. Ben ne zaman bağlanır dedim.Başvuruyu kabul eden  görevli başını kaldırdı tiksinme mimiklerini andıran bakışlarla 7 iş gün içinde bağlanır dedi  ve kafasını yine gişenin ardındaki bilgisayar klavyesine soktu. Dosyalara soktu diyecektim  ilgi çekmek  için ama bu sefer yemezler dediğinizi duyar gibiyim.Bilişim çağındayız.

3-5 gün geçti modemi herşeyi kurdum net geldiğini belirtecek modem üzerinde ki yeşil mi mavimi neyse o  ışıklarda gözüm.Bazı  geceler netin bağlandığının ıspatı olan ışıklar  şimdi yanarmı acaba diye düşünürken modeme bakarak uyuyakaldığımı hatırlarım.Olsun  7 nci günde geçti.ışık yanmıyor. Yarın  gündüz kesin bağlarlar dedim içimden  8 nci günün sabahında rüyamda olsa gerek bir nur doğdu yüzüme allah dedim internet bağlandı. Bir hışımla  kalktım gözlerimi açmamla annemin sabah namazı için kakltığını ve ışığı yaktığını görünce  hiddetlendim. O hiddetle anne ya 1-2 gün sabah namazını kılmayıver ne olur diye homurdandım. İçeriki odadan oğlum noluya diye annem söylendi.Yok bişey anne dedim yorganın içine gerisin geriye gömüldüm.Ertesi gün 444 0 375 nolu telefonla ilk tanışmam oldu.Gayet kibar bir beyfendi buyurun Murat ben nasıl yardımcı olabilirim diyince hah dedim bu Murat beyin ses tonundan iyi biri olduğu anlaşılıyor içime doğdu bu benim internetle ilgilenir dedim.Gerçi ona ulaşana kadarda epey müzik dinledim vay be dedim eski zamanlarda dıtdıt sesler şimdi senfoniye dönmüş.nerden bilebilirdim köyümü bethovenin 9 ncu senfonisi ile gözlemliyebileceğimi.Bu olaydan sonra zaten sadece klasik müzik dinler oldum(9 ncu senfoni hariç onun ayrı hatırası var). Bu arada bir net bağlatmanın insanı ne kadar kültürel zenginlikle tanıştırması açısından burada yaşıyor olmanın güzelliklerine bakın , bu klasik besteler yüzyıllar önce dinleniyormuş Avrupa'da. Ben  ve benim gibiler yeni tanışmış oldu internet sayesinde.

 Şık olmadı Murat bey ((((( . O tv spikerlerinde bile olmayan mükkemmel sesinizle ''Levent bey kaydınızı yaptım en  kısa sürede size cevap verilecektir e yakışmadı.15 gün sonra Bergama - Dikili yetkili müdürlüklerinin önce telefon numaralarını bulmak için  bilinmeyen telefon noları servisini aradım verilen her yeni telefonada kimse cevap vermemesine rağmen 15 nci numarada bir allahın kulu çıktıda  derdimi anlatabildim. En sonunda modemimde tüm ışıklar fullendi. O ayki telefon faturası çok geldi malum( Dıtdıt dinlemdin Levent bey klasik müzik dinledin faturanın çok gelmesi normal dıt dıt lı fonda köy manzarası çekilirmiydi yoksa (İÇSES))) .Anneme dedim ki anne ya bu kadar  çok ev telefonundan sağı solu ,cebi arama dedim. Su çu ona yüklemek için. Çok gelmiş ev telefonun faturası bak. Annemde faturayı görünce normal aradım oğlum dedi kadıncağız.)))

Nete bağladık bağlanmasına ama 444 0 375  nolu telefonla asıl işimin yeni başladığını nerden bilebilirdim.İsmini burda yazmayacağım bir görevli bayanla duygusal anlamda yakınlaşacağım hiç aklıma gelmezdi :()))))) Devamı yarına.. Klavyemin harareti yükseldi..

Saygılarımla.

17 Şubat 2012 Cuma

ORGANİK İLÇEMDEN BUGÜNE DAİR...

Evet bugün yağmur yok ancak hatırı sayılır derecede güneş olmadığı zaman soğuk. Çevre dostu ve tamamen ORGANİK ilçem.
Yaklaşık yarım saat önce Bademli'den çocukluk arkadaşım olan Eray'ın yanındaydım.Balık satımı ve deniz ürünleri üzerine restorantı var. İşyerinin ikinci katında çayını içtim . Çay söylemişti.Sağolsun. Hayırdır dedi. Elinde evraklar  karşıdaki işhanına girip çıkıyorsun.Hayır , hayır dedim  fidanlık açıyorum onun  resmi işleri için koşturuyorum.Buradaki Hayvansal Kalkınma Kooparatifi'ne üye olmamız gerekiyormuş.Bin liracık onu yatırayım dedim.Ziraat Bankasına gittim sıra numaramı aldım neyse sıra geldi.
Daha önce üye olan arkadaş  bankadan  şu kooparatife üye olmak için para yatırcam de onlar bilirler demişti. Neyse çalışanların  öğle yemeğinden sonraki o ağırlıklarını üzerinden atmaları için bi 5 dakika bekledikten sonra gişeler açıldı.20 dakika sonra sıra bana geldi.Gişedeki genç kıza dedim ki '' hanımefendi  Tarımsal Kalkınma kooparatifine üye olucam, dün de gelenler olmuş hesap nosu yok üye girişi kaydı yapabilir misiniz dedim.Kızcağız haklı olarak  ben yeniyim hesap nosu olmadan  işlem yapamam hatalı bir yere üye girişi yaparım filan. Haklısnız dedim. Cep telefonuma sarıldım ki bu kooparatifin mali müşavirinin bürosunu arayıp hesap nosunu öğrenmek için.Yaklaşık 10 dakika çaldırmama rağmen açan olmadı. Acaba dedim bugün cuma  işyeri mi kapalı eyvallah olur ya dinimizce herkes cuma vakti işyerini kapatıp camiye gitmelidir diye bir  zorunluluk var herhalde diye düşündüm. Yok ama iki hanım çalışıyor .Biri rahmetli amcamın  torunu diğeri de benim işlerimle ilgilenen bir hanım. Neyse bir 20-30 dakika sıra alıp beklemeyi göze alamadığımdan hanımefendi arıyorum cevap vermiyorlar .Rica etsem arabaya atlayıp hemen  büroya gidip hesap nosunu alıp gelsem sıraya girmeden benim işlemimi yapar mısınız diye sordum.Olumlu cevabı alınca da ışık hızıyla bankadan çıktım. Zar zor bulduğum parkyerindeki arabama 500 metre kadar yol katettikten sonra ulaşabildim.Geri geldiğimde arabamı nereye park edeceğimi düşünüyordum.Neyse vardık ORGANİK İLÇE'min herhangi bir işhanındaki herhangi bir mali müşavirinin bürosuna.Merdivenlerden çıkarken hala çaldırıyorum büro telefonunu açan yok. Hanım çalışanlar olmasa camideki hoca hutbeyi ağır ve uzun tuttu dicem. Acaba dedim  salgın filan mı oldu, yangın mı çıktı olurya Allah korusun millet can derdinde sen hayvansal kalkınma kooparatifine üye olma derdinde. Kendine çeki düzen ver dedim ağır takıl.Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun nötr ol dedim. Çok şükür tedirginlikle ikinci kattaki büronun  gayet albenili kapısını görünce bir oh geçirdim.Kapıyı tıkladım.içeri girince gayet normal ofis çalışanları gayet rutin işlerinde dosyalar malum bilgisayarlar.Merhabalar filan dedimki sizi arıyorum ama telefonlarınız çalışmıyor mu(Pot kırdım manyağım ben kendime küfürler ettim. Bir çalışanı patronun yanında küçük düşürmek offf ya wcye gitmişse ya ne bileyim başka nedenler de olabilir patavatsızlığım diz boyu ayıkla BİLİNCİN taşını şimdi:).Allahtan kan uyumlu akrabam var. O hemen Levent abi yan tarafta inşaat var ve dünde aşırı yağmur yağdı onun için hatlarda sorun vardır alışığız deyince sadece içimden vay be dedim. O çok önemli kooperatifin banka hesap nosunu alıp tekrar bankaya ulaştım. Bu sefer o genç kızın yanındaki daha yaşça büyük gişe memuruna yöneldim. Öncelikle işini halletmesini bekledim. Bu arada genç kızla da göz göze geldik ki hani sıra almadan işlem yaptıracaktım hatırla der gibi. Neyse yandaki yaşça büyük hanıma açıklama yapınca. Sıra almama gerek kalmadı. Neyse hesap nosunu girince ohooo dedi bu koopratifin 3 yıldır herhangi bir işlemi yok ondan dolayı hatırlayamıyoruz deyip işleme başladı. Ben de dedimki biz canlandırcaz bu kooparatifi içimden de bu kanunu çıkaran Bakana sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. Fidanlıkla çiçekle ağaçla inek besiliciğini bir tutmasından dolayı. Gerçi elimiz mahkum yoksa satış yapamayız 8-9 fidancı birleştik  her birimiz bir ziraat mühendisi çalıştırmak yerine kooparatif adına bir mühendis tutacağız böylece tüm masrafları eşit şekilde ödeyeceğiz. Vay be ne kooparatifçilik ruhumuz varmış. Bu kanun çıkmadan önce kırankırana rakiptik fidanlık sahipleri olarak.:))

Aslında ben bunları yazmıyacaktım yahu.Ama olsun ilçemin bir diğer özelliği daha çıktı ortaya.

1_ Kesinlikle cep telefonu olsun normal telefon olsun insanların birbirlerinin telefon sesi  ile değil birebir görüşmelerini sağlayarak  sosyalleşmemizi sağlaması açısından bu arızalar bilinçli çıkartılıyor. Farkındayım. Örnek yandaki inşaatın temelinde telefon hattının kablosunun ne işi var :)

2_ Örümcek ağı bağlamış bir hayvansal kooparatifi  canlandırarak ülkemizin et ihtiyacının  dışalıma bağlı kalmadan kendimize yeter olmayı sağlıyor.(Bu arada fidanlık açmak yerine hayvan besiliciğine yönelmeyi bile düşünür oldum yalan yok:)

 Yukarıda yazdıklarımın yarısında arkadaşım Eray 'Levent şimdi aklıma bişey geldi önemli  onu halletmem lazım deyip bu anlattıklarımın sonunu dinleme zahmetinde bulunmadı:))Bu kültürü özümsemek benim için zor olacak galiba.Burada bu tip sosyalleşme konularını herkes biliyor anlatınca sıkıldı tabii.Haklı:)))

Yarın süper 3 konu var ORGANİK ilçem hakkında.Biri herkesin eğlenerek spor yaparak para kazanacağı algısı vergisi olmayan partime bir iş kolu. Diğeri özellikle buradan yazlık alacaklara ve de tekne tutkunu olanları ilgilendiren bir başka konu diğeri de bende saklı kalsın...

Görüşmek üzere saygılarımla...(zaten 2 okuyucum var)

16 Şubat 2012 Perşembe

TAMAMEN ORGANİK İLÇE...

İlerleyen  her saniye, biz insanların yaşamını kolaylaştırmak   ve bu kolaylığı  satarak para kazanmak amacıyla bir çok bilimsel, teknolojik, biyolojik, kimyasal, edebik  her neyse bir çok malzeme düşünülüyor  üretiliyor...ve satılıyor.

Mendel'in bezelyelerle yaptığı deneylerinin milyon kilometrenin ötesindeyiz.
Genetiği değiştirilmiş her türlü sebze meyve , bunları zararlılardan korumak için kullanılan  sistemik tarım ilaçları.Evimizde dokunduğumuz hemen hemen her eşya.Özünde kansorejen bileşimler taşıyor.Buna kimse yok öyle bişey diyemez.Yıllar önce EASY EXPRESS kargo bölümü şefiyle  konuşurken konu sebzelerden açılmış ''Levent  buradaki (Almanya) marketlerde biz kurtlu elmayı , çürük domatesi seçeriz ''dediğinde ben gülmüştüm.
Aşağı yukarı 17-18 sene öncesinden bir konuşmaydı.O zamanlar bildiğimiz tek şey hormondu (Gibralic) onu da Japon bilimadamları bulmuş. Yerinde kullanıldığında , dozunda kullanıldığında hiç bir zararı yok. Tıpkı silinmemiş bir elmanın üzerindeki pus gibidir hormon.Bitki kendi hormonuna sahiptir. Zaten verdiği meyveleri dış etmenlerden bakterilerden korumak  için .Sanırım bu da yaradılıştan kaynaklanan çoğalma isteğinin sonucu. Meyvesi dalda çürümeden olgunlaşsın , içerisindeki tohumlar toprağa düştüğünde iyi çimlenebilsin diye.Bu konunun tam uzmanı değilim.Bu benim mantık yürüterek   aklıma mıhladığım bir fikir.
  Günümüze geldiğimizde oy oy diye yazsam.Cep telefonları, bilgisayarlar, baz istasyonları ,                ,            ,
             ,                  ,  bu boşluklara siz aklınıza gelen insan sağlığına zararı olan herşeyi  ilave edersiniz.Şu anda pc başındayım  ve kullandığım klavye de Çin malı (malum) hoşgörünüze teşekkürler.
   Şimdi gelelim reklamlara...Yaşadığım ''ORGANİK İLÇE'' Dikili'ye. Dünyanın en uzun denize girilebilir sahil şeridinin başlangıcını oluşturur ilçemiz. Aman unuttum sahilimiz mavi bayraklıdır. Dikili'den başlar sahil Altınoluk'u aşar.En batıda olmayı başaramıyoruz... Çeşme ,Çanakkale ve de yurdumuzun en batısı sayılan Çanakkale iline bağlı Gökçeada'nın batısındaki İnce Burundan dolayı. Coğrafik şanssızlık, ne diyelim. Yazıyı uzatmadan en iyisi ilçemizin''organik'' özelliklerini aşağıda sıralayalım:

1.Ulaşım: İlçemize 2 yönden girilebilir , girilebilir diyorum gelinebilir demiyorum. İzmir yönünden geliyorsanız Şakran'ı geçtikten sonra Zeytindağ kavşağını da geçince Çandarlı'ya dönen yoldanki geliş gidişe elverişli yoldur. (Sola dönünüz).Doğanın dengesi düşünüldüğünden ekosisteme saygıdan çok eskiden atılmış asfaltla karşılaşırsınız.O asfaltı yaptıran kişi de doğa düşmanıymış  zaten.Çok şükür kimse bugüne kadar yollarımıza dokunmamıştı tek korkum ki gerçekleşecek , Alsancak limanı buraya taşınacağı için ziftler dökülecek  bir sürü börtü böcek  ölecek , yollar genişletilecek etrafında asırlık (kartel sermayenin para hırsından dolayı dağı taşı zeytinleştirdiği) zeytin ağaçları (3-5 yaşında) yok olacak Arabalarımızın aşina olduğu o muntazam çocukluğumdan bildiğim çukurlar yok olacak.Hele ki o Bakırçay'ın üzerine  kurulan net 85 derecelik açıyla giriş yapılan o köprüye girerkenki adrenalinleri hatıralara gömmek en zoru olsa gerek.Bir anlık hata ile  çoğu insanın Bakırçay'la arabasının tebelleş olduğunu gördüğüm anılarım.Neyse zaten Bakırçay da simsiyahtı çoğu suyunda boğulan kazazedelerin yazgıları gibi.Konumuzu aşmayalım, uzatmayalım Çandarlı-Dikili arasında bence siz uyuyun onlar bende saklı kalsın.Onları da anlatırsam burası yani ilçem aşırı göç alır.Çok zekiyim değil mi? Dikili'ye bir rampayı tırmanıp aşağıya doğru inerek ulaşırsınız.Karşınıza hemen masmavi deniz çıkar.Ulaşımı hallettik. Dikili'ye girebilmek için diğer  seçenekleri anlatmama gerek yok. Bergama yönünden  ya da Ayvalık yönünden gelip çatıdan Dikili'ye dönebilirsiniz.

 Mükemmel bir mavilik demişken denize yaklaştıkça Bademli Köyüne dönen yolun ilerisinde bir burun, burunun  ilerisindeki maviliklerde dubalar görürsünüz.Şaşırmayın doğal denge adına ilçenin tüm atık suları , borular sayesinde işlem yapılmadan denize öylesine bırakılmaktadır.Size bir önerim: balık merakınız varsa burada avlanmayı tavsiye ederim.Her çeşit balık mevcuttur.Az önce Çandarlı yolundaki çukurların yok olacağını yazıp üzülmüştüm ya.Tek tesellim ilçe içerisindeki birbirine geçmeli taşların ve de arnavut taşı yollarının üzerindeki çukurların asla ama asla kaybolmayacağıdır.Bir ay önce çok korkmuştum  tam yaşadığım köye dönen  yolun başlangıcında hatırı sayılır çukur vardı lise çağlarından tanırdım.Bir baktım bir sabotajla doldurulmuş gerçi ne badireler atlattı yiğidim.Bir ay sonra üzerinden o ölü asfaltı atmasını bildi.Gerçi geçen sene eşek şakası yaptı bana kendini unutup ezince kamyonetimin sustaları paramparça kasadaki çiçekler bitkiler  kasalar tam bir kokteyl olmuştu.1250 Liraya mal oldu ona da şükür .Ya 3 ay önce yanılıp da aynı yolda bu çukurdan dolayı uçup ''Bayb Rock'' plaj ve diskosuna uçup katliam yapabilir daha da ötesi bunları yazıyor olamayabilirdim.Bugün yağmurlu olduğu için doğal ortamda yaşadığım ilçede elektrikler kesilerek tamamen bilinçli  biz insanların enerji tasarrufuna yöneltmesine ÖNCÜLÜK EDİLMEKTEDİR YAZIMIN YARIM KALMAMASI İÇİN şimdilik bu kısmı yayınlıyorum.Organik ruhumun devamını okumanızı dilerim.

Saygılarımla...

12 Şubat 2012 Pazar

NEDENLİ SORULAR.

Kağıt açık,,,,
Alnımda kelimelerin dansı...
Yaşam tablomun çerçevesi plastik ahşap  , kaypak   insan motifli.
Ağır hasta  zaman , kollarımda saniye saniye yaşama küsmekte.
Kalemim iç çekişmeli cümleler hırçın ifadeler anarşist .
Hareket çekiyor geçmişimdeki karalama yaşanmışlıklara.
Küresel sevdaları dayatıyor , can yongası sıcak cep arsızı kağıtlara.
Çocuk heyecanı yüreğim ,ter içinde kabuslarım.
Yutkunduruyorum  onurumu, vitrin modası karaterlerden aşırıyorum.
Adamlığın formatı. kişiliğin güncellemesi mi olur be?
Virüs bulaşığı yaşam yazılımları neden sunulmuştur çoğu insanlara ?
Neden defolu  satar bir butikçi?
Neden domatesler eziktir tezgahın ardında ?
Neden yıldızlar takılmıştır otellere?
Neden bir rakamı bazen seçkinlik çoğu zaman hiçliktir ?
Neden  yeri geldiğinde aldatan , yeri  geldiğinde bile bile aldatılanız  yaşam gerçeğinde
Ve nedenleri çoğaltabiliriz katar katar ,  sınıf sınıf banliyö vagonları ardında..
Yaşam sınırı belli doğarken hissetmesiz dayatırız ağlamayı farkındılığa varmadan.
Oksijeni ayıklarmıyız en olmadık birçok  mikrop istilasından..
İlk nefes sarhoş bilinçsiz, son nefes korkunç efsunmudur?
Sıfır insan , çarpı , bir insan , eşetiir , neden 2 insan etmez?
Niçin sıfır yutandır?
Bu cevapları ah bir bulsam ..............


Levent ÖZCAN

1 Kasım 2011 Salı

Bir hayal çizmeli insan
Pürüzsüz geleceğinde.
Umut,,,, sermayesi , yürekte heyecan.
Yeni günü satın almalı..
Düşlerin alacaklı küstah , kartel semayesinden..
Kışın güneşe hasret ten titreyişi,
Yazın serinliğe hasret , ten yanığı sıcak....
Acıları öğütmeli, zaman sarnıcında.
Barışmalı  GÜNLER takvim ruhuyla..
Hırçın dalgalar beyazı, KÖPÜRMELİİİ.
Alın arası kaş dağları,
KANATMALI kalbi...
Sevmeyi acıtmalı acıtmalı..
Acıyı batırmalı damar damar.
İşkenceci gece korkularında..
Sevmeyi  köpek etmeli 3 günlük bayat ekmeğe tavuk suyuna bandırarak ULUTMALI...
Hepatit- c virüslü aşkları silmeli
Kopyalamamalı aşkı,
Allı , morlu ,yeşilli kağıt yangını holagram sevdalarda.
Sekiz çizgili , el kaldırmadan zarf modeli,
EV ÇİZMELİ.
Çocuksu hayal döşeli bembeyaz sayfabakışlı gelecek tezgahlarında..
Yeni bir iklime adım atmalı.
Yağmur sicimi dalaşırken kirpik altı göz pınarlarında..
Ten fışkırmalı,,
Matematiksel fizik kanununu kurallarında.
Turnusol  kağıdının yapısını renklendirmeli,
Bilimsellik  kuytuluklarında.
Asit ve  BAZ istasyonu olmamalı kansorejen arayışlarının  zengin  kontörlü  reklamlarında.
Büyümeyi edebiyata              FATURA         etmeli..
Çark eden  yoksulluk sevdalarında.

25 Ekim 2011 Salı

MEVSİM




 
Buğday başağı   süt konumu un adayı tanelerinde,
Yemyeşil denizi yorgun  bıkkın ağır başlı  tokluk getiren ova konumunda.
Tirfil  ve yoncaların dört yaprak aşklarında.
Baharı yaşamak.
Sıyrılmak kış baskını kuruluklardan
Hissetmek nisan yamurunun azot    dolgunu yemyeşil canlı  fonunda bahar adamı olmak,
Mert ve badem çiçeği gibi dürüst.
Dağ başlarında yapayalnız.
Armuda devretmek baharı  çağla kıvamından bademsel sert kabuklu olgunluklarında.
Denk olmak denk.
Mayısın serinliğini yıkamak haziran sıcaklarında terlemeğe meğilenmek.
Güneşi kopyalamak yeşilin yüzünü öldürmek tek yıllık sarılıklarda.
Yem  olmak suya özlemli kılmak kurdu kuşu.
 Bir kibritin korkusunu yaşamak yazın  kaypak korkaklığında.
Yaza geldi yürek güneş kazalarındayım yüreğim yanık tenim yanık.
Adam olamanının , baharı çalarak güneşe sunmanın adiliğinde.
Ellerim boşluk yalnızı, hava kokmuş temassısızlıktan,(GÜZELLİKLERE)
Parmak izlerim göz yaşlarım benim , duygularım kriminal  karmaşıklık,
Ağustos böceklerinin ritim zenginlğinde.
Karıncaların eklemsel buğday kurusu kış tokluğu düşlerinde,
Yüzüm  sonbahara dönük ,,,,,,
Derim sarıya çalıyor pul pul,,,
SONbaharın SONsigarasındayım,
SONbaharın SONarpasının mayasındayım.
Kışı kovmuştum İLKbaharın   ve yazın Karakterinde.
Sevmek dokunuştur.
 Ulu orta  bir ormanda  huzur titrekliğinde tek düze yürürken ,
Bir çınarın gölgesine sığınmaktır...
Sevmek  höpürtmektir  fincanda kahveyi ,uykuyu aldatmaktır beyinin  derinlerinde.
Sevmek İNANMAKTIR İNANDIRMAKTIR....
KIŞIN SOĞUĞUNDA SABAH AYAZINDA  ezmektirtir  buz mavisi termometre izlerini...
bİR KADIN  AŞKI YAŞAR SADECE  duygusal genlerinde.
Bahşedilen kutsal ürkeliliğindedir  bu .
Cesareti sahiplenmekten öte geçemez .
SEVMEK  İSE BENİM İŞİM BAHAR YEŞİLİ YAZ GÜNEŞİ SONBAHAR SARISI KIŞ YORGUNU....

9 Ekim 2011 Pazar

AŞK

Bakışırken gözler denk düşer yüreğe,
Saltanatını deviremezsin ironik deyişlerin.,
Bir gündeşlik arkadaştır gün.
Satamazsın kapkaranlık geceye..
Deniz, sıkıntılı kare ölümlü ağ düşkünü sevdalar.,
Gönül  kör noktada durur, mavinin gece siyahı tonunda.
Tattırma (aşkı) ağıtsal, boynu bükük yakarış ağlamalarda.
Gelgitler yaşatan hatta ay  , kocaman  dalgalı, köpük köpük saçlı.
Oynaşıp durur kumsal ayak izdüşümlerinde.
Elini vur   düşkünlüğünü yaz koskocaman  mavi yorgunu gecelere.
Aşkı tat ya , yada at,
Bir zeytin ağacının neredeyse asırlık olan yanlızlığına göm.
Çam ağaçlarının  reçine kıvamında dondur sevdanı.
Aşk düştü mü yüreğe
ne saltanatı kalır düşüncenin
nede mülteliciği kalır gözlerinin.
Gece bile gündüzdür en koyu direnişlerinde.
Bir bardak su bile uçsuz bucaksız okyanus gelir insana.
Bir kulaçta kavuşmak istersin ufukların yavuklusu sevdana.
AŞK SANATTIR.
Aşk şanstır,
yaşama dair inançtır.

Levent ÖZCAN



6 Ekim 2011 Perşembe

SONBAHAR

Özlemek ; tedirginliği yansıtmak ürkek soluklarda.
Uğultusal yanlızlıklarda.Dinlendirmek deli dolu yaşanmış tansiyon atımı aşkları,
Kulak çınlamalı derecesi yüksek damıtımlarda,
Sarhoş olmak buğusal düşlerde.
Astar bakışlarda göz göze gelebilmek ritim bozuğu can atışlarda
Hasreti çalabilmek ardıç kuşunun kanat serinliğinde.
Bir bademi yüceltebilmek pembe beyaz çiçek(ebruli) yeşil çağla kıvamında.
Bademi gözlere kopyalamak yamaçsal akis bekleyişlerinde.
Anemonları ayırt  edebilmek rengarek gelincik ormanında , masmavi göğe erebilmek.
Baharı yaşamak işte.(yorgun kış doğumuna gebe sonbaharda)
Yumrusundan fışkırmış baş kaldırmış arı çiçeklerinin dalgın arıları aldatma  hevesleri sarı siyah tonlarında.
Bademe yaslanbilmek ve karşı yamaçları süze bilmek doğasal aşk tatlarında.
Papatyalardan gökboğaz olarak iltifat edebilmek katman katman toprağa.
Zeytinlerin zengin RIZAsı ile sevebilmek sonbaharı, zengin oksijen dostluğunda.
Duygusal yaklaşımları sarı ,damarı kırmızı yapraklara baharı işlemek.
VE  en güzeli hasrete yeşil kondurmak sonbaharda , İLKBAHARA yeniden aşık olabilmek.

1 Ekim 2011 Cumartesi



NEDEN----------
NEDEN---------
VE----------  NİÇİNNNN.........
                   .................TUTURMUŞKEN
                             ATEŞ DUMAN YOLUMU
    KÜSTÜRMÜŞKEN
GÜNEŞİ
yutarken atmosferin nefesini
NEDEN?
DİNLESE YA O YÜREK!!
 bendeki bu YÜREK ATIŞLARINI KESMEDEN.
DUYGUDAN BİR BEDEL BİÇ HADİ...
KOY HATRINI DERİNLERE,
KOCAMAN OLSUN GÖZLERİN KISILSIN, SONRAsonra KİRPİK SESLERİNDEN NEM ALIP  AĞLASIN.
HIÇKIRIK TUFANLARINA GEBE İKEN.
SAKİN DURUŞLARININ
İŞKENCE KORKULARININ ADIM ADIM SEVGİLİSİMİSİN SEN.
SİMSAR GECELER TENHA TENHA KOYU ÇALMAKTA
SENİNLE ORTAK  ACI ÜRETEN.
NEDEN----------NEDEN---------
KONUŞMADAN,BAKIŞMADAN
İSYANCI  KARŞI ÇIKIŞLARINLA  SEN,
koşumları ZAYIFLATILMIŞ
paldumsuz DÜŞÜNCELERİMDESİN.
KÜTLENLE DOLDURDUN ATMOSAFER ANLARIMI.
YOLU TARİFİ YOKKEN DÜŞÜNCELERİMİN,
BİR ÇOCUK ürkekliğiyle çekingen, en masum yerimden,
uzatmıştım sana tek varlığım servetim olan sevgimi.
Hayatı devşirme onurlarla, hayatı suni yaklaşımlarla değil,
İlkbaharın hırçın yağmurlarından geriye kalan tabiat örtüsü kadar koyu,
Yaz yağmuru kadar serinlik keşfeden sıcak firarisi,
Sonbaharın sarı çıplak düşleriye, yalın sade kış kabusları asiliğinde yaşamıştım ben.
Aşkı verdin ; kayıtsız ,hesapsız ,tutanaksız, ifadesiz apar topar yalnızlık kuytuluklarımda.
Goncayı gördüm, mavinin rengini ,gecede güneşi güneşte mehtabı,
Kışın ortasında tarifsiz bahar , yaz ortasında yıldırım yorgunu sel çağlayını soğuklarıda.
Çaresizim şimdi  BENİ İKLİMSİZ  bırakıp son yağmurlarımı çalıp gittin.
Çöl misali kum  tufanlarımı artık  yüreğimdeki denize,senide en derine pinaların sedefsi arkadaşlıklarına gömdüm.

Levent ÖZCAN

14 Eylül 2011 Çarşamba

DELİ DELİ ZAMANLARIN,
DİZ KAPAĞI KANAMALI, TIRNAK YARASI ACILI DÜŞLERi.
TOPUKSAL İMGELİ DENİZ DİBİNDE ÇÖKMÜŞ HAYALLER.
GÖKKUŞAĞI RENK CÜMBÜŞÜ ÇOCUKSU GÖRSEL KOVALAMACALAR.
AY BATIĞI YILDIZ ÖKSÜZÜ GECELER.
YADA SİSİ  EFSUNSAL ÇALINMIŞ SİHİR YÜKLÜ GÜNEŞ KAÇKINI SABAHLAR.
UYKU SELAMETİNDEN UYANILIP. ÇÖKELTİLİ ŞEBEKE SUYUNDA GÜNE AVUTULAN yüzler.
yüzler..
sahte MERHABALAR  MAKİNE RİTMİ  SÜKSELİĞİNDE  çark eden BOŞ EFENDİKLİKLER.
İKLİM İKLİM YAĞMUR SATAN   çukur sıçramalarını EGE DENİZİ SANMIŞ  boş sözlerin sahteliklerin  peşinde elektron proton olmuş orbital sayıları sıfır adamlar.
 GRAND tuvalet İNANINILMIŞ  BEŞ YILDIZLI BOŞ ZAMANLARIN  DÜŞLERİ...
YAKLAŞILMASI BASİT  MANYETİKTENTEN YAPIŞKAN SAHTE İNSANLAR
bu şiir asla bitmeyecek.

10 Eylül 2011 Cumartesi

düşTÜM.........
YIRTTIM ,
YIRTILDIĞI YERDEN AY AKTI ELLERİME.
YÜZÜMÜ DENİZİN GECE KABUS DOLU YÜZEYİNDE,
DALGASIZ PÜR  GECE KONUMU TUZ KOKUSUNDA ,
gül  İŞLEDİM KURŞİNİ RENKLERDE ,,,, YÜREĞİME.
YAKAMOZLARI  masal  EĞLEŞTİRDİM DALGA YORGUNU,
SAHİL BAKIŞLARININ DEVASI GÖVDESİNDE TİTREYEN KÖPÜK SÖZLERİNDE.
masalSIYDI YAŞAMAK MAVİ GÖRKEMİNDE SİYAHA ÖRTERKEN GÖKYÜZÜNÜ.
baharı OVUŞTURDUM GECENİN DEMİR ATTIĞI SABAHIN DOĞURUCAK SARI SAÇLARINDA.
masumDU KIŞ ,SEVDALIYDI KURU DÜŞLERİNE,
ACIDI  CAN YEŞİLİ YEMYEŞİL DEVREDERKEN BAHAR ,
SONU ,
SONU
SONU
YAZ SICAK YAĞMURUNA.
OYSA........
DONMUŞTU...
3 MEVSİM
KONMUŞTU...
3 NCÜ SINIF RENK FONLARINDAKİ FIRÇA İZLERİNDE
GECE KONDU KÖRFEZ BAKIŞLI,
UMUT İZLERİNDE
HEYECANI TÜKETİREK ,
MASUM YÜZÜYLE OKŞADI OKŞADI  ,
EN GÜZEL DÜŞÜNSEL HAYALLERİNİN ARDINDA  TORTUSAL GERÇEKLERE...........
DİZ KIRDI AMA ONURU ŞİAR YAPTI  ÖZÜNÜN ÖZÜNDE.

LEVENT ÖZCAN

31 Temmuz 2011 Pazar

LÜTFENNNN

 
YALNIZLIĞIMIN SALTANATINDAYIM.
KIRIK DÖKÜK DÜŞLERİN DÖŞEDİĞİ,
DÖRT DUVARINI KÖK BOYASI İŞLENMİŞ HAYALLERİMİN,
ANTİK MUTLULUK  RESİMLERİNDEYİM.
TARİH TARİH YAŞANMIŞ BOŞLUKLARIN,
TEMMUZ SONU AĞUSTOS BÖCEĞİ SENFONİLERİNDEYİM.
EL YORDAMI SABAH TELAŞI ,
ÇOCUKLU KADINLI ERKEKLİ,
ZEYTİN AĞACI GÖLGELERİNE SIĞINTI AİLESEL KURGULARIN,
TER TER GÜNEŞ İSYANI MANGAL GÖRÜNÜMLÜ BİRLİKTELİKLERDEYİM.
DENİZ SEVDALAR AZ ÖTEMDE.
DURGUNUM DALGAMSI TUZ BEYAZINDA.
SİMSİYAH  UFKUMLA DURUŞUMLA MAVİYİ KÜSTÜREMEM.
HER ARABA GEÇİŞİ TÜP EGSOZ GAZINDA HÜZÜNLÜYÜM,
OTURDUĞUM EVİN SAHİL BAKIŞLI TERASINDA.
BU GÜN PAZAR.
EN NEFRETİMSİ YAŞAMIMIN EN SEVMEDİĞİM GÜNÜ.
BENDE DE YÜREK VAR, BENDE DE MANGAL VAR.
İÇTİĞİM AYNI HEVESLİ HAYALLER , NEYLEYİM....
NEŞEYİ GÜLMELERDEN MAYASAL SEVDALARDA EKŞİTEN SEN,
İNAN ÇOK KOPMAKTAYIM DAMAR MAVİSİ ZAYIFLIK NOKTALARIMDA.
NE OLUR HAYAT KAYNAĞIM.
YAŞAMIM  SON SÖZÜ.
NE OLUR..
ÇOK BÜYÜK SEVDA BU TAPILASI AŞKINI YÜREK YAKAR.
VE O YÜREK BENDE, ES GEÇEMEZSİN NOTASAL Sİ BEMOL  ÇIĞLIKLARIMDA
BENİM Kİ  SANA KARŞI NE GÖGÜSSEL SÜT DOKUNUŞLU ANA SEVGİSİ,
NEDE ŞEVFKAT DOLU EL YORDAMI SAÇ OKŞAMALI BABA SEVGİSİ.
KARDEŞLERDEN İTİRAZLI GEN YÜKLÜ KAN UYUMU TEREDÜTLER DEĞİL.
BENİMKİ AYAKLARININ ALTI ÖPÜLESİ SANA KARŞI İNSAN SEVGİSİ.
TEMMUZ SONU YİTİMİNİN SON HEVESİ BUGÜN.
AĞUSTOS YAKAR BENİ ....

levent  özcan

28 Temmuz 2011 Perşembe

SUSTUM ARTIK.
UMUT ÖZLEMLERİMİ TÜKETTİM.
BEKLEYİŞLERİM DUYGU YÜKLÜ , AĞIR  BULUTLAR GİBİ,
BEYNİMDEKİ ZONKLAMALAR ŞİMŞEKLERDEN ,YILDIRIM  BASKINI.
AĞIRLAŞIYOR ZAMAN KOLLARIMDA.
GÜLÜŞLERİM SİMSİYAH YALNIZLIĞIMIN  KOYU DİRENİŞİ.
HEP AĞLAMAKLI HEP AĞLAMAKLI.
SUSTUM ARTIK.
İÇİMİN İKLİMLERİ BİR  ANDA KIŞA DÖNDÜ.
EKVATOR SICAKLARINDAYKEN ŞUAN , İÇİM KUTUP YALNIZLIKLARINDA,
BUZULAR KESTİ, ÇİÇEK ÇİÇEK YEŞİL YESİL BAHAR  HAYKIRAN YÜREĞİM.
TASTAMAM ARTIK BU RUHSAL ÇÖKÜNTÜ.
BEN HEM SENİ HEMDE KENDİMİ TÜKETTİM.
SUSTUM ARTIK.
DİREKSİYONDA ASFALT ÇİZGİLERİNE SABİTLEDİĞİM BAKIŞLARIM,
DENİZİN GÖRÜNEN YÜZÜ YADA UÇURUM TIRMANIŞLARIM,
İLK FOKURDATTIĞIM NARGİLE BİLE EVET O BİLE
HEPSİ AMA HEPSİ ...... .
ATMOSFERİN KATMAN KATMAN , HERGÜN HER DAKİKA HER SANİYE.
BENİ EZDİKÇE  BASINÇ BASINÇ KATLETMEKTE.
SUSTUM ARTIK..
DÜZENSİZ ZAMANLARIMIN  SAAT BAŞLARIYDIN.
EN KÖTÜ ANLARIMIN  EN İYİ İNSANIYDIN
SUSTUM ARTIK...
ANILACAK AKLA DÜŞECEK HER NE VARSA YAŞANMIŞLIK ADINA.
ONLAR SENİN (ŞİMDİ) BENDEN İNTİKAM  HAYKIRIŞLARIN.
İÇİNİ RAHAT EYLE.
BENİ ONLAR HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA YARALAMAKTA.
UYKUSUZ GECELRİMİN İLK GÜN IŞIKLARINDA BİLE,
ACIMASIZCA RUH BEDENİMİ DİŞLEMEKTE.
ONLARA TESLİMİM ARTIK SUSKUNUĞUMUN KORKU GİRDAPLARINDA.

14 Temmuz 2011 Perşembe

MISRALARLA BAŞLAYAN VE BİTEN AŞKLARA...

GÜLERİM BEN KALPLERİN İÇİNE YAZILAN,
BAŞ HARFLERİN ZAYIFLIĞINA.
OLSUN BE A'DIR B'DİR BİR KALP DOLDURMUŞTUR YA.
KARIŞMALARI, BANANELERİ HAFİFSERİM.
YEŞERTİR YA  KIPKIRMIZI YÜREĞİ O AN.
İŞTE O  AN KISKANSAMDA KALPLERİ İÇİMDE YÜREKLENDİRİRİM.
AŞKIN YAŞI OLURMU BE ?
YADA  MUTLULUĞUN MANTIĞI.
DENKLEMMİDİR EVLİLİK ?
ÇOK BİLİNMEYEN   DÖRT ODALI ÇERÇEVEDE.
ES VURURUM YA BEN DELİDOLU SOLUKSUZ
YAŞANMIŞLIKLARIN İLLET OLASI  AŞKLARINADA  DELLENMELERİNE DE .
YALANMI  DERSİN ULU ORTA YAŞANMIŞTA FİLM OLMUŞ RİVAYET OLMUŞ.
AYRI MECRA RUHLARININ  DOKUNUŞLARINA.
(TARİH YAZMIŞ BÜYÜK AŞKLARI)
YAPMA , DEDİĞİM YERDE DURDUR , KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ SINIR TANIMA, DURRRRR.
BEYNİNİN HANGİ ODASINDAYSA SEVGİM , KUSTURMA ,,,,,
GELECEK UMUTLARIMI ÖTE YORMA..
GÜLERİM , BİR PARKTA GÖZLÜK ALTI GÜNEŞ SEVDALARINDAYKEN
BENN.
EL ELE TUTUŞUPTA YOL YORDAMI SEVGİ SATANLARA.
ÇALIMLAMA BENİ YÜREK SENDE ATAR  HİÇ GIKIM ÇIKMAZ SÖZ.....
ŞİMDİ DE......GELECEK....
SENSİZ YARINLARIMDA DA .....

LEVENT ÖZCAN

10 Temmuz 2011 Pazar

KAYIP MELEKLER

OKSİJENİ ÇALINMIŞ BLOGLAR ARASI CAN ATAN BİR ŞEHİR.
YAŞAM ATARLARI   SOKAK ....  TAKSİMİ  SEVDALARDA.
FATURA ADRESLERİNİN  DAİRE NOLU KABUSLARI.
ÇATI KATINDA YADA BİR  DENİZ BAKIŞLI KÖYDE YAŞAYAN EY ŞAİR.
HADİ TUT KELİMELERİN ÇALIMLARINDA YÜCELT, OKŞA ,YÜRÜT  İNSANCILYAKARIŞLARI.
TUT DEM VUR İNSAN OLAN DÜŞÜNCELERE.
HADİ SOLUKLAN KARŞI DAİRENİN AÇIK PENCERSİNDEN GÜLÜMSEYEN KADINA.
YOKKKKKK.
YAPMAA....
HARFLERİN TÜTÜYOR BAK KIŞ AYLARINDA ZEHİRSİZ VE  KİRLETMİYOR SEVDALARI.
TERLETİYOR KELİMELER TER DERECELERİNDE UMUDU TEMMUZ  PARLAKLIĞINDA.
DOĞUM SANCILARINA DÖNMÜŞ MISRALAR.
TEKMELİYOR ŞİİRİ...
TEKMELİYOR  TEKMELİYOR TEKMELİYOR..
İNSAN OLMAMANIN ,DÜŞÜNEMEYEN BİR HAYVANIN TUZAĞA GİTMESİ GİBİ...
BOĞAZLIYORUM TEMMUZU AY AY SOLDURUYORUM YAZ MEVSİMİNDEN.
BU KADAR BASİT, BU KADAR YÜCE ,ŞAİR BU KADARDA KOLAY BİTİRİLMEZKİ.
ŞİİRDİR ANASI KELİMELERİ DOĞURTMAK HOBİM BU BENİM.
YİNE ŞİİRLERİMLE YÜREĞİNİ KANATACAĞIM.
AMA BU SON.
KOPARSANDA SALT ÇOĞUNLUKLA SEVGİMİ.
ARTIK SANA BİR DAHA ŞİİR YAZMAYACAĞIM.
SEN ANCAK GECELERİ PUSLANMIŞ ODANIN PERDESİNDEKİ NAKIŞLARDA GÖRÜRSÜN BENİ.
SEN ANCAK KAYIP MELEKLERDEN ALABİLİRSİN HABERİMİ.
SEN YOLUNA BEN YOLUMAAAAAA..
ELVEDAAAA...



LEVENT ÖZCAN

2 Temmuz 2011 Cumartesi

AYRILIK

SOLUKSUZ SAYGIMDIN
 DÖRT DUVARA ÇARPIYOR BEKLEYİŞLERİM.
KANIRTIYORUM YÜZÜMÜN GÜLEÇLİĞİNİ,
EN OLMADIK KELİMELERİN BİLE VURGULARINI SARHOŞ EDEN BOŞLUK,
NEREDEN ÇIKTI BU AVARE YANLIZLIK ?
 NEDEN ÇÖKTÜ BU SABİT KORKULAR .?
SIRT ÜSTÜ  UZANDIĞIMDA NEDEN KAYBOLUR TEK SERVETİM OLAN MUTLULUK ?
SAHNELENMİŞ NİCE ACILI DÜŞLERİN TAVAN GÖRÜNTÜSÜNDE.
HÜKMÜ YOK HAYALLERİN ZAMANIN KÖSTEKLENMİŞ DİRENİŞİNE,
DOĞRULSAM UZANDIĞIM YERDEN ,
İKİ ADIM ATSAM KALEM AĞLAYCAK,
 KAĞIT DERT ORTAKLIĞINDA KİRLENECEK, ISLANACAK.
HARFLERİMİN İÇÇEKİŞLİĞİ SAĞNAKLIĞINDA.
KAYPAKÇA VEDE KORKAKÇA FALSOLUYORUM YAZMA YÜZLEŞMELERİMİ,
BANDIRIYORUM(ACIMI) PENCERE UZAĞI SES DUYUMU YAKINI SERÇELERİN,
KANAT HEYECANI SEVİNÇ RİTİMLERİNE.
DENİZİ YAZMIYACAĞIM BİLE BİLE .
KARŞIMDA UZANAN BEDELSİZ RENGİNİDE,
(ÇOK SEVERİM OYSA)
OLMUYOR AVUTAMIYORLAR BENİ
GÜN AYDINI SARI TATLISI SICAK YAZ SABAHLARININ
BU AYRILIK YANLIZ  GÜNLERİNDE..

LEVENT ÖZCAN

1 Temmuz 2011 Cuma

NEREDESİN

NERDESİN TATAR BAKIŞLIM
DİKMEN YOKUŞLUM
SEVGİ SUNAĞIM
ABİDESEL SEVGİLERİN ODAĞI
NERDESİN ANKARALIM.?
DİNLİYORMUSUN ? METALİK SESLERDE.
KLAVYE CANBAZLIKLARININ GERİSİNDEYİM.
SENSE YOKSUN..........
ŞİMDİ GÖZLERİMİN GÖREBİLECEĞİ KADAR UZAKLARDA..
DİKMEN YOKUŞLUM.
ULUS SOLUKLUM.
KIZILAY SEVDALIM.
NERDESİN...
AH  CAN AH CAN SEN YOKSUNYA SOL YAMACIMDA
BEN SENSİZ SEBEBSİZ SEVGİ FAKİRİYİM YA,
BEN SENİ BULAMAM EFSUNLAR İÇİNDEN DOKUNULMAZDIN YA
SEN BENİ BUL AH AH CANIM YERİM SENİN ÇOK YAKININDA.......



LEVENT ÖZCAN
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...