Korunmasız düşüncelerle acemice devirdi geceyi.
Doğudan batıya sürerek siyahı,
Açık etmişti lodosu ve poyrazı.
Bir sığırcık kuşu kadar titrekti bedeni.
Sonsuzluğu çalınacak günün heyecanı ile apar topar,
Geç kalmanın tedirginliğini koşarak kapatacaktı.
Zeytinlerin zengin dostluğuyla selamlaşan yoldan ,
Nefes nefes etti yorgunluğunun terini.
Geride bıraktığı mesafelerin, kulvar kenarlarındaki yeni yetme gelincik ve papatyalarına ,
İçinden binlerce ''merhabalar'' demişti.
Maviye kavuşmanın son dönemeci görününce , gözlerinin karşı iz düşümlerinde,
Martıların uyuşuk kanat çırpınışlarıyla alay ederek,
Tamamen hızlandı.
Denize özlemli teknelerin motor seslerine iç geçirerek.
Çark etti limanın dar ve kenarları kovalıklı yoluna.
Sevdası denizdi, belki geleceği de,
Maviyi yoğunlaştırmıştı en koyu atan sol tarafında.
Balık yakarışlarına değildi ağ ağ tekne gerisinde zıplayan,
Nede martıların yüzsüz dalışları değildi maviyi parçalayan.
Benliğinde hani derlerdi ya balık ve ortaya bir yetmişlik rakı,
Mezelere asla ezdirmezdi ortaokulluk yaşlarını.
Demir alındı.Dehşet bir çığlıkla mavi makaslanıyorken,
En uçta bacaklarını açarak,
Şimdi bu gökyüzünün tepetaklak olmuş tonuna hükmediyordu.
Derin bir serinlikle dipte abideler yaratan,
Pinaların devasa pembe kaburcakların ve yosun tarlarınını heyecanla dalgalandırarak,
Ulaşıvermişti para zimmetli balık tarlalarına.
ÇOCUK oluvermişti az sonra eline yapışacak bir pul tanesi şuanda kim bilir hangi dipte ,
Solungaç titrekliğiyle hangi kuyruk izi bedende muntazam dizliydi.
Sabahın adamsı uyanışını ,şimdilik hepatit-C virüslü kağıtları unutarak,
Can atan atmosferden ilk ilk oksijeni soluyan bir masum bebek GİBİydi,
İplikten karelerle motif yapıldı kurşunun ağırlığı, mantarın hafifliği ile.
Su DÜNYASINA acı yaşam türküleri serildi.
Zamanın hükmü çekilecek ağların pembesinde beyazında morunda,
Ve ulaştırılacak kıyıya, elleri ovuşturmaktan sımsıcak,
Saçı başı dağınık KİRLİ sakallı geçimin dümen suyu olan,
YÜZsüzce sırıtan balık tüccarında.
Tekne sesi hızlandı deniz sobelendi,
Ağır metalleri hiçe sayarak KİRLİ sevinç haykırışlarıyla usta balıkçılar,
Martısal çalımlarla bin bir çırpınışı doldurdular son durakları olan tahta kasalara.
Yarı kayarak yarı sendeleyerek deniz döküyordu elindeki kova ile ,
Ayaklarının dibinde duran deniz özlemlilerine
Adamsı oluvermişti işte bir anda bu çocukta.
GÖZLERİYLE süzdü madde sevincini (beyninde) AMA EN TEMİZ yüreğiyle çok üzgündü,
Şimdi yarının kalem ve defterine BAKIYORdu,
Cebine girecek sıcaklığın, yeni kitap sayfalarında okşamasına arzu duyarak
Sere serpe serilmiş fonda şimdi yıkıyordu , bu adamsı çocuk yüzünü.
Demir alındı,.
İskele alabanda.
Levent ÖZCAN
1 yorum:
bu kadar mı güzel dışa vurulur duygular?bu kada mı güzel yan yana dizilir kelimeler...Tebrikler..
Yorum Gönder