Deniz gökyüzünün grisini almış, Rengini iyice koyulaştırmıştı.Uzak mesafeli iki tepe arasında,oldukça yoğun zeytin ağaçları toprak yolun kenarından ,eğim eğim ta ki sahile kadar uzanmıştı.Rüzgar şiddetini bastırırken,kıyıyı döven dalgaların çarpma sesleri, iki tepenin zirvelerindeki kayalıklarda sonlanmaktaydı.Sabahın erken saatlerinde bulutlar oldukça hisli,ve oldukça yakın yer değiştirirken ,tepelerde
dokunmayla ağlacak kıvamdaydı. Soğuk ara sıra esen rüzgarla, bu sahnede kendine
iyi kötü yer bulmaktaydı.Uzak yakın bir traktör sesi peydahlandı birden.Yaklaştıkça yılan kıvrımı yolun teker izlerinde, zeytin eti peşindeki Ardışkuşları ,karatavuklar ,boz-
bataklar ; aniden birer ikişer havalandı. Arkasında ki römorkla kah salana sallana kah kıvrıla kıvrıla , köpük köpük sahile 100-150 metre kala kuvvetli ve uzunca meta- lik fren sesi bırakarak traktör durdu. Yüzleri başları sarılı banka soyguncularına benzeyen ve konuşma fonlarında 3-5 çocuk sesi katıştırılmış kadınlardan oluşan toplayıcı grubu hiç beklemeden kasadan aşağıya indiler.Ellerinde ,gövdeleri kargıdan örülmüş sepeteleri vardı. Traktörün önünde biri kullananan diğeride amele başı olmak üzere iki adamda aşağıya indiler. Şöyle bir gökyüzüne bakıp şansa yağarsa döneriz diye fikir birliğine vardılar. Zeytin ağaçlarının yaprak iz düşümleri olabildiğince zeytinle kaplıydı.Bu sene geçen seneye nazaran oldukça bereketli yıldı.Çünkü zeytin 2 senede bir baskın mahsul verirdi.Ve o baskın senesi bu yıldı. Kızlı kadınlı zeytin toplaycıları ellerindeki sepetlerden bir bir öğlen azıklarını en yakındaki zeytin ağaçlarının gövdelerine koydular.Bazılarında ekmek ve burgulu taslarını koydukları torbaları zeytinağaçlarına astılar.Biraz uzaktan bakınca rengarenk torbalar asılı bu ağaçlar sanki yol kenarlarında değişik rengk bezler bağlanan dilek ağaçlarına benziyordu. Yanlarında çocuklarını getiren kadınlar onların soğuktan korunmaları için kıyafetlerini kontrol ederken bir yandanda ''sakın
yaramazlık yapmayın uslu durun'' gibi telkinlerde bulunuyorlardı.Amela başının ''haydi kolay gelsin'' demesiyle kadınlar 3-5 ağacın eteklerinde çömelerek önlerinde sepetlere zeytin toplamaya başladılar. Çocuklar ise şimdilik annelerinin yanlarındaydı ancak zamanla sıkılıp sağa sola oyun oynamaya gidecekleri kesindi.
Yevmiye hesabı şöyleydi; Zamanın hükmü yoktu her zeytin toplayıcı kadın yada kızın ayrı ayrı ketenden çuvalı olur, çuvalı dolduran 1 günlük yevmiyeyi hakkederdi.
Ondan sonraki toplanan zeytinler sepet başına ilave yevmiyeydi. Bir keten çuvalın zeytinle dolmuş hali yaklaşık 80-100 kg gelirdi.Toplayıcılar hem zeytin topluyor hemde birbirleriyle sohpet ediyorlardı. Dolan sepetleri amela başı alıp hiç bekletme-
den sepetin sahibinin çuvalına döküp yine bekletmeden toplayıcı kadına geri veriyor-
du.Konuşmalar takılmalar,şakalar, gülüşler arasında şimdi bu ortam dahada insan sesleriyle dolup taşmıştı.İşte bu durumda kendilerini unuturan çocuklarda bu grup-
tan ayrılmış kendileri aralarında çeşitli oyunlara başlamışlardı.Az ileride denizin dalgaları daha da hızlanarak zeytin ağaçlarının bulunduğu sahili dövüyordu. Anneler arada sırada çocuklarını kontrol ediyor fazla uzaklaşmamaları için uyarıda bulunuyorlardı.Sahille bu eğimli zeytin tarlasını bir sur gibi ayıran çalıların ardında oynayan çocuklar arsında bir süre sonra kavga sesleri ardından ağlama sesleri yüksel
di.Hemen hemen herkes o yöne doğru başlarını çevirdi.Anneler bir çırpıda koşarak kavgaya tutuşmuş çocuklarını ayırdılar.''Yapmayın siz arkadaşınız'' deselerde çocuklar birbirlerine kinli kinli bakıyordu.Her anne çocuğunun elinden çekercesine sımsıkı tutup zeytin topladıkları ağaca geri döndüler.Hala çocuklar birbirlerinin üzerine atılmaya çalışıyorlarsada annelerinin tuttuğu elerinden kurtulamıyorlardı.Ali,Özlem
Nesrin bir olmuş , Bülent'le Zehra'ya saldırmışlardı. Hemen amele başı geldi.Yapma-
yın siz arkadaşsınız dediysede çocuklar duracak gibi değildi.''Bakın uslu durursanız ve bana yardım ederseniz akşam üstü köye vardığımızda her birinize 25 kuruş vercem.Dolan sepetleri çuvaların yanına getirmek şartıyla''.''Anlaştıkmı'' diyede sordu.Çocuklar bu teklifi duyunca oldukça sakinleştiler hatta gözleri parıldadı.
Birer ikişer başlarıyla onay verdiler.''O zaman Bülent'le Zehra, sepet taşıyacak onlar
bir takım , Nesrin,Ali,Özlem ayrı bir takım olacak diyerek'' diyerek çocukları 2 ayrı gruba ayırdı.Çocuklarda bu teklifi kabul ederek hemen işe koyuldular.7-8 yaşların- daki bu çocukların 7-8 kg gelen zeytin dolu bir sepeti tek başlarına taşımlarıda müm-
kün değildi zaten.25 kuruş ne demekti çocuklar için ? Çabuk bitmemesi için kapağı delinmiş SENSUN gazozla ALGA gofreti demekti.Hemen çocuklar zeytin toplayan kadınlarınn sepetlerini kontrole başladır.Az önceki kavgadan eser yoktu.Dolan sepetler hemen gruptaki eşle yanyana taşınıp çuvalların yanına getiriliyor orda bekleyen amele başıda çuvala bu zeytin dolu sepetleri döküyordu.Bazen gruplar arsında yarış hali bile olsa bu tatlı bir rekabete dönüşmüştü.Bülent'le Zehra birlikte taşırken zeytin dolu sepeti,Nesrin,Ali ,Özlem değişimli olarak çalışıyorlardı.Bunları gören annelerinde çocuklarına ''Aferin oğluma,aferin kızıma ''diyerek moral veriyorlardı.Neyse öğle yemeği yendi.Zeytin toplamaya devam edildi.Çocuklar gayet iyi çalışırken bazen 2 grup elemanları centilmenlik göstererek birbirlerine dahi yardım ediyorlardı.Kavgadan eser dahi kalmamıştı.Ve böyle devam ederken zaman akşam üstünü buldu.Paydos zamanı.Hemen römorka binildi.Sabah gelinen yolda şimdi köye doğru yolculuk başlamıştı.Geride bir sürü ağızları dikilmiş zeytin çuvalları
tarlanın çeşitli yerlerinde dimdik ayakta duruyordu.Hoplaya zıplaya bata çıka köye varıldı.İlk noktada evleri birbirine yakın olan Zehra ile Bülent ve anneleri indi.Çocuk-
ların gözleri amele başındaydı.Amele başı elini cebine atıp 50 kuruşu Zehraya verdi.
''Bozuk yok Zehra sen bozdur, Bülent'e 25 kuruş verirsin''dedi.Zehra'da ''tamam'' diyerek.Parayı aldığı gibi koşarak bir anda gözden kayboldu.Bülent bakkala gideceklerini sanıyordu.Zehranın bir anda kaçmasına anlam veremediğinden dona kalmıştı.Oysa beraber çalışmışlardı.Zehranın annesi Zehray'a nereye kızım diye ardından bağırsada çoktan Zehra gözden kaybolmuştu.Bülent'in birden çocuk gözleri dolduğu halde hızla Zehra'nın koştuğu yöne koşmaya başladı.Köyün sokaları arsında
dört bucak koştuysada Zehra'yı bulamadı.Nefes nefese bir sokak başında çöktü.Göz yaşları sicim gibiydi.Küçükcük bedeninin göğüs kafesi körük gibiydi.Soluklandı.Hem ağlıyor hemde ne yapacağını düşünyordu.Derken hemen hışımla kalktı koşar adımlarla Zehra'ların evinin kapısına gelip Zehra'ya seslendi.Annesi elinde 25 kuruş olduğu halde kapıyı açtı.''Bülent Zehra yok oğlum al sana 25 kuruş hadi git bakkala harçlan '' dediysede , Bülent ''olmaz Serap teyze ben amele başının verdiği 50 kurştan 25 kurşumu isterim'' diyerek uzatılan 25 kuruşu almayı redetti.''Oğlum aynı para '' de-
diysede ,Bülent koşarak kendi evlerinin avlusuna geldi.Hala ağlıyordu.Annesi ''ne oldu oğlum bulamadın mı Zehrayı'' diye sorunca Bülent tamamen hıçkırıklara boğuldu.Dudakları titreyerek kesik kesik konuşarak''Hayır yok evlerinede baktım yok
ben o 50 Kuruştan 25 kurşumu isterim'' diye diretti.''Bide sen git anne sen iste'' dedi
''Annesi oğlum zaten yorgunum gel sana 1 lira vereyim git harçlan'' dediysede nafile
söz dinletemedi oğluna.Hadi sende gel o zaman başımın belası diyerek Zehraların evine yöneldiler.Avlu kapısına geldiler. ''Serap ,Serap ''diye seslendi, kapıyı Zehra açınca Bülentin gözleri parıldayıverdi.Zehra'nın sağ avucununda sıkılı olduğunu görünce göz yaşlarını kolunun tersiyle silip daha da keyiflendi.Zehra'nında annesi geldi.Hadi bakalım doğru bakkala gidin.Zehra annesinin tokat tehdittinden dolayı istemiyerekte olsa Bülent'le beraber bakkalın yolunu tuttular.Arkalarında annelerinin konuşma seslerini bırakarak.Bakkala gelindi gazoz ve gofret alındı.Hemen dışarı çıkarak bakalın duvarına çömeldiler.Gofretlerin ambalajı açıldı.Gazozlar kafaya dikildi hatta emildi.Zehra bir çırpıda gofretini bitirdi.Bülent ise daha henüz bir ısırık almıştı.İkinci ısrığı tam alacakken zehranın gofretine iştahla baktığını gördü.Hemen
gofretin kağıdı çıkardı.gofreti ikiye böldü ısırmadığı tarafını Zehra'ya uzattı.İki arkadaş gazozlarını ve gofretlerini bitirdikten sonra evlerinin yollarını tuttular.
Levent ÖZCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder