İlk göz ağrım geldi şimdi aklıma.
Ah, ah ne yazışmıştık
Kelimeler heyecanı mısralar arzusu ile,
Kıta doğurmuştuk
Kandil ışığının kocaman gece gölgelerinden korkarak
Bembeyaz tenli sayfalara biz saklanmıştık.
Yüz hatları belirgenleşmiş yılllar yorgunu mimiklerle
Ama ilk günkü heyecanlarla,
Dertleştik be dostane.
Ben hiçbir şey okumadım ona ,ama!
Nasıllar diye
Kendisinden sonrakileri sordu bana.
Sanki hiç bilmiyormuşcasına.
Bırak sonrakileri,
Sen benim için ilktin dedim.
Hakkını yiyemem dedim.
Senin duygularını sık dişli berber tarağıyla ile tarayan
Cımbızla çeker gibi kelimelerinin hakkını veren
Ve seni çok seven
Yine aynı şairim dedim.
Nasıl yani diye sordu?
Beni çok seviyor hala belli
(içimden geçirdim benim de onu sevdiğim gibi)
Tükenmemişlikle hala direnmekteyken solgun sayfa yurduna
Karelenmiş satırlardan hala ilk günkü gibi meraklı idi.
Yok bir şey dedim öksüz omuz çekişimle,
Çocuk parmaklarım yok dedim (içimden)
Kalem tutan heyecanlarım titriyor inan,
Göğüs kafesimde hapsettiğim umudum diken diken diyemedim.
O her şeyi güzel görsün diye
Hiç bir kelime vurgumda açık vermedim.
Orta okul yaşlarımda o doğmuştu,
Üç-beş kat sakız gibi kireç yüklü kum gibi çok , sevgi düşlü,
Dört duvarlı özgürlüğümde
Gaipten aklıma düşen ses tonunda
Yazıvermiştim onu .
'' Haykırmaksa kelimeleri,
Sıvası dökülmüş duvarlara...
Tut badem çiçeği elime bir dem vur,
Güzelliğinle elim bahar bahar şiir yazsın.''
İlk göz ağrım işte.
Cümlesi bozuk ama Yüklemi DEVRİM,
Uçarı Özgür uyakta yazılmış bir şiirdi.
Külde beyazlamış fanilası hep, terli
Ayakları telaşlı, toz duman
Çocuktu
Oldukça nezle olmaya meğilli
Küçücük cümle dokunuşlu.
Ama yüreği her sabah kocaman doğan
Güneşten daha aydınlık
Duyguların uçsuz bucaksız söz ormanında
Minicik bir fidan gibi
2-3 mısra dalının gövermesiydi
İlk göz ağrım şiirim.
Levent ÖZCAN