Geçti gözlerimden yine...
Anıtsal gözyaşları bunlar.
Düşlerim kutup buzullarında...
Yan yatıyorum duvar ,dokunuyor sesime...
Öyle bir hissedişlik ki bu.
Tumturak titreklik bu.
İnceden öksüzlük be bu.
Terk edilmiş zamanların terk edilmiş mekan yaşanmışlıkları..
İnsan olarak kaç vakit eğilmedik ki sahte direnişlere..
Neredeydim şimdi neredeyim..
Rakımı tazelediğim karbeyazı sarhoş kaçkını suyun beynime ihtirası..
Karşımda dinlediğim mavi o kadar iç çekişli ki ..
Resmen dalga geçiyor ,Norveç fiyordlarında ki can havli ile girintili çıkıntılı tutaksıklığım.
Dinlediğim en çok sevdiğim halk ozanın namesindeki son nakarat gibi.
Sülfürün seliloz aşkı gibi ateş çaktımı hemen yanıyor....
Türkü hemen Bitiyor....
İnsanların yüzündeki hologram düşleri yakıştırıyor, soğuk batan güneş...
Altı ay , altı ay kıştayım üşüyorum...
Burda hasretim türkü bekleyişi özledim MEMLEKETİMİ...
4 Aralık 2012 Salı
12 Ağustos 2012 Pazar
Tıpış tıpış yürüyordu zaman
Devasal düş gecelerimde.
Ufkum uzak ötesi,
Martıları batırdım yürek mavime.
O kadar içtim ki ürkek soluklu bakışları,
Tahlillerde insan yorgunluğunu yoğurdum ırgat ırgat haykırışlarda.
Tadı dostluk dil dokunuşu bayram kıvamı şerbetlerde.
Selamlaşmayı bir merhabayı en büyük hazine saydım.
Gülen gözlerin bebeklerinde sevdim 9 aylık cenini.
İnsan olmaya taptım insan olarak yaşamayı kanat uçumu titrek hava dokunuşularında.
Yeşili sentezledim elim yürek ,yüzüm resim içici görüntüyü buladım iç çekişlerimde.
Dostluğu bir fesleğende buldum mesela saksı tutsaklığında.
Kokusunu ciğer yaptım bayramın ağustos sabahında.
Sevdim inandığım kadar, inandığım kadar içtim sevgiyi sarhoş oldum mesela güzelde.
On iki mevsim yazdım şiirleri en son eylüle kadeh vurdum.
Şerefler olsun eylül bağ bozumum.
Devasal düş gecelerimde.
Ufkum uzak ötesi,
Martıları batırdım yürek mavime.
O kadar içtim ki ürkek soluklu bakışları,
Tahlillerde insan yorgunluğunu yoğurdum ırgat ırgat haykırışlarda.
Tadı dostluk dil dokunuşu bayram kıvamı şerbetlerde.
Selamlaşmayı bir merhabayı en büyük hazine saydım.
Gülen gözlerin bebeklerinde sevdim 9 aylık cenini.
İnsan olmaya taptım insan olarak yaşamayı kanat uçumu titrek hava dokunuşularında.
Yeşili sentezledim elim yürek ,yüzüm resim içici görüntüyü buladım iç çekişlerimde.
Dostluğu bir fesleğende buldum mesela saksı tutsaklığında.
Kokusunu ciğer yaptım bayramın ağustos sabahında.
Sevdim inandığım kadar, inandığım kadar içtim sevgiyi sarhoş oldum mesela güzelde.
On iki mevsim yazdım şiirleri en son eylüle kadeh vurdum.
Şerefler olsun eylül bağ bozumum.
15 Temmuz 2012 Pazar
Yutkundurdum sevdamı
Sigaranın en beyni titreten heyecanlarına,
Yükledim asıl olanı.
Kemanın en incesinden en harbi notasına kadar,
Efkarlandırdım yaşam ritmimi.
Sevmenin özüne baktım,
Soluksuz koşumlar attım AŞKA.
Çiçeği severdim böceği kelebek eğledim.
Özgür kuştu güvercin saltanatı süren masmavi göyüzümde.
Kelimeleri o kadar depreştirdimki senfonik cümlelerde.
Ben yazgımı yazdım salt temiz alnım kadar ak sayfalarda.
Bir kadın için kelimeleri baş harflerine indirgedim.
Sırf açılımı anlaşılsın diye.
Alfabem.....
A...Ağladım
B...Bugün
C...Cesaretim
Ç...Çünkü
D...Doğuşum,,,,,,,,,,
,,,
E...Ender
F...Farkım
G..Güzeli
H..Hisettmem
I..Issız
İ..İsimsiz
J..Jülide(anlamı google da)
K..Karmaşığım
L..Lavanta
M..Mavisiyim
O..Oldukça,,,,
,,,
Ö..Özlemim
P..Perişanlığım
S..Sevgim
Ş..Şartsız
T..Tek
U..Umudum
Ü..Ümidim
V..Ve
Y..Yazgım
Z..Zehir,,,
Koysan kadehime,,,,,
YİNE SENİ MAVİ RUHUMLA SEVECEĞİM..
Sigaranın en beyni titreten heyecanlarına,
Yükledim asıl olanı.
Kemanın en incesinden en harbi notasına kadar,
Efkarlandırdım yaşam ritmimi.
Sevmenin özüne baktım,
Soluksuz koşumlar attım AŞKA.
Çiçeği severdim böceği kelebek eğledim.
Özgür kuştu güvercin saltanatı süren masmavi göyüzümde.
Kelimeleri o kadar depreştirdimki senfonik cümlelerde.
Ben yazgımı yazdım salt temiz alnım kadar ak sayfalarda.
Bir kadın için kelimeleri baş harflerine indirgedim.
Sırf açılımı anlaşılsın diye.
Alfabem.....
A...Ağladım
B...Bugün
C...Cesaretim
Ç...Çünkü
D...Doğuşum,,,,,,,,,,
,,,
E...Ender
F...Farkım
G..Güzeli
H..Hisettmem
I..Issız
İ..İsimsiz
J..Jülide(anlamı google da)
K..Karmaşığım
L..Lavanta
M..Mavisiyim
O..Oldukça,,,,
,,,
Ö..Özlemim
P..Perişanlığım
S..Sevgim
Ş..Şartsız
T..Tek
U..Umudum
Ü..Ümidim
V..Ve
Y..Yazgım
Z..Zehir,,,
Koysan kadehime,,,,,
YİNE SENİ MAVİ RUHUMLA SEVECEĞİM..
4 Mayıs 2012 Cuma
14 Nisan 2012 Cumartesi
DENİZ GEZMİŞ'E
Bulundum evet , yürek atışında damar damar mosmor.
Oksijenini öyle içtimki çam iğne yaprakları alnımı çizdi.
Dindindirdim göğsümün mavisinde okyanusu.
Gülücük balıkları attım sonsuz akvaryumuma.
Bulunduğum yer çok ıssız, EVET bulundum atar atar saatler.
Oldukça ıssız.VAHŞİ KAPİTALİST ülkem gibi sonu bilinmez.
Karanlığa göz değdirmekte iç çekinmesiz.
bEN AYDINLIKIM CANIMIN SOL YANI beni dinle.
Deniz görüşlü 68 GÖKKUŞAĞI DEVRİMCİSİYİM.
Yitmenin bir urganın sabah sıkıcı şiddetinde can alan KAHPE KETEN siciminin ihanetindeyim
Güvercin özgürlüğündeyim ZEYTİN dalında barış.
SOLCUYUM sol yanımın attığı kadar.
Ağlamaktayım DENİZ DENİZ gözyaşlarıyla
SEMAH tayım sol yanımı döverek karış karış .
BULUNDUM EVET CAN ATAN TENİM CEM OLUR OLUR GÖK YAŞAR
.ben yaşadıkça masmavi.
Gözlerim kahverengi yüreğim dalgalı beyaz kalır ,
Levent ÖZCAN.
Oksijenini öyle içtimki çam iğne yaprakları alnımı çizdi.
Dindindirdim göğsümün mavisinde okyanusu.
Gülücük balıkları attım sonsuz akvaryumuma.
Bulunduğum yer çok ıssız, EVET bulundum atar atar saatler.
Oldukça ıssız.VAHŞİ KAPİTALİST ülkem gibi sonu bilinmez.
Karanlığa göz değdirmekte iç çekinmesiz.
bEN AYDINLIKIM CANIMIN SOL YANI beni dinle.
Deniz görüşlü 68 GÖKKUŞAĞI DEVRİMCİSİYİM.
Yitmenin bir urganın sabah sıkıcı şiddetinde can alan KAHPE KETEN siciminin ihanetindeyim
Güvercin özgürlüğündeyim ZEYTİN dalında barış.
SOLCUYUM sol yanımın attığı kadar.
Ağlamaktayım DENİZ DENİZ gözyaşlarıyla
SEMAH tayım sol yanımı döverek karış karış .
BULUNDUM EVET CAN ATAN TENİM CEM OLUR OLUR GÖK YAŞAR
.ben yaşadıkça masmavi.
Gözlerim kahverengi yüreğim dalgalı beyaz kalır ,
Levent ÖZCAN.
28 Mart 2012 Çarşamba
HER MEVSİM BAHAR
Uzağı yakın eden , sol yamaç tırmanışlarım
Yazdıkça çoşar bu gönül.
İçer acıyı damıtır acıyı sunar baharın gül goncasına yakıştırır geleceği..
Ne diyenim var ne dinleneyim var.
Söylene söylene , kendi kendime geçer günlerim..
Böyle olmasıda alın yazım sanırım.
Demlenirken kağıt kalem düşüncelerimde.
Öyle böyle değil anarşist eylemlerimde akreple yelkovanı katletmekteyim.
Bu kaçıncı sigara ?
Bu kaçıncı nefes nefese dokunuşum?
Filtre çekişleri an be an ciğerlerimi köreltmekte.
Karamsarlığım yok .İçim gelene açık Yüzün asık diyorlar.
İçim aydınlık benim...
Sonbaharda baharı yazmıştım.
Ama yok yok ,ilkbaharda sonbahar a özlemliliğim....
Hayli yoğun geceleri denk düşürmektense harf harf işkencelere.
Güneşin bilinmeyen renginde atacaktır ten titreyişim.
Kadını sevmek kadar asil , büyük düşüncelerin büyük sevdalarındayım.
SEVMENİN kolayındayım aslında bir kadının anasal çocuk düşlerinde çığlık çığlığına hasret.
Pekiştirirken anlık sancıları doruklardan inen bir bebek edasındayım.
Masum düşüncelerde tertemiz günlerde.
(Doğacak mutluluğum)
Mevsim bahar, yaza gebe.
Sıcaklarda baharlanacak benim yüreğim.
Sonbaharda da bahardım kışta da bahar,
YAZ da yine baharım.........
Yazdıkça çoşar bu gönül.
İçer acıyı damıtır acıyı sunar baharın gül goncasına yakıştırır geleceği..
Ne diyenim var ne dinleneyim var.
Söylene söylene , kendi kendime geçer günlerim..
Böyle olmasıda alın yazım sanırım.
Demlenirken kağıt kalem düşüncelerimde.
Öyle böyle değil anarşist eylemlerimde akreple yelkovanı katletmekteyim.
Bu kaçıncı sigara ?
Bu kaçıncı nefes nefese dokunuşum?
Filtre çekişleri an be an ciğerlerimi köreltmekte.
Karamsarlığım yok .İçim gelene açık Yüzün asık diyorlar.
İçim aydınlık benim...
Sonbaharda baharı yazmıştım.
Ama yok yok ,ilkbaharda sonbahar a özlemliliğim....
Hayli yoğun geceleri denk düşürmektense harf harf işkencelere.
Güneşin bilinmeyen renginde atacaktır ten titreyişim.
Kadını sevmek kadar asil , büyük düşüncelerin büyük sevdalarındayım.
SEVMENİN kolayındayım aslında bir kadının anasal çocuk düşlerinde çığlık çığlığına hasret.
Pekiştirirken anlık sancıları doruklardan inen bir bebek edasındayım.
Masum düşüncelerde tertemiz günlerde.
(Doğacak mutluluğum)
Mevsim bahar, yaza gebe.
Sıcaklarda baharlanacak benim yüreğim.
Sonbaharda da bahardım kışta da bahar,
YAZ da yine baharım.........
27 Mart 2012 Salı
BEN ????
Hikayeci__hikaye___________?
Şair_____________?
Yazar_____________________?
Balık su,
Fidan yağmur,
İnsan nefes,
Kul ;Tanrı.
Tanrı ; cennet-cehenem.
YA BEN________?
Şair_____________?
Yazar_____________________?
Balık su,
Fidan yağmur,
İnsan nefes,
Kul ;Tanrı.
Tanrı ; cennet-cehenem.
YA BEN________?
27 Şubat 2012 Pazartesi
ORGANİK KÖYDEN KAÇIŞ...
Yaşadığım ortam işte...Kuşları, horozları ve hemen hemen her köyde olan köy hayvanlarını bu kadar dikkatlice incelememiştim. Ta ki İzmir'den köye dönüş yapıp internet bağlanana kadar...
Bir eşeğin anırışıyla tesadüfler zinciri başlamış oldu. O eşeklerin anırmalarını beklemek için kendime sabaha kadar nöbet yazdım. Gözlerim 15-20 dakikada gidip gelen net modemin ışıklarında, kulağım dışarıda hayvan seslerinde. Birden aklıma şu fikir geldi; ses şiddetini sesin kuvvetine göre numaralandırmak. En ince sesten, en tiz sese kadar 1-2-3 diye yükselterek en tiz sese 10 saysını vermeyi düşündüm..Bu seslerin ilk çıkış anları ile son bitiş anlarındaki şiddetine göre ortalama değerler verecektim. Yani en şiddetli ile en şiddetsiz olanı eliyor kulağımın algıladılığı kadar orta şiddetleri hesaplayacaktım.
Bu sesler malum yukarıda anlattığım hayvanların sesiydi. Ortalama olarak saat tuttum 17 dakikada bir netim gidiyor. Bu 17 dakikada bir köyün hayvan sesleri arasındaki netle bağlantılarını çözmeye çalışacaktım. Yani hangi hayvanın ses şiddeti internete doğru orantılı etki yapıyor. Gece saat 1'e geliyordu. Çok fazla kaydadeğer bir ses olmamasına rağmen netin kronik kesintileri devam ediyordu. Ben nöbetteydim. Aslında uzatma kablosu olsa bilgisayarı terasa çıkartacak orada sabahlayacaktım. Sıfır yalıtımla deneyim daha sağlıklı olurdu. O kadar kablo olmadığından ve o kadar kabloya o kadar para vermek istemediğimden bu olamadı tabi...
Her 17 dakikada bir ses şiddetlerini kayıt ettim çizelgemde. Gece böcekleri vesaire ancak onların da ses şiddet sayılarını kayıt etmeye değer bulmuyordum...ha bir de uzak yamaçlardan gelen sesleri de kayda almıyordum. Neden? Çünkü bir sınır koydum tepe ve yamacıyla bahsettiğim 2 geniş bahçenin bulunduğu alanlardaki seslere adapte oldum. Bir ara içim geçmiş modemin ışıklarına bakarken olsa gerek dalmışım. Acı bir gugukla irkildim. Bu badem ağacına konan baykuşun sesiydi. Toplam ses şiddeti 6, kendi kafama göre uzaklık yakınlık hesaplarken 1,5 baştan 1,5 sondan attım ses şiddetini 3 olarak hesapladım ama netin bağlanmasına yani 17 dakikalık sürenin başlamasına 2 dakika vardı yani net kesikti dolayısyla 15 dakikadır net kesikti. Baykuşun ses şiddetiyle net gitmemişti. Bir hışımla avluya indim tepe yamacındaki badem ağacına yöneldim yerden 1-2 taş aldım hem atıyorum hem kuşa söyleniyorum deneyimi berbat edeceksin diyerek kovaladım. Hem uğursuzluk getirir derler değil mi :)...
Odama dönüp pc başına oturdum derken net geldi. 17 dakikada gelip gitmesi hemen hemen ortalamaya uyuyor. Bu net şirketinde görevli olup da bilmeden birisini mi kırdım ki o da benim net bağlattığımı öğrenince bir şekilde intikamını alıyor diyeceğim. Yani bu kadar seride bir makinayı kursanız er ya da geç arıza yapar sonuçta bu kadar periyodik devinim yapmaz. Kesin bu şirkette çalışan ve beni tanıyan birinin intikamı bu. Geriye bakıp düşünüyorum. Bu şirkette çalışan 2 kişiyle işimden dolayı bir alakam var. Birisinin Eskifoça'daki yazlığına 12 sene önce süs bitkileri satıp teslim etmiştim. Yemin ederim kazık atmamıştım. Normal piyasanın altındaydı her bir bitkinin fiyatı. Diğeri ise 10 senedir müşterimdir. Yılda 3-5 defa bahçelerine davet ederler. Birbirimize karşı çok saygılıyızdır. Bahçelerinde en ufak bir sorunda ister ağaçlar, bitkilerde olsun özellikle çimlerde kimseyi dinlemezler önce bana danışırlar. Onlar da yapamaz. Karı koca aynı şirkette çalışıyor. Kafayı yemek üzereyim...Neyse...
17 dakikada bloğuma birşeyler yazıyorum. Düşünün yayınladığım şiirlerin yazılma süreleri 17 dakikla altındadır. ''Onsuz olmuyor'' şiirim 14 dakikanın üstündedir. Net bağlandığı an kronometre tutuyordum. 17 dakikam vardı çünkü. Şiirlerimi anında yazıyor, tekrar okumadan, imla kurallarına bakmadan hemen yayınla tuşuna basıyordum. Yayını görünce kallavi bir kol hareketiyle bilgisayar ekranından net şirketine selam yolluyordum. Onun için imla kuralları, harf hataları çoktur.
Gelelim saat 01.33 ten sabah 08'e kadar tutuğum ses şiddeti kayıtlarına..S.NO. ZAMAN- SES KAYNAGI/TÜRÜ -KONUM -MESAFE- SES ŞİDDETİ -NETİN DUR.
1 01.33 Baykuş - Guguk Badem ağacı 10-15m 3 Kopuk.
2 01.38 Ateş böc. Tiril tiril Ev dış duvarı 25-30cm 1 Bağlı-kopma yk
3 02.41 Araç- patlak egsoz Sokak 25-30m 2 Bağlı-kopma yk
4 03.37 Keçi-bee,bee Tepe 40-45m 2 Kopuk.
5 03.49 Sansar-çatıda ayak sesleri Tepemde 1.5-1.6m 1 Bağlı-kopma yk
(fare kovaladığından 4 kiremiti kırmış.İlk yağmurda çatı akmaya başladı)
6 04.27 İlk horoz-Üüghrürrrüüü Bahçede 40-45m 4 Kopuk
7 04.45 Hepsi '' '' '' 8 Bağlı-Hffkopma
8 05.03 Cami-Bozuk hoparlör Köy meydanı 300 m 9 Kopuk
9 05.08 Sabah ezanı-Alluhu ekber '' '' 10 Kopuk.
10 05.18 Serçeler-Cik cik İncir ağacı 5 m 5 Bağlı-kopma yk
11 07.21 Eşekler nihayet AiiiAiii Tepe yamacı 75 m +10 Kopuk
Sabaha kadar kaydettiklerimde horozların hepsi birden ötmeye başladığında netimin kopmasına dakikalar olmasına rağmen sendeledi. En çok merakım eşeklerin anırmasıyla ne olacağıydı. Eşekler günün ilk ışıklarıyla dehşet anırdı ancak netimin o anlarda kopma nöbetinde olmasından tam etkisini öğrenemedim. Yani saat 1.33'ten sabah 08'e kadar 22 adet 17 dakikalık saat dilimi oluşuyor...17 dakikada bir netim kopup bağlandığına göre 11 zaman dilimine rastlayan dakikalarda netim sürekli bağlı olduğundan, bu dilimlere maalesef yüksek şiddetli ses unsurları denk gelmedi.
Bu deneyin fos çıkmasına üzüldüm. Ancak hergece duyduğum seslerin bir anlamı olduğunu öğrendim. Şiirler kaleme aldım bu ses fonlarında...Köyümün doğal ses yaşamını hiç bu kadar dikkatlice dinlememiştim doğrusu...Anladım ki bunun yolu 444 0 375 nolu telefonu aramaktan geçecek...23 defa aradım. 1 kez dönen oldu. O da benim bu yazdıklarımdan daha berbat bir hikaye anlattı. Bir yetkiliye dedim ki arkadaş ne zaman eşekler anırsa benim internet gidiyor. Ben ne yapayım ülkede et sıkıntısı var. Bunları kesip sucuk yapıp size mi ikram edeyim. Yoksa komşu Yunanistan'da kriz var, benim netimin naklini oraya yapın hiç olmazsa ödediğim abonelik ücretimin karşılığını hem hizmet olarak alırım hem de sevaba girerim diyerek telefonu kapattım suratına. Tabii bu konuşmaların hepsini güya hizmet kalitesini arttırmak adına kayıt altına alıyorlarmış. Yemezler. Küfür ettiniz dayanamayıp adamlar vermedikleri hizmetten dolayı haksız kazanç sağladıkları yetmiyormuş gibi bir de sizi hakarete teşvik edip mahkeme yoluyla da şirketlerine hakaret edildiği için sizden para koparma derdindeler. Vay beee! Ne alıyorsanız alın alıcı daima haksızdır. O okumadan imzaladığımız sözleşmeler var ya hiçbiri bizim lehimize değil. O sözleşmeler firmaların kendini garantiye alma belgeleridir. Benim gibilere de yukarıdaki saçma sapan ahkam kesmeler düşüyor. Kazığı sözleşmeyi okumadan attığımız imza ile yemişiz bir kere.
En son aradığımda bir bayan çıktı. Yukarıdaki olayları anlattım netim gidip geliyor. Bu problemi çözen görevliye ailesi ile bir hafta burada tatil hediye edicem dedim. Kadıncağız uğraştı mı bilemem ama ben interneti köyde bıraktım ve Dikili'ye taşındım. 4 aydır da faturayı ödemiyorum...)))
Saygılarımla...
23 Şubat 2012 Perşembe
ORGANİK KÖYÜMDE ,,,,
Evet köyümün sabahlarına denk düşen ses cümbüşü bunlar. Bu orkestradaki üyeleri saydım .
Kimi zamanlar bu çümbüşe baykuşlar ve eşleri bayankuşlar, harbi şahinler hani şahin görünümlü doğanlar değil yada doğan görünümlü şahinler hiç değil.Herkes kendi organikliğiyle özbenliğiyle bu senfoniye katılırlar. Eskiden sığırcık kuşlarının o gökyüzündeki binlerce bedenlerinin kanat hareketleriyle oluşturdukları görselliklerini hatırlarım. Ama ne yazıkki onlar da artık hiç gelmiyorlar.En güzelide bu yaşıma kadar geldim köyde tek bir kargaya rastlamadım .Denge o kadar sağlam ki leş bulmaları imkansız olduğundan olsa gerek .(Yaz aylarında Ağustos böceklerini unutmadım)
İnternetim bağlandı.Dilediğim saate giriyorum.İşimle ilgili araştırmalar, oyunlar . müzikler aklıma takılan her şey. Sonuçta iletişim etkileşim çağındayız . Mektupların o hasret dolu satırları aklıma geldi , ilk defa internet bağlı iken açtığımda bilgisayarımı . Daha köyde telefon yok Tek haberleşme mektuplar yada telgraflar.Dahada gerilere gidersek her şartta insanoğlu haberleşme adına her yola başvurmuş.Örneğin posta güvercinleri 1 nci dünya savaşında önemli iletişim araçlarından biri olarak önümüze çıkar.Şöyle düşünelim , internette kullandığımız msnin atalarını inceliyelim.Bu benim fikrim aşağıda sıraladıklarıma.ilave edilebilecekler de olabilir.
İNTERNETTEKİ MSNİN ATALARI
1- Ulaklar.
2- Kızıderililerin kullandığı dumanla haberleşme..(davullar)(iki avuç içerisnde üfleyerek çıkarılan bilumum kuş hayvan sesleri, ıslıklar)
3- Posta güvercinleri.(mektuplar)
4- Gemilerde kullanılan haberleşme ışıkları.
5- Mors alfabesi.(Telgraflar)
6- Radyo dalgaları frekanslar.
7- Buraya bir ata bulamadım.
8- Telsizler.
9. Telefonlar.
10- Televizyonlar.
11- Teleksler.
12- Fakslar.
13- Araç telfonları (uydular)
13- Cep telefonları.
En nihayetinde bir bakıma hepsini bünyesinde toplayan İNTERNET.
Herşey harika gidiyordu.Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene bu zamanlar bağlatmıştım İnternetimi.Bloğuma geri dönmüş olmakta güzeldi sanal alemde dolaşmakta.Ancak ilerleyen günlerde.Netimin çok sık kesilmeye başladığını farkettim.Bu farketmek çileye dönmeye başlamıştı.Acaba dedim direkle ev arasındaki kablolardamı bir sorun var.Çünkü bir ek yeri vardı ve o ek yerinde sıyılmış kablolar vardı.Herhalde dedim bu kabloların açıkta olmasından dolayı net sürekli kesiliyor.Aklıma koydum genişçe olan avlumuzun tam köşesinde kiler olarak kullandığımız ev görünümlü bir odanın çatısna çıkarak bu kabloları bantlıyayım dedim. Annemin itirazlarına aldırmadan derhal çatıdaydım.Kendimi amerikan filmlerindeki komandolara benzettim.Evde yüksekte ya sokaktan gelip geçenler de beni görüyorlar. Her gelip geçende bakıyor.Neyse önce muntazam şekilde işim garanti olsun diye naylon torbayı uzunlamasına şeriler halinde kestim 3-4 şeridiüst süte o çıplak tellerin üzerine sıkıca , onların üzerinede hatrı sayılır derecede bandı yine aynı muntazamlıkta iyice sardım.Oldu bu iş dedim.İçim rahat.Birde kızdım , herhangi bir sorunda yetkililere şikayet edenlere , arkadaş herşeyi sağdan soldan beklememek lazım.Bana internet 15 günde bağlandı , demekki bazı kendini bilmezler en ufak arızada görevlileri çağırıyorki adamcağızlar yetişemiyorlar.Çok hazırcı milletiz çokkk. Neyse çatıdan ayrılırken 4 kiremitin canına okudum annemin serzenişlerini içime atıyorum.Hallederim annecim dedim.Hiç bişey moralimi bozamaz sorunu çözmenin mutluluğu içerisindeydim.
Yanıldığımı 2 saat sonra anladım ne yazıkki.Netim gidip geliyor hala. Bloğuma 3 satır yazmak için 2 saat beklediğimi bilirim.İçimden tampon sargı bezide işe yaramadı netim hala kan kaybediyor diyorum.Hani vın olsa anlarım hatlardandır şebekedendir diye.Kablolu internet bu. hatta geçen gün bir arakadaşla yolda karşılatık.Kulağında cep telefonu hararetli vede kızgın şekilde konuşuyor olduğu halde tokalaştık. Ama nasıl olur hanım efendi bu şekilde ben 750 liralık kimle konuşabilirim. bilmem ne derken. Telefonu kızgın şekilde kapattı . Hayırdır dedim.
Buraya yazmamda sakınca olan malum küfür deyimlerinden üçünü beşini sıraladıktan sonra.Ya arkadaş ya benim telefon hattı Yunanistan üzerinden(Midilli adası yakın ya)görüşme yapmış görünüyor.Ben Midilide hiç bulunmadım diyorum kadına , bizde öyle görünüyor diyor.750 lira girdi bana sorma kafayı yicem deyip sinirli sinirli uzaklaştı.Arkadaş balıkçılık yapıyor hergünü teknede denizin üstünde.Olabilirmi olabilir.Yada Yunanistanda kriz var ya , hani onlarda o büyük ağustos depreminde bizlere yardım etmişlerdi ya , acaba hükümet komşunun onurunu kırmadan böyle yardımcımı oluyor diye düşünmüyor olmadım değil. Enteresan çok yardımsever insanlarız sonuçta.
Bu olaydan 2-3 gün sonra bir akşam üstü internetle cebelleşiyorum.10 dakikada bir kesilip gidiyor.Bir sitede okey oynuyorum orda birisi Çorumda fiber kablolar kopmuş netler ondan kesiliyor olabilir diye yazınca
.Hemen kafamda arıza ekipleri geldi .Adamlar canla başla çalışıyordur dedim..Hayalimdede onların çalışmalarını tv den izler gibi kuruyorum.Biri kabloları tamir ediyor çekiyor her neyse benim bile yardım edesim geldi , derken:)))Ya çorum nere Bademli nere hemen uyandım. O anda net geldi bloğuma tam yazıcam 2 eşekten bahsetmiştim ya onlardan biri anırmaya başladı ama ne anırma cami minarsinin şerefeleri nerdeyse düştü düşecek.Hak veriyorum bilinçli anırma değil sonuçta düşünemeyen bir hayvan bizim gibi insan değil ya. Epey içli ve uzun anırdıktan sonra köy sakinleşti Nihayet .Bu arada çok enteresan bişey oldu.Eşek anırmaya başlayınca benim net anında giti.Daha da enteresanı anırma bitince net tekrar geldi.Bu olayı kafama yazdım.Tesadüf herhalde dedim.Ama kurt düştü içime.Net bağlantısı sesten etkilenebilirmi.Teknik vede bilimsel bir bilgim yokki. fikir yürüteyim.Oğlum Levent dedim.Deneme yanılma yapalım.Net şuan kesilmiyor ama kulağımda eşek anırmasında , bekler oldum.3 dakika 5 dakika 15 dakika . Anırmıyacağı tuttu.1 saate yakın bekledim.Net gayet iyi ama eşşek anırmıyor.İşe bak içimden şerefsiz eşşek anırsana en azından içimdeki kuşkuyu def edeyim.Pencereyi açtım vücudumu düşme pahasına epey çıkardım tepe yamacındaki 2 eşeği görebilmek için.,İkiside kafaları otlara gömülü otluyorlar .Hey allahım , eşekoğlu eşşekler bir mola verinde be anırın bir be . Yok tık yok ..... Bu sefer bir eşşek nasıl anırtılır diye düşünmeye başladım.Gidiyim taş atayımda otlamayı bırakırlarsa acaba anırmak akıllarına gelirmi diye düşünürken.Bir başka deney geldi aklıma.Aşırı gürültüden net etkilenirmi diye düşürken.Dvul geldi aklıma da davulu nerden bulcam Ramzan ayında net bağlı değildi.Bağlı olsa otuz sahurda deney yapar işi çözerdim.Davul alamam çalmasını bilmem zaten. Boşu bouşuna net deneyi için parada veremem.Birden aklıma köy okulundaki bando geldi, hala kızı kütüphanede gönüllü çalışıyor bir kaç saatliğine bandoda ki davulu alabilirmi acaba diye düşürken , annem aklıma gelince vazgeçtim.Evin içinde davıl çaldırmaz .Bide konu komşu ne der sonra bayram değil seyran değil. Düşünüyorum düşünüyorum,,,,Tamam,,,,, hemen aklıma geldi.derince bir tencere ve kepçe işimi görür.Bir hışımla mutafağa koştum.Tencere kepçe elimde annem beni görünce hayırdır dedi yok bişey anne bitkilerle ilgili bir deney yapçamda.İçine ilaç milaç koymasın filan oğlum dedi.Yok anne dedim yalnız azcık ses çıkçak idare et.Kadıncağız garip garip baktı bana.Hemen odama geçtim.Modemin ışıkları ful.tencereyi ters çevirdimbir elimde kepçe modeme iyice yajklaşırdım çalmaya başladım..Sorun yok acaba dedim dahamı hızlı vurmak lazım olanca kuvvetimle kepçeye asıldım .Yine sorun yok derken seslere dayanamayan annem bir hışımla kapıyı açtı .Y beni düşündüğünden yada tencere ile kepçeği düşündüğünden Oğlum manyakmısın sen der gibi anlamsız anlamsız bakınca bir elimde tencere bir elimde kepçe öylece kalakaldım.Harbiden kendi kendime noluyor Levent dedim.Gittim hemen yüzümü yıkadım.Bir yandanda kulağım eşşek efendilerde.İşkembeleri patlayasıcalar anırmama grevinemi girdiler .....................
Of yine çok yazmışım oysa bugün bu yazı dizisini bitireceğim diye söz vermiştim...Bilerek uzun tutmuyorum inanın.Buranın havasından mı suyundanmı yazmaya başladımmı durmak bilmiyorum. yarın görüşmek üzre..
Saygılarımla...
Kimi zamanlar bu çümbüşe baykuşlar ve eşleri bayankuşlar, harbi şahinler hani şahin görünümlü doğanlar değil yada doğan görünümlü şahinler hiç değil.Herkes kendi organikliğiyle özbenliğiyle bu senfoniye katılırlar. Eskiden sığırcık kuşlarının o gökyüzündeki binlerce bedenlerinin kanat hareketleriyle oluşturdukları görselliklerini hatırlarım. Ama ne yazıkki onlar da artık hiç gelmiyorlar.En güzelide bu yaşıma kadar geldim köyde tek bir kargaya rastlamadım .Denge o kadar sağlam ki leş bulmaları imkansız olduğundan olsa gerek .(Yaz aylarında Ağustos böceklerini unutmadım)
İnternetim bağlandı.Dilediğim saate giriyorum.İşimle ilgili araştırmalar, oyunlar . müzikler aklıma takılan her şey. Sonuçta iletişim etkileşim çağındayız . Mektupların o hasret dolu satırları aklıma geldi , ilk defa internet bağlı iken açtığımda bilgisayarımı . Daha köyde telefon yok Tek haberleşme mektuplar yada telgraflar.Dahada gerilere gidersek her şartta insanoğlu haberleşme adına her yola başvurmuş.Örneğin posta güvercinleri 1 nci dünya savaşında önemli iletişim araçlarından biri olarak önümüze çıkar.Şöyle düşünelim , internette kullandığımız msnin atalarını inceliyelim.Bu benim fikrim aşağıda sıraladıklarıma.ilave edilebilecekler de olabilir.
İNTERNETTEKİ MSNİN ATALARI
1- Ulaklar.
2- Kızıderililerin kullandığı dumanla haberleşme..(davullar)(iki avuç içerisnde üfleyerek çıkarılan bilumum kuş hayvan sesleri, ıslıklar)
3- Posta güvercinleri.(mektuplar)
4- Gemilerde kullanılan haberleşme ışıkları.
5- Mors alfabesi.(Telgraflar)
6- Radyo dalgaları frekanslar.
7- Buraya bir ata bulamadım.
8- Telsizler.
9. Telefonlar.
10- Televizyonlar.
11- Teleksler.
12- Fakslar.
13- Araç telfonları (uydular)
13- Cep telefonları.
En nihayetinde bir bakıma hepsini bünyesinde toplayan İNTERNET.
Herşey harika gidiyordu.Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene bu zamanlar bağlatmıştım İnternetimi.Bloğuma geri dönmüş olmakta güzeldi sanal alemde dolaşmakta.Ancak ilerleyen günlerde.Netimin çok sık kesilmeye başladığını farkettim.Bu farketmek çileye dönmeye başlamıştı.Acaba dedim direkle ev arasındaki kablolardamı bir sorun var.Çünkü bir ek yeri vardı ve o ek yerinde sıyılmış kablolar vardı.Herhalde dedim bu kabloların açıkta olmasından dolayı net sürekli kesiliyor.Aklıma koydum genişçe olan avlumuzun tam köşesinde kiler olarak kullandığımız ev görünümlü bir odanın çatısna çıkarak bu kabloları bantlıyayım dedim. Annemin itirazlarına aldırmadan derhal çatıdaydım.Kendimi amerikan filmlerindeki komandolara benzettim.Evde yüksekte ya sokaktan gelip geçenler de beni görüyorlar. Her gelip geçende bakıyor.Neyse önce muntazam şekilde işim garanti olsun diye naylon torbayı uzunlamasına şeriler halinde kestim 3-4 şeridiüst süte o çıplak tellerin üzerine sıkıca , onların üzerinede hatrı sayılır derecede bandı yine aynı muntazamlıkta iyice sardım.Oldu bu iş dedim.İçim rahat.Birde kızdım , herhangi bir sorunda yetkililere şikayet edenlere , arkadaş herşeyi sağdan soldan beklememek lazım.Bana internet 15 günde bağlandı , demekki bazı kendini bilmezler en ufak arızada görevlileri çağırıyorki adamcağızlar yetişemiyorlar.Çok hazırcı milletiz çokkk. Neyse çatıdan ayrılırken 4 kiremitin canına okudum annemin serzenişlerini içime atıyorum.Hallederim annecim dedim.Hiç bişey moralimi bozamaz sorunu çözmenin mutluluğu içerisindeydim.
Yanıldığımı 2 saat sonra anladım ne yazıkki.Netim gidip geliyor hala. Bloğuma 3 satır yazmak için 2 saat beklediğimi bilirim.İçimden tampon sargı bezide işe yaramadı netim hala kan kaybediyor diyorum.Hani vın olsa anlarım hatlardandır şebekedendir diye.Kablolu internet bu. hatta geçen gün bir arakadaşla yolda karşılatık.Kulağında cep telefonu hararetli vede kızgın şekilde konuşuyor olduğu halde tokalaştık. Ama nasıl olur hanım efendi bu şekilde ben 750 liralık kimle konuşabilirim. bilmem ne derken. Telefonu kızgın şekilde kapattı . Hayırdır dedim.
Buraya yazmamda sakınca olan malum küfür deyimlerinden üçünü beşini sıraladıktan sonra.Ya arkadaş ya benim telefon hattı Yunanistan üzerinden(Midilli adası yakın ya)görüşme yapmış görünüyor.Ben Midilide hiç bulunmadım diyorum kadına , bizde öyle görünüyor diyor.750 lira girdi bana sorma kafayı yicem deyip sinirli sinirli uzaklaştı.Arkadaş balıkçılık yapıyor hergünü teknede denizin üstünde.Olabilirmi olabilir.Yada Yunanistanda kriz var ya , hani onlarda o büyük ağustos depreminde bizlere yardım etmişlerdi ya , acaba hükümet komşunun onurunu kırmadan böyle yardımcımı oluyor diye düşünmüyor olmadım değil. Enteresan çok yardımsever insanlarız sonuçta.
Bu olaydan 2-3 gün sonra bir akşam üstü internetle cebelleşiyorum.10 dakikada bir kesilip gidiyor.Bir sitede okey oynuyorum orda birisi Çorumda fiber kablolar kopmuş netler ondan kesiliyor olabilir diye yazınca
.Hemen kafamda arıza ekipleri geldi .Adamlar canla başla çalışıyordur dedim..Hayalimdede onların çalışmalarını tv den izler gibi kuruyorum.Biri kabloları tamir ediyor çekiyor her neyse benim bile yardım edesim geldi , derken:)))Ya çorum nere Bademli nere hemen uyandım. O anda net geldi bloğuma tam yazıcam 2 eşekten bahsetmiştim ya onlardan biri anırmaya başladı ama ne anırma cami minarsinin şerefeleri nerdeyse düştü düşecek.Hak veriyorum bilinçli anırma değil sonuçta düşünemeyen bir hayvan bizim gibi insan değil ya. Epey içli ve uzun anırdıktan sonra köy sakinleşti Nihayet .Bu arada çok enteresan bişey oldu.Eşek anırmaya başlayınca benim net anında giti.Daha da enteresanı anırma bitince net tekrar geldi.Bu olayı kafama yazdım.Tesadüf herhalde dedim.Ama kurt düştü içime.Net bağlantısı sesten etkilenebilirmi.Teknik vede bilimsel bir bilgim yokki. fikir yürüteyim.Oğlum Levent dedim.Deneme yanılma yapalım.Net şuan kesilmiyor ama kulağımda eşek anırmasında , bekler oldum.3 dakika 5 dakika 15 dakika . Anırmıyacağı tuttu.1 saate yakın bekledim.Net gayet iyi ama eşşek anırmıyor.İşe bak içimden şerefsiz eşşek anırsana en azından içimdeki kuşkuyu def edeyim.Pencereyi açtım vücudumu düşme pahasına epey çıkardım tepe yamacındaki 2 eşeği görebilmek için.,İkiside kafaları otlara gömülü otluyorlar .Hey allahım , eşekoğlu eşşekler bir mola verinde be anırın bir be . Yok tık yok ..... Bu sefer bir eşşek nasıl anırtılır diye düşünmeye başladım.Gidiyim taş atayımda otlamayı bırakırlarsa acaba anırmak akıllarına gelirmi diye düşünürken.Bir başka deney geldi aklıma.Aşırı gürültüden net etkilenirmi diye düşürken.Dvul geldi aklıma da davulu nerden bulcam Ramzan ayında net bağlı değildi.Bağlı olsa otuz sahurda deney yapar işi çözerdim.Davul alamam çalmasını bilmem zaten. Boşu bouşuna net deneyi için parada veremem.Birden aklıma köy okulundaki bando geldi, hala kızı kütüphanede gönüllü çalışıyor bir kaç saatliğine bandoda ki davulu alabilirmi acaba diye düşürken , annem aklıma gelince vazgeçtim.Evin içinde davıl çaldırmaz .Bide konu komşu ne der sonra bayram değil seyran değil. Düşünüyorum düşünüyorum,,,,Tamam,,,,, hemen aklıma geldi.derince bir tencere ve kepçe işimi görür.Bir hışımla mutafağa koştum.Tencere kepçe elimde annem beni görünce hayırdır dedi yok bişey anne bitkilerle ilgili bir deney yapçamda.İçine ilaç milaç koymasın filan oğlum dedi.Yok anne dedim yalnız azcık ses çıkçak idare et.Kadıncağız garip garip baktı bana.Hemen odama geçtim.Modemin ışıkları ful.tencereyi ters çevirdimbir elimde kepçe modeme iyice yajklaşırdım çalmaya başladım..Sorun yok acaba dedim dahamı hızlı vurmak lazım olanca kuvvetimle kepçeye asıldım .Yine sorun yok derken seslere dayanamayan annem bir hışımla kapıyı açtı .Y beni düşündüğünden yada tencere ile kepçeği düşündüğünden Oğlum manyakmısın sen der gibi anlamsız anlamsız bakınca bir elimde tencere bir elimde kepçe öylece kalakaldım.Harbiden kendi kendime noluyor Levent dedim.Gittim hemen yüzümü yıkadım.Bir yandanda kulağım eşşek efendilerde.İşkembeleri patlayasıcalar anırmama grevinemi girdiler .....................
Of yine çok yazmışım oysa bugün bu yazı dizisini bitireceğim diye söz vermiştim...Bilerek uzun tutmuyorum inanın.Buranın havasından mı suyundanmı yazmaya başladımmı durmak bilmiyorum. yarın görüşmek üzre..
Saygılarımla...
22 Şubat 2012 Çarşamba
ORGANİK KÖY
Gelelim bir gün önceki yazımızın daha doğrusu yaşadıklarımın devamına.
Malum köy yeri. En son yayınınmda belirttiğim gibi , tarıma zeytinciliğe dayalı bir geçim şekli köy oğlu köy yani. Şehir görünümlü köy değil. İşte yaşadıklarım burda başladı 444 0 375 nolu telefona müptelalığım. Yaşadığım ev köyün en yüksek yerinde sayılır. Bir tepenin yamacındaki en son ev, daha yukarıları safi zeytinliktir..(1800'den Günümüze şiirimde yaşadığım evi görebilirsiniz).
O şiirde geçen badem ağacının doğu kısmında 2 dönüm kadar bize ait atıl durumda bahçe onun batısında uzaktan akrabalara ait takribi 1.5 dönüm yine atıl yani ekilip biçilmeyen oldukça yaşlı 3-5 incir ağacı ile 7-8 tane ekşi mi ekşi nar, limon , mandalin, portakal ağaçlarından oluşan yeşilliği bolcaya yakın bir görünümde bir alandan ibaret.Hatta kocaman bir incir ağıcı da bir kolunu pencereme kadar uzatmış durumdadır. Kışın sopa gibidir bu kollar ama yazın agaca tırmanmadan pencereme kadar en güzel incirlerini bana sunar.
Düşünün hayvanlar eğitilebilir de bitkilerde sinir sitemi zaten yok odun mu odun ama burada çayırotu bile olsan birşeye hizmet etme bilinci var .organikliğe bak zeka bile organik ficus familyasından gelen incir ağacında.Heleki serçelerin o kuşluk vaktindeki cıvıldamaları bu ağacın dallarında seslendirilmeleri yokmu.(Bknz soluksuz saygımdın yada sabahı çay kaşığı ile uyandırıyorum şiirlerime , onları bu ortamda bir çırpıda yazmıştım) Köy yeri olurda tavuk , horoz olmazmı... Olur elbet bizim değil ancak komşuların hayvancıkları işte az önce anlattığım bahçede eşelenip dururlar ... İncir ağaçları adeta kümesleridir.Hiç yemlendiklerini görmedim.Doğal ortamda yani organik olarak ekosistemde çarklarını döndürüyorlar.
Bir gün hiç üşenmedim saydım 12 horoz 22 tane tavuk vardı.Enteresan bişey var aslında.Sabaha karşı 3-4 oldumu bu 12 horoz ortalığı inletir saat 8 e kadar.Bazı zamanlar O bana meyvelerini dallarıyla ikram eden incir ağacının altında tünerler.Uyurlar . İşte ozaman ötmeye başladıklarında dayanamam bazen kovalar durumda olduğumda oldu.Neyse köyde yaşıyoruz sonuçta.... Köy havası , sesi gürültüsü olacak. Ama bu allı pullu gösterişli alımlı horozlar sabaha karşı 3 ten saat sabah 8 e kadar öten şahıslarda sonradan anladım bir sorun var.Öğlen vakti o kadar tavuktan sadece bir tanesi gıdaklıyor. Bülbül gibi şakıyor desemde olur.Diğer tavuklarda tık yok. Daha çözemedim hayret gerçi bu sorunda onların sorunu .Hayvanca halletsinler.
Neyse bir sabah yine bunlar aynı anda ötmeye başlayınca bana yakın ağacın altında . Bir hışımla kalktım odamın penceresine yöneldim.Ana:!!! cami minaresinde hani kandillerde yakılırya şıkır şıkır o ışıklar yanıp sönüyor ne anlama geliyor derken hoca ezana bozuk hoparlörden asılmaya başlayınca o ışıkları unuttum horozları kovaladım.Az sonra serçelerde bu senfoniye katıldılar.Tam bir ahenk.:) Desibel katsayısı oldukça yüksek bir orkestra.Köy orkesrtası tam anlamıyla.Horozlardan birtanesi ötmeye başladı mı 35 saniyede bitiriyor nefesli çalgılar grubu mübarekler. Trompeti klarneti obuası vesairesi var. Hafif yaylılarda serçeler.Temel ritim müziği olarak kesintisiz.Cikciki de cik cik, tam bu esnada cami hocası ki o hoparlör hep arızalı metalik direkt keskin ses.
Aynı zamanda hocamız da organik, ezan sırasında öksürür hapşurur. Ben biliyorum aslında neden böyle yaptığını.Bizim köyde yaşayanlar eyvallah herkesin bir inancı var.Mesala köyün erkek kesmi istisansız yaz sezonunda , hemen hemen hergün (% 89'U) plajlardaki cafeleri, sahil yamaçlarını doldururlar. Hatta motorbisikletin üstünde sabahtan akşama kadar öylece duranları bilirim.(Tabi yön kumsala doğru)ilk defa köyümüze denizimize gelenler denize bakan heykel olarak algılaybilirler çünkü heykelimiz tek bir noktaya bakmaktadır. Ramazan ayında köy erkeklerinin % 50 side akşamları teravidedir.Cuma namazlarında % 70 i vakit namazlarında % 40'ı camiye gider. Bu oranları kafadan attım.Eğer merak edip anket yaptıracak olan varsa buyursun gelsin. 3 aşağı beş yukarı benim yüzde oranlarımı bulur.Ama değmez yani, ben ne yazıyorsam o. Vakit namazlarına erkelerin % 40'ı sürekli gider dedim ama buna sabah namazı nı ilave etmiyelim.Oran onda daha düşük 5-10 kişi gidiyorsa cami hocasının bu zoruna gidiyor olsa gerek ki tüm köyü inletiyor. .Ne hoparlörü yaptırıyor nede sabah ezanında aksırmaktan tıksırmaktan vaz geçiyor. (İlçe müftülüğüne 3 defa dilekçe yazdım ama vermedim)
Minaredeki ışıkları yakıp söndürmesinin nedenini mantık yürüterek buldum gibi.Şöyleki karşı köyün camisinin minaresinde de bazı sabahlar ışıklar yanıp sönüyor.Hangi köyün minaresinde ışıklar sönüp yanarsa hemen bir telaşlı avazla ezan başlıyor. İki köyün camı hocası sabah ezanında rekabeteler yada iddaya girmişler gibime geliyor . kim önce başlarsa nasıl geçtim gibilerinden alay işaretini minarenin ışıklarını kapatıp açarak yapıyorlar olabilir . Bu benim görüşüm günahlarını almıyayım . Belki elektrik hatlarında sorun vardır.,,,,,,,,,,,,, İşte bu ortamda metalik ezan sesi hariç herşey buram buram köy havası her sabah tekrarlanan günün ilk ışıklarına kadar devam eden bu organik senfoniye son zamanlarda 2 eşekte katılır olmuştu.Eşeklerin yerini traktörler alsada , arabalar 3 liraya 5 liraya satılsada direniyor organik köyüm eski zamanların hayvan gücüne be...,,Yine cümleleri uzattım eşeklere bağladım ki eşeklerle 444 0 375 nolu telefonun sıra geldi ilişkilendirilmesine yarın bu ilişkilendirilme bitecek . Sona çok yaklaştım lütfen biraz daha sabır diliyorum.
Evet yazarken kendimi kaybediyor imla hatalarım korkunç derecede farkındayım.Bunun için özür dilerim ... Buarada söz verdiğim geçen yazılarımdaki konuları unutmuş değilim Hatırlamanız için aşağıda tekrar hatırlayalım görüşmek üzere.(Köy olurda köpek olmazmı diye sormayın olmazmı onlar 7/24 susmadıkları için havlamalarını özümsedim onun için saygımda var onları bu yaşadıklarımın dışında tutuyor ve yazılarıma ilave etmiyorum.Tek sustukları geceler tilki ve sansarların dolaştığı geceler)--- 1- Sağlıklı yaşam için spor yaparken nasıl para kazanılr. 2-İlçemden yazlık alacaklara vede tekne tutkunu olanlara müthiş cazip haberlerim. 3-Aşk hikayem. 4- Sonsuz hayvan sevgisi. Saygılarımla.
18 Şubat 2012 Cumartesi
ÇEVRE DOSTU KÜLTÜR MERKEZİ . ORGANİK İLÇEMDE İLETİŞİM.
Evet yine blogtayım. Organik , doğa dostu ilçem hakkında ilk bölümde ulaşımına değinmiştik. Doğrumudur? Doğrudur.Dünde an be an yaşadığım kooparatifçiliğe ilk adım atışımın o engin heyecanını maruz görün anlatmak zorundaydım.. ..Aslında yazılası o kadar şey vardı ki hepsini unutturuverdi.Haaa dün bankadan çıkarken bizim köyden bir abiyle karşılaşmıştım. Yeni üye olmanın heyecanı ile buraya aktaramamıştım. Yeri geldi onuda paylaşayım ki içimi kemirmesin. Yatırdığım paranın dekontunu iki nüsha olarak aldım Biri bende kalacakmış diğeri , Hayvansal Tarım Kooparatifine verilecekmiş.(İÇSES : Tarımsal Hayvan kalkınma Kooparatifi'miydi , hayyy neydi adı bunun.. Vallaha karıştırdım))) Neyse. O bende kalacak nüshayı tıpkı taktir almış bir çocuk edasıyla ajandamın arasına muntazam şekilde koydum. İçim huzur doluydu. Tam bankanın kapısına yöneldim ki yukarıda belirttiğim abi ''Hayırdır Levent'' diye sorunca , ''iyidir abi Hayvan kooparatifine üye oldum'' dedim. Gülerek, sırıtarak hatta küçümseyerek '' Bizim köydende varmı'' deyince dumura uğradım. Acaba neden böyle sordu diyorum hala .Bizim köydeki bazı insanları hayvan olarakmı gördü yoksa kooparatifimizin ana konusu olan büyük baş hayvanlara insan gözüyle mi baktı.Daha çözemedim inanın.
Sanırım artık daha genel konulara değinip bireyselikten uzaklaşmalıyım.Bu konuyu kapatalım artık.
Başta belirtiğim gibi ulaşıma değinmiştim. Şimdi gelmek istediğim konu. Buranın bana kazandırmaya çalıştığı en güzel olgulardan 4-5 tanesini sıralayalım.Bu olgularda aşk var yardımseverlik var çevre bilinci hayvan sevgisi , kutsal değerlerimize saygı var.Hangisinden başlasam ki? Battı balık yan gider.Hayvan sevgisinden başlıyalım.(Yemin ederim kooparatifle alakası yok gına geldi biliyorum)
Bundan 3 ay önceye kadar doğduğum köyde oturuyordum.Köy Bademli yani diğer eski adı Anconoz. Denize 400-500 metre mesafede genel anlamıyla düzlük bir alanda kurulmuş tarihi Anconoz' danda anlaşılacağı üzere epey eski bir köy.15 mil açığında Yunanistan'a ait Midilli adası bulunmaktadır.Zeytincilik başta olmak üzere , balıkçılık , bahçecilik , turizmcilik:))) vesaire. Ha birde kahvecilik unuttum yaa bu da önemli . . Neyse. Karşıyaka'dan ayrılıp tamamen bu köye yerleşmem ise 1.7 yıl öncesine dayanıyordu. aslında 1.5 yıl olduda ilgi çeksin diye 1.7 yıl yazdım.Yaklaşık 18 yıl uzak kaldığım sadece yazları 1-2 aylığına tatil için geldiğim köyümde her köyde olduğu gibi malum değişikler vardı. Nedir bunlar? Yeni evler , yazlık siteler bir sürü tabelalar Kahvehanelerinde o hantal televizyonlar yerine Lcd kocaman ekranlı televizyonlar, moblet markalar yerine yepyeyeni vitesli motorsikletler son model olmasada 4 oturgaçlı götürgeçler( yine kıllık yaptım öz Türkçe yazarak ilginizi çekmek için) yani binek otomobiller. Ve de dahada çok uzatılan köy camisinin minaresi. Ağlar , beyler amelelerde değişmiş anlıyacağınız.Cep telefonları , telsiz telefonlar daha saymakla bitmez. İnternet i unutmayalım tabiiki. Çağdaşlığın en belirgin özelliği kültür alışverişinin olmazsa olmazı İNTERNET İnternet demişkende bari internet bağlatayımda blogtan uzak kalmayayım dedim.Kararımı verdim. Bilgisayar aldım.Ev telefonu üzerinden bağlatacağım için annemin üzerine kayıtlı telefon olduğundan , anne böyle böyle deyip rica ettim. (Yaklaşık 1.5 ay sürdü ricamın kabulü)))Neyse sıra geldi internetin bağlanmasına .Köyle ilçe arası 9 km denize nazır uçurumlardan sahillerin kıyısına uzanan yoldan geçerek ilçeye ulaşıyorsunuz.Görsel zenginlik heleki Midilli adasıyla güneş bütünleşince bir bambaşka olur.Bu yol kenarlarında sürekli hatta 24 saat park halinde araçlar vardır. Sevgilisini alan , eşini dostunu alan. Burdadır .Hatta sabahları bazen ilçeye erken gitmem gerektiğinde sabahın köründe bu bahsettiğim deniz manzaralı kilometrelerde sabah yürüyüşüne çıkmış bay-bayanları görmeniz çok normaldir.Bu konu aslında dünkü en son açıklayacağım spor yaparken part time nasıl para kazanılır konusnuda içeriyor.Fakat anlatacaklarım uzadığı için , bugün bu konuyu anlatmam zor . Eee sizde merak edin canım .
Annemle beraber gittik.İnternet bayine başvurumuzu yaptık. Ben ne zaman bağlanır dedim.Başvuruyu kabul eden görevli başını kaldırdı tiksinme mimiklerini andıran bakışlarla 7 iş gün içinde bağlanır dedi ve kafasını yine gişenin ardındaki bilgisayar klavyesine soktu. Dosyalara soktu diyecektim ilgi çekmek için ama bu sefer yemezler dediğinizi duyar gibiyim.Bilişim çağındayız.
3-5 gün geçti modemi herşeyi kurdum net geldiğini belirtecek modem üzerinde ki yeşil mi mavimi neyse o ışıklarda gözüm.Bazı geceler netin bağlandığının ıspatı olan ışıklar şimdi yanarmı acaba diye düşünürken modeme bakarak uyuyakaldığımı hatırlarım.Olsun 7 nci günde geçti.ışık yanmıyor. Yarın gündüz kesin bağlarlar dedim içimden 8 nci günün sabahında rüyamda olsa gerek bir nur doğdu yüzüme allah dedim internet bağlandı. Bir hışımla kalktım gözlerimi açmamla annemin sabah namazı için kakltığını ve ışığı yaktığını görünce hiddetlendim. O hiddetle anne ya 1-2 gün sabah namazını kılmayıver ne olur diye homurdandım. İçeriki odadan oğlum noluya diye annem söylendi.Yok bişey anne dedim yorganın içine gerisin geriye gömüldüm.Ertesi gün 444 0 375 nolu telefonla ilk tanışmam oldu.Gayet kibar bir beyfendi buyurun Murat ben nasıl yardımcı olabilirim diyince hah dedim bu Murat beyin ses tonundan iyi biri olduğu anlaşılıyor içime doğdu bu benim internetle ilgilenir dedim.Gerçi ona ulaşana kadarda epey müzik dinledim vay be dedim eski zamanlarda dıtdıt sesler şimdi senfoniye dönmüş.nerden bilebilirdim köyümü bethovenin 9 ncu senfonisi ile gözlemliyebileceğimi.Bu olaydan sonra zaten sadece klasik müzik dinler oldum(9 ncu senfoni hariç onun ayrı hatırası var). Bu arada bir net bağlatmanın insanı ne kadar kültürel zenginlikle tanıştırması açısından burada yaşıyor olmanın güzelliklerine bakın , bu klasik besteler yüzyıllar önce dinleniyormuş Avrupa'da. Ben ve benim gibiler yeni tanışmış oldu internet sayesinde.
Şık olmadı Murat bey ((((( . O tv spikerlerinde bile olmayan mükkemmel sesinizle ''Levent bey kaydınızı yaptım en kısa sürede size cevap verilecektir e yakışmadı.15 gün sonra Bergama - Dikili yetkili müdürlüklerinin önce telefon numaralarını bulmak için bilinmeyen telefon noları servisini aradım verilen her yeni telefonada kimse cevap vermemesine rağmen 15 nci numarada bir allahın kulu çıktıda derdimi anlatabildim. En sonunda modemimde tüm ışıklar fullendi. O ayki telefon faturası çok geldi malum( Dıtdıt dinlemdin Levent bey klasik müzik dinledin faturanın çok gelmesi normal dıt dıt lı fonda köy manzarası çekilirmiydi yoksa (İÇSES))) .Anneme dedim ki anne ya bu kadar çok ev telefonundan sağı solu ,cebi arama dedim. Su çu ona yüklemek için. Çok gelmiş ev telefonun faturası bak. Annemde faturayı görünce normal aradım oğlum dedi kadıncağız.)))
Nete bağladık bağlanmasına ama 444 0 375 nolu telefonla asıl işimin yeni başladığını nerden bilebilirdim.İsmini burda yazmayacağım bir görevli bayanla duygusal anlamda yakınlaşacağım hiç aklıma gelmezdi :()))))) Devamı yarına.. Klavyemin harareti yükseldi..
Saygılarımla.
Sanırım artık daha genel konulara değinip bireyselikten uzaklaşmalıyım.Bu konuyu kapatalım artık.
Başta belirtiğim gibi ulaşıma değinmiştim. Şimdi gelmek istediğim konu. Buranın bana kazandırmaya çalıştığı en güzel olgulardan 4-5 tanesini sıralayalım.Bu olgularda aşk var yardımseverlik var çevre bilinci hayvan sevgisi , kutsal değerlerimize saygı var.Hangisinden başlasam ki? Battı balık yan gider.Hayvan sevgisinden başlıyalım.(Yemin ederim kooparatifle alakası yok gına geldi biliyorum)
Bundan 3 ay önceye kadar doğduğum köyde oturuyordum.Köy Bademli yani diğer eski adı Anconoz. Denize 400-500 metre mesafede genel anlamıyla düzlük bir alanda kurulmuş tarihi Anconoz' danda anlaşılacağı üzere epey eski bir köy.15 mil açığında Yunanistan'a ait Midilli adası bulunmaktadır.Zeytincilik başta olmak üzere , balıkçılık , bahçecilik , turizmcilik:))) vesaire. Ha birde kahvecilik unuttum yaa bu da önemli . . Neyse. Karşıyaka'dan ayrılıp tamamen bu köye yerleşmem ise 1.7 yıl öncesine dayanıyordu. aslında 1.5 yıl olduda ilgi çeksin diye 1.7 yıl yazdım.Yaklaşık 18 yıl uzak kaldığım sadece yazları 1-2 aylığına tatil için geldiğim köyümde her köyde olduğu gibi malum değişikler vardı. Nedir bunlar? Yeni evler , yazlık siteler bir sürü tabelalar Kahvehanelerinde o hantal televizyonlar yerine Lcd kocaman ekranlı televizyonlar, moblet markalar yerine yepyeyeni vitesli motorsikletler son model olmasada 4 oturgaçlı götürgeçler( yine kıllık yaptım öz Türkçe yazarak ilginizi çekmek için) yani binek otomobiller. Ve de dahada çok uzatılan köy camisinin minaresi. Ağlar , beyler amelelerde değişmiş anlıyacağınız.Cep telefonları , telsiz telefonlar daha saymakla bitmez. İnternet i unutmayalım tabiiki. Çağdaşlığın en belirgin özelliği kültür alışverişinin olmazsa olmazı İNTERNET İnternet demişkende bari internet bağlatayımda blogtan uzak kalmayayım dedim.Kararımı verdim. Bilgisayar aldım.Ev telefonu üzerinden bağlatacağım için annemin üzerine kayıtlı telefon olduğundan , anne böyle böyle deyip rica ettim. (Yaklaşık 1.5 ay sürdü ricamın kabulü)))Neyse sıra geldi internetin bağlanmasına .Köyle ilçe arası 9 km denize nazır uçurumlardan sahillerin kıyısına uzanan yoldan geçerek ilçeye ulaşıyorsunuz.Görsel zenginlik heleki Midilli adasıyla güneş bütünleşince bir bambaşka olur.Bu yol kenarlarında sürekli hatta 24 saat park halinde araçlar vardır. Sevgilisini alan , eşini dostunu alan. Burdadır .Hatta sabahları bazen ilçeye erken gitmem gerektiğinde sabahın köründe bu bahsettiğim deniz manzaralı kilometrelerde sabah yürüyüşüne çıkmış bay-bayanları görmeniz çok normaldir.Bu konu aslında dünkü en son açıklayacağım spor yaparken part time nasıl para kazanılır konusnuda içeriyor.Fakat anlatacaklarım uzadığı için , bugün bu konuyu anlatmam zor . Eee sizde merak edin canım .
Annemle beraber gittik.İnternet bayine başvurumuzu yaptık. Ben ne zaman bağlanır dedim.Başvuruyu kabul eden görevli başını kaldırdı tiksinme mimiklerini andıran bakışlarla 7 iş gün içinde bağlanır dedi ve kafasını yine gişenin ardındaki bilgisayar klavyesine soktu. Dosyalara soktu diyecektim ilgi çekmek için ama bu sefer yemezler dediğinizi duyar gibiyim.Bilişim çağındayız.
3-5 gün geçti modemi herşeyi kurdum net geldiğini belirtecek modem üzerinde ki yeşil mi mavimi neyse o ışıklarda gözüm.Bazı geceler netin bağlandığının ıspatı olan ışıklar şimdi yanarmı acaba diye düşünürken modeme bakarak uyuyakaldığımı hatırlarım.Olsun 7 nci günde geçti.ışık yanmıyor. Yarın gündüz kesin bağlarlar dedim içimden 8 nci günün sabahında rüyamda olsa gerek bir nur doğdu yüzüme allah dedim internet bağlandı. Bir hışımla kalktım gözlerimi açmamla annemin sabah namazı için kakltığını ve ışığı yaktığını görünce hiddetlendim. O hiddetle anne ya 1-2 gün sabah namazını kılmayıver ne olur diye homurdandım. İçeriki odadan oğlum noluya diye annem söylendi.Yok bişey anne dedim yorganın içine gerisin geriye gömüldüm.Ertesi gün 444 0 375 nolu telefonla ilk tanışmam oldu.Gayet kibar bir beyfendi buyurun Murat ben nasıl yardımcı olabilirim diyince hah dedim bu Murat beyin ses tonundan iyi biri olduğu anlaşılıyor içime doğdu bu benim internetle ilgilenir dedim.Gerçi ona ulaşana kadarda epey müzik dinledim vay be dedim eski zamanlarda dıtdıt sesler şimdi senfoniye dönmüş.nerden bilebilirdim köyümü bethovenin 9 ncu senfonisi ile gözlemliyebileceğimi.Bu olaydan sonra zaten sadece klasik müzik dinler oldum(9 ncu senfoni hariç onun ayrı hatırası var). Bu arada bir net bağlatmanın insanı ne kadar kültürel zenginlikle tanıştırması açısından burada yaşıyor olmanın güzelliklerine bakın , bu klasik besteler yüzyıllar önce dinleniyormuş Avrupa'da. Ben ve benim gibiler yeni tanışmış oldu internet sayesinde.
Şık olmadı Murat bey ((((( . O tv spikerlerinde bile olmayan mükkemmel sesinizle ''Levent bey kaydınızı yaptım en kısa sürede size cevap verilecektir e yakışmadı.15 gün sonra Bergama - Dikili yetkili müdürlüklerinin önce telefon numaralarını bulmak için bilinmeyen telefon noları servisini aradım verilen her yeni telefonada kimse cevap vermemesine rağmen 15 nci numarada bir allahın kulu çıktıda derdimi anlatabildim. En sonunda modemimde tüm ışıklar fullendi. O ayki telefon faturası çok geldi malum( Dıtdıt dinlemdin Levent bey klasik müzik dinledin faturanın çok gelmesi normal dıt dıt lı fonda köy manzarası çekilirmiydi yoksa (İÇSES))) .Anneme dedim ki anne ya bu kadar çok ev telefonundan sağı solu ,cebi arama dedim. Su çu ona yüklemek için. Çok gelmiş ev telefonun faturası bak. Annemde faturayı görünce normal aradım oğlum dedi kadıncağız.)))
Nete bağladık bağlanmasına ama 444 0 375 nolu telefonla asıl işimin yeni başladığını nerden bilebilirdim.İsmini burda yazmayacağım bir görevli bayanla duygusal anlamda yakınlaşacağım hiç aklıma gelmezdi :()))))) Devamı yarına.. Klavyemin harareti yükseldi..
Saygılarımla.
17 Şubat 2012 Cuma
ORGANİK İLÇEMDEN BUGÜNE DAİR...
Evet bugün yağmur yok ancak hatırı sayılır derecede güneş olmadığı zaman soğuk. Çevre dostu ve tamamen ORGANİK ilçem.
Yaklaşık yarım saat önce Bademli'den çocukluk arkadaşım olan Eray'ın yanındaydım.Balık satımı ve deniz ürünleri üzerine restorantı var. İşyerinin ikinci katında çayını içtim . Çay söylemişti.Sağolsun. Hayırdır dedi. Elinde evraklar karşıdaki işhanına girip çıkıyorsun.Hayır , hayır dedim fidanlık açıyorum onun resmi işleri için koşturuyorum.Buradaki Hayvansal Kalkınma Kooparatifi'ne üye olmamız gerekiyormuş.Bin liracık onu yatırayım dedim.Ziraat Bankasına gittim sıra numaramı aldım neyse sıra geldi.
Yaklaşık yarım saat önce Bademli'den çocukluk arkadaşım olan Eray'ın yanındaydım.Balık satımı ve deniz ürünleri üzerine restorantı var. İşyerinin ikinci katında çayını içtim . Çay söylemişti.Sağolsun. Hayırdır dedi. Elinde evraklar karşıdaki işhanına girip çıkıyorsun.Hayır , hayır dedim fidanlık açıyorum onun resmi işleri için koşturuyorum.Buradaki Hayvansal Kalkınma Kooparatifi'ne üye olmamız gerekiyormuş.Bin liracık onu yatırayım dedim.Ziraat Bankasına gittim sıra numaramı aldım neyse sıra geldi.
Daha önce üye olan arkadaş bankadan şu kooparatife üye olmak için para yatırcam de onlar bilirler demişti. Neyse çalışanların öğle yemeğinden sonraki o ağırlıklarını üzerinden atmaları için bi 5 dakika bekledikten sonra gişeler açıldı.20 dakika sonra sıra bana geldi.Gişedeki genç kıza dedim ki '' hanımefendi Tarımsal Kalkınma kooparatifine üye olucam, dün de gelenler olmuş hesap nosu yok üye girişi kaydı yapabilir misiniz dedim.Kızcağız haklı olarak ben yeniyim hesap nosu olmadan işlem yapamam hatalı bir yere üye girişi yaparım filan. Haklısnız dedim. Cep telefonuma sarıldım ki bu kooparatifin mali müşavirinin bürosunu arayıp hesap nosunu öğrenmek için.Yaklaşık 10 dakika çaldırmama rağmen açan olmadı. Acaba dedim bugün cuma işyeri mi kapalı eyvallah olur ya dinimizce herkes cuma vakti işyerini kapatıp camiye gitmelidir diye bir zorunluluk var herhalde diye düşündüm. Yok ama iki hanım çalışıyor .Biri rahmetli amcamın torunu diğeri de benim işlerimle ilgilenen bir hanım. Neyse bir 20-30 dakika sıra alıp beklemeyi göze alamadığımdan hanımefendi arıyorum cevap vermiyorlar .Rica etsem arabaya atlayıp hemen büroya gidip hesap nosunu alıp gelsem sıraya girmeden benim işlemimi yapar mısınız diye sordum.Olumlu cevabı alınca da ışık hızıyla bankadan çıktım. Zar zor bulduğum parkyerindeki arabama 500 metre kadar yol katettikten sonra ulaşabildim.Geri geldiğimde arabamı nereye park edeceğimi düşünüyordum.Neyse vardık ORGANİK İLÇE'min herhangi bir işhanındaki herhangi bir mali müşavirinin bürosuna.Merdivenlerden çıkarken hala çaldırıyorum büro telefonunu açan yok. Hanım çalışanlar olmasa camideki hoca hutbeyi ağır ve uzun tuttu dicem. Acaba dedim salgın filan mı oldu, yangın mı çıktı olurya Allah korusun millet can derdinde sen hayvansal kalkınma kooparatifine üye olma derdinde. Kendine çeki düzen ver dedim ağır takıl.Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun nötr ol dedim. Çok şükür tedirginlikle ikinci kattaki büronun gayet albenili kapısını görünce bir oh geçirdim.Kapıyı tıkladım.içeri girince gayet normal ofis çalışanları gayet rutin işlerinde dosyalar malum bilgisayarlar.Merhabalar filan dedimki sizi arıyorum ama telefonlarınız çalışmıyor mu(Pot kırdım manyağım ben kendime küfürler ettim. Bir çalışanı patronun yanında küçük düşürmek offf ya wcye gitmişse ya ne bileyim başka nedenler de olabilir patavatsızlığım diz boyu ayıkla BİLİNCİN taşını şimdi:).Allahtan kan uyumlu akrabam var. O hemen Levent abi yan tarafta inşaat var ve dünde aşırı yağmur yağdı onun için hatlarda sorun vardır alışığız deyince sadece içimden vay be dedim. O çok önemli kooperatifin banka hesap nosunu alıp tekrar bankaya ulaştım. Bu sefer o genç kızın yanındaki daha yaşça büyük gişe memuruna yöneldim. Öncelikle işini halletmesini bekledim. Bu arada genç kızla da göz göze geldik ki hani sıra almadan işlem yaptıracaktım hatırla der gibi. Neyse yandaki yaşça büyük hanıma açıklama yapınca. Sıra almama gerek kalmadı. Neyse hesap nosunu girince ohooo dedi bu koopratifin 3 yıldır herhangi bir işlemi yok ondan dolayı hatırlayamıyoruz deyip işleme başladı. Ben de dedimki biz canlandırcaz bu kooparatifi içimden de bu kanunu çıkaran Bakana sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. Fidanlıkla çiçekle ağaçla inek besiliciğini bir tutmasından dolayı. Gerçi elimiz mahkum yoksa satış yapamayız 8-9 fidancı birleştik her birimiz bir ziraat mühendisi çalıştırmak yerine kooparatif adına bir mühendis tutacağız böylece tüm masrafları eşit şekilde ödeyeceğiz. Vay be ne kooparatifçilik ruhumuz varmış. Bu kanun çıkmadan önce kırankırana rakiptik fidanlık sahipleri olarak.:))
Aslında ben bunları yazmıyacaktım yahu.Ama olsun ilçemin bir diğer özelliği daha çıktı ortaya.
1_ Kesinlikle cep telefonu olsun normal telefon olsun insanların birbirlerinin telefon sesi ile değil birebir görüşmelerini sağlayarak sosyalleşmemizi sağlaması açısından bu arızalar bilinçli çıkartılıyor. Farkındayım. Örnek yandaki inşaatın temelinde telefon hattının kablosunun ne işi var :)
2_ Örümcek ağı bağlamış bir hayvansal kooparatifi canlandırarak ülkemizin et ihtiyacının dışalıma bağlı kalmadan kendimize yeter olmayı sağlıyor.(Bu arada fidanlık açmak yerine hayvan besiliciğine yönelmeyi bile düşünür oldum yalan yok:)
Yukarıda yazdıklarımın yarısında arkadaşım Eray 'Levent şimdi aklıma bişey geldi önemli onu halletmem lazım deyip bu anlattıklarımın sonunu dinleme zahmetinde bulunmadı:))Bu kültürü özümsemek benim için zor olacak galiba.Burada bu tip sosyalleşme konularını herkes biliyor anlatınca sıkıldı tabii.Haklı:)))
Yarın süper 3 konu var ORGANİK ilçem hakkında.Biri herkesin eğlenerek spor yaparak para kazanacağı algısı vergisi olmayan partime bir iş kolu. Diğeri özellikle buradan yazlık alacaklara ve de tekne tutkunu olanları ilgilendiren bir başka konu diğeri de bende saklı kalsın...
Görüşmek üzere saygılarımla...(zaten 2 okuyucum var)
16 Şubat 2012 Perşembe
TAMAMEN ORGANİK İLÇE...
İlerleyen her saniye, biz insanların yaşamını kolaylaştırmak ve bu kolaylığı satarak para kazanmak amacıyla bir çok bilimsel, teknolojik, biyolojik, kimyasal, edebik her neyse bir çok malzeme düşünülüyor üretiliyor...ve satılıyor.
Mendel'in bezelyelerle yaptığı deneylerinin milyon kilometrenin ötesindeyiz.
Genetiği değiştirilmiş her türlü sebze meyve , bunları zararlılardan korumak için kullanılan sistemik tarım ilaçları.Evimizde dokunduğumuz hemen hemen her eşya.Özünde kansorejen bileşimler taşıyor.Buna kimse yok öyle bişey diyemez.Yıllar önce EASY EXPRESS kargo bölümü şefiyle konuşurken konu sebzelerden açılmış ''Levent buradaki (Almanya) marketlerde biz kurtlu elmayı , çürük domatesi seçeriz ''dediğinde ben gülmüştüm.
Aşağı yukarı 17-18 sene öncesinden bir konuşmaydı.O zamanlar bildiğimiz tek şey hormondu (Gibralic) onu da Japon bilimadamları bulmuş. Yerinde kullanıldığında , dozunda kullanıldığında hiç bir zararı yok. Tıpkı silinmemiş bir elmanın üzerindeki pus gibidir hormon.Bitki kendi hormonuna sahiptir. Zaten verdiği meyveleri dış etmenlerden bakterilerden korumak için .Sanırım bu da yaradılıştan kaynaklanan çoğalma isteğinin sonucu. Meyvesi dalda çürümeden olgunlaşsın , içerisindeki tohumlar toprağa düştüğünde iyi çimlenebilsin diye.Bu konunun tam uzmanı değilim.Bu benim mantık yürüterek aklıma mıhladığım bir fikir.
Günümüze geldiğimizde oy oy diye yazsam.Cep telefonları, bilgisayarlar, baz istasyonları , , ,
, , bu boşluklara siz aklınıza gelen insan sağlığına zararı olan herşeyi ilave edersiniz.Şu anda pc başındayım ve kullandığım klavye de Çin malı (malum) hoşgörünüze teşekkürler.
Şimdi gelelim reklamlara...Yaşadığım ''ORGANİK İLÇE'' Dikili'ye. Dünyanın en uzun denize girilebilir sahil şeridinin başlangıcını oluşturur ilçemiz. Aman unuttum sahilimiz mavi bayraklıdır. Dikili'den başlar sahil Altınoluk'u aşar.En batıda olmayı başaramıyoruz... Çeşme ,Çanakkale ve de yurdumuzun en batısı sayılan : Çanakkale iline bağlı Gökçeada'nın batısındaki İnce Burundan dolayı. Coğrafik şanssızlık, ne diyelim. Yazıyı uzatmadan en iyisi ilçemizin''organik'' özelliklerini aşağıda sıralayalım:
1.Ulaşım: İlçemize 2 yönden girilebilir , girilebilir diyorum gelinebilir demiyorum. İzmir yönünden geliyorsanız Şakran'ı geçtikten sonra Zeytindağ kavşağını da geçince Çandarlı'ya dönen yoldanki geliş gidişe elverişli yoldur. (Sola dönünüz).Doğanın dengesi düşünüldüğünden ekosisteme saygıdan çok eskiden atılmış asfaltla karşılaşırsınız.O asfaltı yaptıran kişi de doğa düşmanıymış zaten.Çok şükür kimse bugüne kadar yollarımıza dokunmamıştı tek korkum ki gerçekleşecek , Alsancak limanı buraya taşınacağı için ziftler dökülecek bir sürü börtü böcek ölecek , yollar genişletilecek etrafında asırlık (kartel sermayenin para hırsından dolayı dağı taşı zeytinleştirdiği) zeytin ağaçları (3-5 yaşında) yok olacak Arabalarımızın aşina olduğu o muntazam çocukluğumdan bildiğim çukurlar yok olacak.Hele ki o Bakırçay'ın üzerine kurulan net 85 derecelik açıyla giriş yapılan o köprüye girerkenki adrenalinleri hatıralara gömmek en zoru olsa gerek.Bir anlık hata ile çoğu insanın Bakırçay'la arabasının tebelleş olduğunu gördüğüm anılarım.Neyse zaten Bakırçay da simsiyahtı çoğu suyunda boğulan kazazedelerin yazgıları gibi.Konumuzu aşmayalım, uzatmayalım Çandarlı-Dikili arasında bence siz uyuyun onlar bende saklı kalsın.Onları da anlatırsam burası yani ilçem aşırı göç alır.Çok zekiyim değil mi? Dikili'ye bir rampayı tırmanıp aşağıya doğru inerek ulaşırsınız.Karşınıza hemen masmavi deniz çıkar.Ulaşımı hallettik. Dikili'ye girebilmek için diğer seçenekleri anlatmama gerek yok. Bergama yönünden ya da Ayvalık yönünden gelip çatıdan Dikili'ye dönebilirsiniz.
Mükemmel bir mavilik demişken denize yaklaştıkça Bademli Köyüne dönen yolun ilerisinde bir burun, burunun ilerisindeki maviliklerde dubalar görürsünüz.Şaşırmayın doğal denge adına ilçenin tüm atık suları , borular sayesinde işlem yapılmadan denize öylesine bırakılmaktadır.Size bir önerim: balık merakınız varsa burada avlanmayı tavsiye ederim.Her çeşit balık mevcuttur.Az önce Çandarlı yolundaki çukurların yok olacağını yazıp üzülmüştüm ya.Tek tesellim ilçe içerisindeki birbirine geçmeli taşların ve de arnavut taşı yollarının üzerindeki çukurların asla ama asla kaybolmayacağıdır.Bir ay önce çok korkmuştum tam yaşadığım köye dönen yolun başlangıcında hatırı sayılır çukur vardı lise çağlarından tanırdım.Bir baktım bir sabotajla doldurulmuş gerçi ne badireler atlattı yiğidim.Bir ay sonra üzerinden o ölü asfaltı atmasını bildi.Gerçi geçen sene eşek şakası yaptı bana kendini unutup ezince kamyonetimin sustaları paramparça kasadaki çiçekler bitkiler kasalar tam bir kokteyl olmuştu.1250 Liraya mal oldu ona da şükür .Ya 3 ay önce yanılıp da aynı yolda bu çukurdan dolayı uçup ''Bayb Rock'' plaj ve diskosuna uçup katliam yapabilir daha da ötesi bunları yazıyor olamayabilirdim.Bugün yağmurlu olduğu için doğal ortamda yaşadığım ilçede elektrikler kesilerek tamamen bilinçli biz insanların enerji tasarrufuna yöneltmesine ÖNCÜLÜK EDİLMEKTEDİR YAZIMIN YARIM KALMAMASI İÇİN şimdilik bu kısmı yayınlıyorum.Organik ruhumun devamını okumanızı dilerim.
Saygılarımla...
12 Şubat 2012 Pazar
NEDENLİ SORULAR.
Kağıt açık,,,,
Alnımda kelimelerin dansı...
Yaşam tablomun çerçevesi plastik ahşap , kaypak insan motifli.
Ağır hasta zaman , kollarımda saniye saniye yaşama küsmekte.
Kalemim iç çekişmeli cümleler hırçın ifadeler anarşist .
Hareket çekiyor geçmişimdeki karalama yaşanmışlıklara.
Küresel sevdaları dayatıyor , can yongası sıcak cep arsızı kağıtlara.
Çocuk heyecanı yüreğim ,ter içinde kabuslarım.
Yutkunduruyorum onurumu, vitrin modası karaterlerden aşırıyorum.
Adamlığın formatı. kişiliğin güncellemesi mi olur be?
Virüs bulaşığı yaşam yazılımları neden sunulmuştur çoğu insanlara ?
Neden defolu satar bir butikçi?
Neden domatesler eziktir tezgahın ardında ?
Neden yıldızlar takılmıştır otellere?
Neden bir rakamı bazen seçkinlik çoğu zaman hiçliktir ?
Neden yeri geldiğinde aldatan , yeri geldiğinde bile bile aldatılanız yaşam gerçeğinde
Ve nedenleri çoğaltabiliriz katar katar , sınıf sınıf banliyö vagonları ardında..
Yaşam sınırı belli doğarken hissetmesiz dayatırız ağlamayı farkındılığa varmadan.
Oksijeni ayıklarmıyız en olmadık birçok mikrop istilasından..
İlk nefes sarhoş bilinçsiz, son nefes korkunç efsunmudur?
Sıfır insan , çarpı , bir insan , eşetiir , neden 2 insan etmez?
Niçin sıfır yutandır?
Bu cevapları ah bir bulsam ..............
Levent ÖZCAN
Alnımda kelimelerin dansı...
Yaşam tablomun çerçevesi plastik ahşap , kaypak insan motifli.
Ağır hasta zaman , kollarımda saniye saniye yaşama küsmekte.
Kalemim iç çekişmeli cümleler hırçın ifadeler anarşist .
Hareket çekiyor geçmişimdeki karalama yaşanmışlıklara.
Küresel sevdaları dayatıyor , can yongası sıcak cep arsızı kağıtlara.
Çocuk heyecanı yüreğim ,ter içinde kabuslarım.
Yutkunduruyorum onurumu, vitrin modası karaterlerden aşırıyorum.
Adamlığın formatı. kişiliğin güncellemesi mi olur be?
Virüs bulaşığı yaşam yazılımları neden sunulmuştur çoğu insanlara ?
Neden defolu satar bir butikçi?
Neden domatesler eziktir tezgahın ardında ?
Neden yıldızlar takılmıştır otellere?
Neden bir rakamı bazen seçkinlik çoğu zaman hiçliktir ?
Neden yeri geldiğinde aldatan , yeri geldiğinde bile bile aldatılanız yaşam gerçeğinde
Ve nedenleri çoğaltabiliriz katar katar , sınıf sınıf banliyö vagonları ardında..
Yaşam sınırı belli doğarken hissetmesiz dayatırız ağlamayı farkındılığa varmadan.
Oksijeni ayıklarmıyız en olmadık birçok mikrop istilasından..
İlk nefes sarhoş bilinçsiz, son nefes korkunç efsunmudur?
Sıfır insan , çarpı , bir insan , eşetiir , neden 2 insan etmez?
Niçin sıfır yutandır?
Bu cevapları ah bir bulsam ..............
Levent ÖZCAN
11 Şubat 2012 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)