26 Mart 2011 Cumartesi



Tuzlu sahillerin iyotsu keskin kokusunda,
5 mayısın hıdır-ilyas  gece kavuşmalarına,
Denk düşürürken o  anları
Meteor akışkanlığında ışıl ışıl, yapayalnız,
Gıpta ederek yarına,
Dingin bu bahar gecesinde
Sahilde köpük köpük yıkamıştım umut yakamozlarımı.
Yarınım tütünsü kokulara gebeydi,
Derme çatma yalnızlıklar bile ,
Kendi kendime konuşma temellerinde,
Her an yıkılacak gibi korkaktı.
Doğanın semirttiği toprak ,
Ayaklarımın altında kaygan yeşil bir zemindi,
Gecenin göğündeki akışkanlığa
Aldanarak.
Mayıs bitti haziranın ilk günlerinden kaparo aldım,
Tüm acıları göz ardı ederek.
Dedim ya tütünsü kokulara gebe yarınım,
Irgatsı nikotinsel , ''o'' günlerde resimdeki bu evde yaşamıştım.
Levrek ve kefal yavrularından oynaşmayı,
İsparoz ve karagözlerden sevişmeyi öğrenmiştim,
Şifresini çözdüğüm bu tuz beyazı  mavi ekranda.
Gece löküs yanıklarıyla dirsek temasındayken,
Acıyı su toplamak olarak hissetmiştim,
Gün yanığı bedenimde.
Sabahı depreştiren kayık motoru seslerinde,
Güneşi doğurtarak maviye ekmiştim,
Sigara içmezdim ama,
Çok iyi de yaprak yaprak tütün toplayamazdım,
Annemin dayak ihbarlarından korkmayarak,
Tarladan derhal kaçardım.
Maviye o kadar büyü yapardım ki
Dolduruşla gelen babamın hiddetini savuşturup,
Bir dirhem et vücuduma değirmeden el acısı  izlerini
Kefallerin kuyruk su izlerinde kara donlu babamı kandırarak,
Yine tütün tütün uyandırılmış günümü unutturup,
Maviyi iki kişilik yaşardık,
Tava tava balık tadında.

....................

Şİmdilerde iğde sığıntılı o ev,
Okalüptus korumalı o tek odalı ev bir burunda hala AYAKTA.
Pozitiften eksiye dönmüş babam olmasa da.

Levent ÖZCAN  (ŞİİRİ YAZMA SÜRESİ 6.35 DAKİKA)

NOT: HIDIR ,İLYAS (Hıdır ilyas=hıdırellez)=  Yaşar kemal 'in  ''Bin boğalar efsanesi  '' Romanında  5 mayıs gecesi  bir su birikintisinde tek başınıza bulunurken ,doğudan ve batından 2 yıldız kaydığında biri HIDIR diğeri İLYAS AS dır  ,onların çakıştığını gördüğünüzde elleriniz suya daldırdığınız an tutuğunuz dilek kabul olmaktadır rivayetini hatırlatmak istedim bu notta.

25 Mart 2011 Cuma

Bağdaştırılmış yakıştırılmış tenha köy sokakları,
Derme çatma insanların hafif kalabalıklarında,
Takip ederken düşünce izlerini,
Ağır tonajlı kamyon eziği yollarında
Sahte Arnavut kaldırımlarında  sarf ettim tüm sözcüklerimi.
Boyu uzatılmış eni gün be gün daraltılmış,
Eskinin kağnı nidalarında,
Haykırışların yankılandığı azda olsa var olan,
Rum evi taş bina kulvarlarında,
Şiirlerimi hapsettim.
Bakır koşumlar taktım elektrik şiddetli gökyüzüme.

Her adımda nefes alırken titreyişler,
Sancısız sevdalar gömdüm gönül mabedime,
Yeri geldi top koşturdum yeri geldi saklandım  çocuksu ,
Yeri geldi yakalandım aşk yokuşunda,
Fırtınalar kopardım içimin gökyüzünde ,
Gözlerimi yağdırdım ,girince evimizin büyük tahta kapısından
Avlumuza,
Kibrit çöplerini gemi,
Yağmurla ivme kazanan su akışı atık su kanallarında,
Bu gemileri etap etap yarıştırdım,
Kitlesel yalnızlık kıyımlarında,
Bir kıza bile aşık oldum,
Ağladım..
Şahidim olan yaşanmışlıklarıma bu sokakta,,

........

L.ÖZCAN

23 Mart 2011 Çarşamba

HÜKÜMSÜZ HÜKÜMLÜ

Savunmasız anların tükettiği
Umarsızca tek düze inen sıyırtmaçlı günleri.
Toparladım koydum önüme,
İhanet ilahilerinde kulaklarıma değen şefkat nağmelerinden eser yokmuş.
Apolitikken en yakın çevremde,
Bu kurtlar sofrasında karakterimin lime lime edildiğini gördüm.
Matematiksel sezgilerimle,
Hümanist yaklaşımlardayken
Felsefenin bu kadar kurgusal,edebiyatın bu kadar boş,
Ve insan tahlillerinin bu kadar kimyaya aykırı olduğunu süzdüm.
Fiziksel temaslardan kaçınırken ben,
Psikolojinin bu kadar peşime düşeceğini acaba düşünmüş müydüm?
Kaf dağı kadar uzak GAF dağları kadar yakın coğrafyalarda yaşamışım meğer bilmeden.
Morali sıfırlanmış, bunalım uçurumlarında elimde çaresizlik kalkanı parıldarken,
Cesaret güneşimin doğrudan kendisini sıkmalıymışım meğer..

22 Mart 2011 Salı

UMUTSUZ YAŞAM

Anatomik yapısı incelenmiş,
Eks olma durumu tescillenmiş,
Alının akının yuvarlandığı damarlarının
Nabız atışı ivmelerindeydi.

Heyecanı adrenalin yüklü yokuşlarda,
Üç nefeslik aşklar yaşıyordu.
öksürdüğünde nefret,
Düşündüğünde umuttu bekleyiş.

Heyet raporları doğrultusunda 

 ÖLDÜÜÜ.....

20 Mart 2011 Pazar

MESAİ BİTTİ.

Yükseltiyor cephesini umutsuzluk dağarcıklarım.
Mesaisi bitmiş gün , sırtına almış siyah paltosunu
Uzaklaştıkça elim koyulaşıyor.
Yüzümde ayrı ifade bırakıyor,
Ben ardı sıra baktıkça.
Çalıyorum hemen zamanın ivediliğinden,
Bir Telaş akrep yelkovanla alay ederek,
iniyorum hemen 9 kat alt sokağa.
3 seçenek var,,,,,
önümde.
diğer ikisini  siliyorum,
geriye, geriye evet geriye
tek seçenek ,
bırakıyorum.
Düşüncelerimin haşmetine  gıpta edip,
Onlarla bu saatte ,
Yüzleşmeliyim...
Bunlar benim akordion saatlerim.
Öyle bir çektim ki günümü körüklerime,
Öyle doldurdum ki ,
Birde hani halk otobüsünde pencereye yasladım ya başımı ,
Değmeyin keyfime.
Of,of ne dengesiz insan yığınları.
Katıştırıyorum değişik insan karakterlerini,
Aynı anda harmanlıyorum acıyı tatlıyı yüreğimde.
Öyle bir düşünce deryasındayım ki
yer çekimimin çalınmış bu halk otobüsünde.
Güne başladıktan sonrada günü bitirirken de
Hep aynı manzara...
İç çekmeler umudu insanların yüzünde kopyalamalar,
Yada sakinlikle buğulanan pencerenin en uzak ufuklarında.
Geniş bir düzlem gökdelenlerden sektirdiğim  çatışmalar..
Dehşeti yaşatan  iyiyi ışıldatan gök kubbe sakinliğimde,
Aynı hızla yol alıyorum kilometrelerce düşüncelerimde.
Politik,resmiyet soluyorum daima
Odacısıyla memuruyla müdürüyle her neyse kademesi işte,
İlerleyen zaman geride düşünüşlerimi kuyruk yapmış bulutlara,
Sıyırıp dünyevi diz çöküşlerimi tek tek atmosfer harikası yücelişlerimi
Şartlandığım hayatta hak edişlerimden ödün vermeden,
Bir günü daha devirip,
Sarmalsı umutlarımı zorlayarak,
Dönüyorum evimin sokağına...,
Bakalım yarın NELER OLACAK.....
Yada KİM olmayacak hayatımda...

19 Mart 2011 Cumartesi

KoRkUlAr

Peşi ardıma düşmüş bilinçaltılarım.
Rüyalarımın siyah fonlu sahnelerinde.
Ya bir daldan düşüyorken uyanıyorum,
Onun ötesinde, yada sevincimin en zirvesinde.

Kabuslarım düzenli aşırı terleyişlerim sabit,
Yatırırken hızlı nefes alışlarımı gecenin en derinlerine,
Korkuları  harcıyorum umut tezgahlarında,
Bir yüz seyrediyorum sevecenlikle  öylesine öylesine,

Dağları liman , ovaları saydam deniz şartlandırıp,
Umarsızca kollarımı açıp kanat olduğundan emin olarak,
Çırpıyorum bilincimin sanal  enginlerinde,
Bilimi tüm dünya kanunlarını hiçe sayarak.

Aşklar yaşıyorum kabuslarımdan arttırdıklarımda,
Simalarını hiç hatırlamasam da doğru düzgün,
Ucube yaratıkların ötelenmiş korkularından sıyrılarak,
Kadınımdayım sımsıkıyım kucak kucak.

Bilincimi ayıklayıp göz perdelerimi araladığımda,
Karşımda GERÇEK sahnesi olabildiğince sabit,
Rüyalarımdaki aşka  yine aşık olarak vede aşık kalarak,
Ötelenmiş korkularımı olanca hızla aşkla sadeleştirip,
Yepyeni GERÇEĞE başlıyorum saygıyla titreyen heyecanımla.....

.l

Bir anlık bir şey,
Kalemin öfkesi
sayfaya ,
Hiç umursamadan ,
Mısralarca işkenceleştiriyor,
düşüncelerimi.

18 Mart 2011 Cuma

BİR ŞİİR YAZMAK

Yüklemi devirdim,
Tümleci anlaşılmasın diye,
Dolaylı yaptım.
Özneden tiksindim, nefret ettim.
Olumsuzluk ekleri kattım sonuna ,
Türkçenin gramer yapısına inat,
Beni gizledim.
Yaşam paragraflarım parantezlerle doluydu
Anlaşılmam için..................
Soru işaretlerinin Demoklesin kılıcı gibi,
Hep karşıma çıkmasına,
içerledim...
Tertemiz yaşam sayfalarımda.
Virgülü eğmedim noktanın önünde,
Ünlemlerden korkmadım
Yazmanın gebeliğinde,
Üzengi , örs , çekiç konuşmalarda.
Çok sevdim çok az sevildim,
Çok değer verdim değerim paslatıldı  teneke parçalarında.
 Şimdilerin yazın dünyası okşarken , beyinle hayran bırakırken okumaya hevesi,
Burjuva şiirler yazdım
 Bir anda
Giriş bölümüm harikamıydı anımsamıyorum,
gelişmeyi tükettim BİLİYORUM.
Bir şiir yazabilecek konumdayım,
Sonucu nasıl bitirebilirim ONU HİÇ BİLMİYORUM..
Hayatımın sonu hangi NOKTALAMA işaretinde ACABA.........

LEVENT ÖZCAN 14.40

10 Mart 2011 Perşembe

GEÇMİŞİN BASAMAKLARI

Geçin bakalım dalganızı,
Denizin savrulan saçları gibi,
Köpük köpük höpürdetin anlarımı,
İç çekişlerimi ters çevirin,
Işıksız bırakın en derinden gelen hislerimi
Lan ! 1988 yılının kış geceleri neredesiniz,
Ne güzel hayaller kuruyordum,
Gecemi gündüzle yıkıyordum cıvıl cıvıl,
 Umut işliyordum mısra mısra ak geleceğime,
 Lan it akrep lan dümbük yelkovan siz şahit değilmiydiniz.
 Yüreciğimi depreştiren düşüncelerime
 Yanılmışım hemde çok, 
Umudu serpiştirirken yarının umut tarlalarına
 Kaç kez göz yummuştum oysa ,
 Saat başlarında beraber olmanıza,
 Hainsiniz anlar,dakikalar. saatler, ve toptan yıllar,
Geriye baktığımda   ,
 Sizden çok alacaklı olduğumu düşünüyorum şu sıralar.
   Neyse ...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...